Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 25 Eylül 2019

Bunlar başlangıç…

'Namus sözü' verilmesine rağmen işlerinden çıkarılan işçiler, şimdiye kadar sağlam oldukları halde birdenbire depreme dayanıksız hale geldikleri anlaşılan İSMEK binaları, kıyısından köşesinden mescitlere yönelik operasyonlar…

Tasarruf tedbirlerine kurban edilmek üzere belirli isimlere ait tiyatro eserlerinin seçilmesi, belki beklenen bir şeydi. Her ne kadar demokrasi nutukları atmaya bayılıyor olsalar da, CHP'lilerin tahammülsüzlükleri kendileri gibi düşünmeyenlerin fikir ve görüşleri ile sınırlı değil.

Toplumun tamamı tarafından izlendiği halde kapalı gişe oyunları iptal edenlerin, yarısı boş salonlara oynanacak oyunlar sergilerken tasarruf konusuna takılmayacakları, kesin. Maksat tasarruf değil çünkü…

Daha neler göreceklerini merakla bekleyenler açısından ilk adımlardan birisi 'sakal' ile ilgili olanı. Belli ki birilerinin sakala alerjileri var. Bu alerjinin sakalın her çeşidine mi, yoksa sadece 'Sünnet' olma özelliği gösterenlere mi yönelik olduğu, yakında anlaşılır.

CHP'li başkan ve bürokratların çalışanlara yönelik taleplerinde sıklıkla geçen 'başları açık' tabirinin ne manaya geldiği konusunda henüz netlik yok. Ancak korkulur ki, kafalarının ardında bu konuda da kesinleşmiş niyetler vardır ve fırsat bekliyorlardır.

Artık CHP'li bir Başkan tarafından yönetilen İstanbul ve başka bazı şehirlerden gelen ilk haberlerin, CHP'nin çekirdek kitlesini memnun edecek nitelikte olduğu şüphesiz. Başarılı bir kampanya ile 'huylunun huyundan vaz geçebileceğine' inandırılan ve karşılarına çıkarılan ithal adayların cazibesine aldananlara söylenmesi gereken ise, bunların sadece 'başlangıç' olduğu.

İstanbul ve diğer birçok şehir, 1994'ten beri sürdürülen çalışmalarla birçok konuda geri dönülemez bir noktaya getirildiği için çöp, çukur, çamur ve susuzluk muhabbeti yapmaya şimdilik gerek yok.

Ancak, sürekli gelişen ve bu sebeple hizmetlerin de sürekli geliştirilerek sürdürülmesi gereken 16 milyonluk İstanbul başta olmak üzere, korkulabilecek çok şey var.

Perşembenin gelişi…

Birileri kendilerine has sebeplerle farklı düşünüyor olabilirler. Ancak, CHP'nin kendine has bir zihniyeti olduğu ve bunun dünden yarına değişme imkanı olmadığı unutulmamalı.

Kahir ekseriyetin teveccühü ile hiçbir zaman iktidara gelemeyeceğinin farkında olan bir yapı CHP. Değişmeyi istese bile bunu yapamayacağı da açık. Bunun, 'Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olma' manasına geleceğinin, yani daha fazla oy peşinde koşarken çelik çekirdeğin desteğini kaybetmeye sebep olabileceğini bilirler.

31 Mart ve İstanbul'daki 23 Haziran seçimlerinde olgulardan çok algıların dikkate alındığını ve bu algıları hazırlayanların da özellikle 'hemen her şeyin en azından olduğu gibi yürüyeceği' mesajı vermeye odaklandıkları, malum.

Aslında çok şeyin değişeceği ile ilgili ilk emare, 'kimsenin işiyle aşıyla oynanmayacağı' konusunda defalarca söz verilmesine rağmen yapılan işçi kıyımları.

Demokrasi'ye değer atfeden dolayısıyla insanların tercihlerine saygı duyanların yapmaması gereken 'çalışanları sendika değiştirmeye zorlama' ve benzeri girişimler de, CHP zihniyetinin kaçınılmaz tezahürleri.

Perşembenin gelişi nasıl çarşambadan belli ise, CHP zihniyetinin neleri yapacağı ve neleri yapmayacağı da belliydi oysa.

CHP'li belediye başkan adaylarını topluma pazarlayıp kazanmalarını sağlayanlar arasında pişman olabilecekler var mıdır, bilinmez.

Ancak birilerini ustalıkla kotardıkları algılara kanıp CHP adaylarına oy verenlerin pişmanlık yaşayabilecekleri söylenebilir…