Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 1 Eylül 2019

‘Hem ağlar hem giderim’…

Daha önce Körfez geçişi, Yalova, Bursa, Balıkesir ve Manisa civarındaki sıkışıklıklar sebebiyle uzun süren İstanbul İzmir arasını, kısa bir mola dahil olmak kaydıyla 4 saat civarında katedebilmek, hakikaten çok güzel.

Sabah yola çıkıp öğleye yakın saatlerde İzmir'e gelen bazı arkadaşların fiyatla ilgili yakınmalarını dinlemek ilgi çekici. Ancak mesafe, zaman, stres, yorgunluk ve akaryakıt üzerinden yaptıkları hesaplara dayanarak, yeni yolun daha avantajlı olduğunu söyleyenler de oldukça fazla.

Aynı sohbette yeni yol dolayısıyla devlet yolunun ciddi oranda rahatladığını ve öncesine nazaran burada yolculuk yapmanın daha kolaylaştığını söyleyenler de oldu. Dönüş yolundaki kısmi kullanmada, yolun hakikaten rahatlamış olduğunu, ancak yine de süre yanında yakıt sarfiyatının arttığını gözlemledik.

Viyadükleri, köprüleri ve tünelleri ile çok güzel bir yol İstanbul İzmir otobanı. Dinlediklerimiz ve tecrübe ettiklerimiz, yol üzerindeki tesislerde bulunan lavabo ve mescitler konusunda işletmecilerin bazı revizeler yapması gerektiğini düşündürüyor.

Takdir edeni yanında karşı çıkanı da olan otoban boyunca şahit olunan yoğunluk, Yap-İşlet- Devret usulü ile yapılan bu eserin geçiş garantisini karşılamak üzere olduğunun göstergesi. Yolculuk sırasında eşimin, 'yoldakilerin birçoğu CHP'li olmalı. Hem ağlar hem giderim misali, eleştiriyor ama kullanıyorlar da' şeklindeki sözleri de, gerçeğin bir başka yüzü.

Sıralama değişebiliyor olsa da, çeşitli mekanlardaki sohbetlerin gündemi ülkemizin hemen her yerindekilerle aynı gibi. Futbol, ekonomi, Suriye meselesi, Türkiye ABD ilişkileri, vs.

Futboldan anlamasam da, bir grubun kulak misafiri olduğum S 400, Patriot, SU 57, F 35, NATO, ABD ve Rusya konulu sohbeti, hakitaten öğreticiydi.

CHP KİMDEN YANA!..

Sohbetin temel konusu, CHP Genel Başkan Yardımcısı Ünal Çeviköz'ün "Türkiye'nin NATO yükümlüleriyle uyumlu olmayan silah tercihleri yapmaya devam etmesinin güvenliği açısından olumsuz yansımaları olacağı" şeklindeki sözleriydi.

Halinden sosyalist geçmişe sahip olduğu düşünülebilecek epey heyecanlı birisi, 'Olur mu böyle şey, Türkiye nasıl olur da S 400'lerden sonra Rusya'dan bir de savaş uçağı almaya kalkışabilir?' diye söyleniyordu.

Ancak, "İyi de, CHP'nin Türkiye'nin NATO yükümlülüklerini hatırlatmak yerine, bize yönelik yükümlülüklerini kaale bile almayan bu kuruluşu uyarması gerekmez mi" diye itiraz eden birisi, şu sözleri ile konuya damga vurdu:

"NATO üyesiyiz, tamam. Ama ihtiyacımız olan silah sistemlerini bize vermiyor ve dahası ortağı olduğumuz projelerden de bizi dışlamaya çalışıyorlarsa, başka ne yapabiliriz?.. Tek taraflı yükümlülük olmaz… CHP'liler Hükümeti suçlamak yerine asıl bu sistemleri bize vermeyenleri uyarmalı!.."

Benzeri soruları CHP'liler de kendi kendilerine soruyorlardır muhakkak. Öyle ya, mağdur edilmeye çalışılan Türkiye'nin çare arayışlarına katkı sunmak yerine, adeta teslimiyete zorlayan bir ana muhalefet söz konusu…

Tutarsız davranışları artık ayyuka çıkan ABD'lilerin Patriot vermeyip S 400 almamıza, F 35 vermeyi SU 57'yi düşünmemize karşı çıkmaları, biraz anlaşılabilir. Ancak CHP'nin NATO'dan daha fazla NATO'cu ve hatta ABD'den fazla ABD'ci, kesilmesi, düşündürücü.

Türkiye'nin ana muhalefet partisinin ülkemizin savunma ihtiyaçlarının karşılanması hususunda dişe dokunur fikirlere sahip olmaması, en azından ayıp.

Ancak, ABD'nin Türkiye'yi köşeye sıkıştırma çabasına destekleri, durumu daha vahimleştiriyor ve 'CHP'liler kimden yana' sorusu akla geliyor…