Ermeniler, Gürcistan üzerinden Türkiye'ye giriyorlar. Bir yerel rehber bulup, Ağrı Dağı'na tırmanıyorlar. Zirvede, Ermenistan ve Dağlık Karabağ bayrakları açıyorlar. Danslar eşliğinde "Ağrı bizimdir" şarkıları söylüyorlar. Sonra da çekip gidiyorlar.
Haberimiz olmuyor.
11 Ermeni'nin, sınırlarımız içinde ne yaptıklarını, ancak onlar internet sitelerinde yayınladıktan sonra öğreniyoruz.
Sonra da "soruşturma" açıyoruz!
Olay ortaya çıktıktan sonra bir yetkilimiz açıklama yapıyor:
- Yerel rehberler dağcıları para karşılığında çıkaramazlar. Böyle bir şey olursa askeri bölgenin ihlalinden jandarma gerekeni yapar.
Ermenileri dağa çıkaran Doğu Beyazıtlı İbrahim Tartış ise, alay eder gibi bir cevap veriyor:
- Rehberlik belgem yok, izin de almıyorum. Buraya gelenlerin jandarmaya uğraması gerekli, ama ben uğramadan da çıkarabilirim. Jandarma kesinlikle yakalayamaz.
Ardından PKK propagandası yapıyor:
- Her gün dağa tırmanan gruplar var.
Dağda PKK'lılar bizim çıkardığımız gruplara karışmaz. PKK, bu güne kadar kimin yolunu kesmiş?
Ermenilerin internet sitesinde verdikleri mesaj ise, çok daha vahim: "Dağa çıkabilirsiniz. Bölgede Kürt nüfusu çoğunlukta. Kürtler, Türk Hükümeti'ni ya da izinleri çok ciddiye almıyor." Rezalet diz boyu. İstihbaratın "i"sinden eser yok. Güvenlik lime lime dökülüyor. Neresinden tutsanız elinizde kalıyor! Ne Türkiye'ye kimin girip çıktığından haberimiz var! Ne onların ne yaptığını takip edebiliyoruz! Ne de askeri bölgenin kontrolünü sağlayabiliyoruz!
Doğu Beyazıtlı yerel rehberin söylediklerine bakılırsa, dağda da PKK'lılar cirit atıyor!
PKK ile mücadeledeki zafiyeti bırakıp, Ermenilere dönelim...
Biz, "soykırım" tartışmalarına takılıp kaldığımız için çok fazla bilmiyoruz. Ancak, Ermeniler, Türkiye'den toprak istiyorlar.
Bunu "Bağımsızlık Bildirgelerinde" de açıkça koydular. Bildirgenin 11.
Maddesi'nde, Türkiye'nin doğu bölgeleri için "Batı Ermenistan" ifadesi kullanılıyor.
Ermenistan Parlamentosu ise, 1991 Şubat ayında Kars Anlaşması ile çizilmiş sınırları tanımadığını ilan etmiş durumda.
Okullarda bile çocuklara "Ağrı Dağı bizimdir" yazılı kitaplar okutuyorlar.
Gençleri Türk düşmanlığı aşılayarak yetiştiriyorlar. Ermenistan Anayasası ile Türkiye'yi açıktan tehdit ediyor.
Ermeniler, Türkiye'nin bazı bölgelerini de içine alan "Büyük Ermenistan" hayalleri peşinde koşuyor.
Başta Fransa olmak üzere batılı ülkelerden de ciddi destek alıyorlar. Türkiye ile "stratejik ortaklık" ve "müttefiklik" nutukları atan ABD, sürekli olarak Ermenilerin sırtını sıvazlıyor.
Biz, bu konuda da hakkımızı arayamıyor, üzerimize düşeni yapamıyoruz. Batının karşısına çıkıp, "İkiyüzlü davranmayın" diyemiyoruz. Altını imzaladıkları anlaşmaları önlerine koyamıyoruz.
Oysa, BM Sözleşmesi'nin Birinci Maddesi, "Barışın uğrayacağı tehditlerin önlenmesini" hüküm altına alıyor. NATO Anlaşması'nın Dördüncü Maddesi, "Üyelerden birinin ülke bütünlüğü, siyasal bağımsızlığı ya da güvenliğinin tehdit edilmesi halinde" buna hep birlikte karşı konulmasını öngörüyor. AGİK'in 21 Kasım 1990'da aldığı kararda, "Bir ülkenin toprak bütünlüğüne yönelik eylemler karşısında kararlılık gösterilmesi" vurgulanıyor.
Bu anlaşmaların tamamı kağıt üzerinde!
Ermenistan, barışı tehdit ediyor...
Türkiye'nin toprak bütünlüğünü tanımadığını her fırsatta ortaya koyuyor...
Bizim topraklarımız içinde bulunan Ağrı Dağı'nı Devlet Arması'na yerleştiriyor...
Sınırlarımızdan içeri giren Ermeniler, Ağrı Dağı'nda Türkiye'nin toprak bütünlüğüne yönelik eylemler sergiliyor... Biz sesimizi çıkarmıyoruz, üzerimize düşeni yapamıyoruz, gerekli ve etkili tepkiyi sergileyemiyoruz.
Onlar da ikiyüzlü ve hiçbir standardı bulunmayan batının desteğini arkalarına alıp, alabildiğine azıyorlar!