Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 20 Eylül 2019

Ezberler bozuluyor…

Diyarbakır'da çocukları dağa kaçırılan annelerin başlattığı ve katılanların sayısı gittikçe artan eylem, son zamanların en ezber bozan girişimlerinden birisi.

Bütün risklerini göze alarak HDP binası önünde oturan annelerin eylemine saygı duyan ve gönülden destek olanların çoğunlukta olduğu şüphesiz. Ancak, muhtemelen 'hazırlıksız' yakalandıkları için şaşıran ve dolayısıyla ne yapacaklarını bilemeyenlerin sayısı da oldukça fazla.

Şaşkınların başını HDP çekerken, müttefiki CHP ve İP de aynı durumda. Şaşkınlar kervanına Değişik sebeplerle AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a husumet duyanların eklendiklerini de söylenebilir.

Eylem karşıtı kümede bulunanların tamamı, yapılanın son derece makul ve mantıklı bir iş olduğunun farkında. Terör örgütüne karşı tavır aldıkları için, annelerin ve ailelerin tehlike ile karşı karşıya olduklarının ve dolayısıyla korunmaları gerektiğinin de tabii…

Ancak, HDP'nin canını sıktığı açık olan bu durum, işbirlikçilerinin de ciddi şekilde canlarını sıkıyor belli ki. Ne yapacaklarını bilmedikleri için de, bulabildikleri bütün argümanları seferber edip, annelerin eylemini sonlandırmak ya da en azından mümkün olduğunca itibarsızlaştırmak için çareler arıyorlar.

HDP il binası önünde oturan annelerin güvenliklerinin sağlanmış olması, karşı çıkanların öncelikli meselesi. Aksi durumda kolaylıkla oradan gönderileceklerini bildikleri için olsa gerek, devlet destekli olduğu iddiası ile eylemi itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar.

İşin garibi, eylemin ilk günlerinde çocukları dağa kaçırılan annelere adres olarak devleti gösterenlerin, şimdi eylemin sivil olmadığı iddiasına sarılmaları.

HDP'nin, meseleyi TBMM'de kurulacak bir komisyona havale etme çabası da, 'yapılmasını istemediğiniz işleri komisyona havale edin' mantığının bir uzantısı belli ki. Böyle bir komisyon kurulsa bile, amaca ulaşabilmek için yapabileceği herhangi bir şey olmadığını en iyi HDP'liler biliyor çünkü.

HERKESİN BİLDİĞİ SIR…
PKK'nın terörist olarak kullanmak üzere çocuk yaştakiler de aralarında olmak üzere gençleri dağa kaçırdığı, hemen herkesin ve özellikle de bölgede yaşayanların açıkça bildikleri bir husus.

Eyleme katılanların anlattıkları, insanın kanını donduracak şeylerin bölgede adeta alışılmış bir şey haline geldiğinin göstergesi. Çocuklarının izlerini takip eden ailelerin, dağa kaçırılanlara bir şekilde görüşebilseler de geri alamıyor olmaları da bunun örneği.

Annelerin 'yavrumuzu istiyoruz' çığlıklarının haklılığı, net olarak bilinenler arasında. Talepler nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, şimdiye kadar herkesin bilip üzerine gidemediği bir konu artık kamuoyuna mal olmuş durumda.

Çocuklarını isteyen annelerin feryadı, terör örgütü ile dış ve iç destekçilerinin insan hakları, demokrasi gibi parlak sözlerinin herhangi bir karşılığı olmadığını, anlamak istemeyenlere bile anlatabilecek keskinlikte.

Diyarbakır'daki eylemin, görevden alınan ve yerlerine kayyım atanan belediye başkanları meselesini kamufle etmek için planlandığı iddiacıları, eylemin yüreği yanan bir anne tarafından başlatıldığını gözden ırak tutuyorlar.

Terör bağlantısı sebebiyle yerlerine kayyım atanan hiçbir başkanın terörle ilişkileri olmadığı açıklaması yapmaması, kamufle ihtiyacı olmadığını gösteriyor zaten.

Konuyu 'Cumartesi Anneleri' ile irtibatlandırma gayreti de, çaresizliğin sefaleti ile alakalı.

Cumartesi Anneleri'nin yüreklerini yakanlarla Diyarbakır'daki anneleri çaresizliğe itenler arasında derinden bir irtibat olduğunu, milletimiz iyi biliyor…