Tarihi 2 Ocak 2011

Türkeş, duygu yüklü, ağlayabilen bir adamdı

MHP'nin manevi lideri Alparslan Türkeş'in adından bahsedildiğinde, akıllara genellikle "otoriter" ve "oldukça sert" bir insan gelir.
Siyasi muarızları ise, geçmişten beri Türkeş'in adının her geçtiği yerde hemen "faşist" damgasını vururlar.
Oysa, kamuoyuna yerleşmiş olan bu kanı son derece yanlış.
Alparslan Türkeş, tam tersine oldukça duygusal bir insandı. Öyle zamanlar olurdu ki, "Başbuğ" olduğunu unutur, gözleri dolar, hatta ağlardı.
Oğlu Tuğrul Türkeş anlattı...
İlk eşi Muzaffer Hanım'ı toprağa verip eve geldiğinde yatağa kapanıp, hıçkıra hıçkıra uzun süre ağlamış. Daha sonra kendini toparlayıp dışarı çıkmış, hiçbir şey olmamış gibi arkadaşlarına "Ben hazırım" demiş:
- Şimdi Meclis'e gidiyoruz.
Çünkü, o gün TBMM'de son derece önemli bir görüşme varmış.
Birkaç dakika önce yatağa kapanıp gözyaşları döken kişi gitmiş, yerine bambaşka bir kişilik gelmiş. Türkeş, acısını ve gözyaşlarını içine gömmüş.
Kendisinin yatağa kapanıp, hıçkırıklara boğulduğunu bilmeyenler, doğal olarak "Ne kadar metin bir adam" değerlendirmesini yapmışlar!

Gözlerinden yaşlar süzüldü

Alparslan Türkeş, 12 Eylül 1980 İhtilali'nin ardından MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davasında idamla yargılanıyordu. "Tutuklu" olarak Dil ve İstihbarat Okulu'nda bulunuyordu.
Ardından tedavi amacıyla Askeri Mevki Hastanesi'ne sevk edildi.
1984'de askerdim. Ben de birliğimden Mevki Hastanesi'nin Ortopedi Servisi'ne sevk edildim.
Kaldığım koğuş ile Türkeş'in odası neredeyse yan yanaydı.
Hastane koridorlarında aylarca sabahlara kadar volta attık. Hemen her konuda sohbet ettik. Bazen de hiç konuşmadan saatler boyunca koridorun bir ucundan diğer ucuna yürüyüp durduk.
Dinlenmeye karşı tedbir olarak önemli konuları kaldığı odanın dışında konuşuyorduk. Odaya girdiğimizde de genellikle suya sabuna dokunmayan konularda sohbet ediyorduk.
Her insan gibi O'nun da kuşkuları ve korkuları vardı. Bir defasında, "Kenan Evren bana özel bir düşmanlık besliyor" demişti:
- Oğlum, sanki beni buradan sağ çıkartmayacaklar gibi geliyor.
Alparslan Türkeş, çocuklarına son derece düşkün bir babaydı.
Zaman zaman onların resimlerini çıkarıyor, uzun uzun seyrediyordu.
Özellikle de küçük oğlu Ahmet'in resmine bakarken alabildiğine duygulanıyordu.
Türkeş, bizlere göstermek ve belli etmek istemiyordu, ama biz gözlerinin dolduğunu ve yaşların damla damla aşağı süzüldüğünü görüyorduk.
Sonuçta, ne kadar güçlü görünmeye çalışırsa çalışsın, o da bir insandı. "Kudretli Başbuğ" olarak adlandırılsa da o da bir babaydı. Her insan gibi Alparslan Türkeş de duygulanıyor ve ağlıyordu.
Bu görüntülere ise, sadece bir elin parmakları kadar sayıda insan tanıklık ediyordu. İşte bu yüzden kamuoyu hiçbir zaman Alparslan Türkeş'in bu yönünden haberdar olamadı.

Keçi resmi

Bir sabah erken saatlerde servis hemşiresi kaldığım koğuşa geldi:
- Türkeş bey seni çağırıyor.
Koridoru geçip, kaldığı odaya gittim. Tam o esnada kendisi de dışarı çıkıyordu. "Gel oğlum" dedi, yine volta atmaya başladık.
O sırada bir hastane görevlisi de koridoru paspaslıyordu. Yanından geçerken bize karşı duvarı gösterdi. "O keçi resmini kim çizdi oraya?" diye sordu.
Türkeş ve ben duvara doğru baktık.
Hastanenin müstahdemi sırıtarak bağırdı:
- Zınkkkk...
Bu ülkede Başbakan Yardımcılığı yapmış bir insanla resmen alay ediyordu. Aslında, ihtilal mantığı içinde yadırganacak bir durum da yoktu. Türkeş gibi peşinden milyonları sürükleyen bir insan, hastane koridorlarını paspas yapan birinin elinde oyuncak edilmişti.
Tepki gösterecek oldum... "Sakın ha oğlum" diyerek engelledi:
- Bırak cahilliğine ver. Cahil olmasa bunları yapmazdı.
O dönemde hastanenin Ortopedi Servisi'nin Şefi Binbaşı Selim Kaptanoğlu'ydu.
Kaptanoğlu, daha sonra MHP'de siyaset yaptı. Türkeş'in hastanede kalmasını ve rahat etmesini sağlayan da O'ydu. Adı "Ülkücü Binbaşı"ya çıkmıştı. Olay, Kaptanoğlu tarafından duyulsa, o temizlik görevlisi son derece ciddi sıkıntılar yaşayabilirdi.
Türkeş, kendisi ile alay eden temizlik görevlisini korudu. O'na yönelen tepkileri engelledi. Bu çirkin hareketinden dolayı uyarılmasını bile istemedi.
Peşinden gidenlerin "Kudretli Başbuğ", muhaliflerinin de "Faşist" diye nitelendirdiği Alparslan Türkeş, iç dünyasında işte böyle bir insandı!