Casusluk suçu oluşturacak şekilde devlet sırlarını paylaşmaktan mahkum birinin tekrar milletvekili sıfatını alabilmesi, acı...
Arkalarını dayadıkları PKK'ya, rehin tuttuğu 13 insanımızı şehit ettiğinde bile söz edemeyen, üstelik devleti suçlayacak kadar fütursuz olan HDP milletvekilleri, belki daha acı.
İhanet eden vatanseverlikten, aşağılık katillerle iş tutanlar barıştan bahsetmeyi seviyor. Bunlara sabır da bizim imtihanımız.
Sırf birilerinin işine geliyor diye Türkiye'nin ihanete ve teröre asla taviz vermeyeceğini anlamış olmalılar oysa.
780 bin kilometre karelik vatan toprağında birlik ve bütünlüğü zedelemeye kalkışanların, karşılarında 83.5 milyon insanımızı bulacağı, kesin.
Türkiye'nin kararlılığını kırmak ve önce sınırlarımızda bir terör koridoru oluşturma, sonra da ülkemizi bölüp parçalama hesabı yapan dış mihraklar ve uzantıları, olmayacak duaya amin diyorlar…
Milletimizden bu niyetlere göz yumacak bir fert bile yoktur. Ruhlarını satan ya da kiralayanlar konu dışı.
Ülkemizi içerden vurma çabasından netice alamayacaklarını anlayınca, Irak ve Suriye üzerinden denemeler yapan dış güçler, 15 Temmuz sonrası artan kararlılığımız sebebiyle şaşkın. Ülkemizi her sınamaya kalkıştıklarında hak ettikleri cevabı aldılar, alıyorlar ve alacaklar da...
PKK terör örgütünün sahadaki temsilcileri; barış, demokrasi, insan hakları ve benzeri sözlerle melanetlerini gizleyemeyeceklerini biliyorlar. Ancak belli ki dönüşü olmayan bir yola girmiş durumdalar.
Dış mihraklar ve işbirlikçileri avuçlarını yalamak zorunda kalacaklar. Birlik ve bütünlüğünden asla taviz vermeyecek olan Türkiye, bekasını tehdit eden girişimlere müsaade etmeyeceğini de defalarca gösterdi çünkü.
Başta ABD olmak üzere terörü destekleyen ülkelerin nihai hedeflerini bilerek uşaklık edenler, olup bitenlerin hayati bir mesele olduğunu hala anlamamış gibi.
Birilerine, olmayacak duaya amin demekte ısrar etmemelerini hatırlatmakta fayda var. Milletimizin sabrının da bir sınırı vardır çünkü…
