Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 18 Eylül 2021

Hoş sadâ…

'Züğürt tüccar eski defterleri karıştırırmış' denir. Toplum nezdinde herhangi bir ağırlıkları kalmayan eski dönemin ağır ağabey ve ablaları da eski alışkanlıkları üzerinden gündeme gelme çabasında.

Vaktiyle epey ekmeğini hatta kaymağını yedikleri laiklik konusunu ısıtarak tekrar masaya koymaya çalışmaları herhalde bununla ilgili. Ya da kendilerini gösterebilmek için söyleyecek başka sözleri kalmadığını da düşünebiliriz.

Sayıştay binasının açılışında dua eden Diyanet İşleri Başkanı'na güya tehdit manasına parmak sallayanından, sanki merak eden varmış gibi cenaze töreninde ne isteyip ne istemediği konusunda açıklamalar yapanın ve benzerlerinin derdi bu.

Millete hizmet eden bir kurumun yeni binasının açılışında dua edilmesinin son derece normal bir şey olduğunu bu milletin her ferdi bilir.

Cenazesinde ne istediği ya da istemediği, kişinin ve yakınlarının meselesidir. Cesedin yakılmasına imkan bulunamasa da isteyen dini törenle, istemeyen de ladini bir törenle defnedilebilir. Hatta cenaze töreni istemeyip herhangi bir alana dozerle gömülebilmek de mümkün…

Cenazesinde 'imam, hafız, musalla taşı, yeşil yemeni ve tek kelime Arapça istemeyen kişi ile ilgili bizim yapacağımız da herhangi bir şekilde cenazesine denk gelirsek, uzak durmaktan ibarettir herhalde.

Özellikle de torun sevecek yaşa gelen ve geriye bakıp milletimizin büyük çoğunluğu ile neden bir gönül bağı kuramadıklarına kafa yormaları gerekenlerin, herhangi bir karşılığı olmadığını artık iyice anlamış olmaları gereken davranışlarını kanırtarak sürdürmeye çalışmaları, ibretlik.

84 milyonluk bir ülkede milletimizin arasına karışamayan ve bir anlamda fildişi bir kulede hayat sürdürüp ahkam kesenler, herhalde normal.

Herkesin görüş ve düşüncesi tabii ki kendisini bağlar. Milletimizin kahir ekseriyetinin inanç değerlerine karşı oldukları anlaşılanların, başka inançlara sahip olmaları ve bunu gizleme ihtiyacı hissetmeleri de mümkün.

Ancak, ait oldukları ve memnun etmeye çalıştıkları hepi-topu bir avuç insandan ibaret mahallelerinin hayat tarzlarını bütün topluma hakim kılma çabalarının netice vermediğini ve vermeyeceğini hala anlamadıkları görülüyor.

Ancak güya demokrasi, insan hakları, ifade özgürlüğü gibi evrensel değerler için çalışıyormuş gibi gözükenlerin, marjinal bir alana sıkışıp kalmaları ne kadar acı…

"Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş", çok değerli bir söz. Ancak anlaşılan şu ki, bazıları hoş bir sadâ bırakmamak konusunda kararlı…