Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 7 Haziran 2019

Sakın denemeyin!..

Her şey çok güzel olacak şarkıları çalan plaklar, nasıl olup da bunun böyle olacağı sorusunun cevabına sıra gelince takılıp kaldığı için olsa gerek, sadece nakaratı duyabiliyoruz.

Plan, proje, fikir hak getire… Bütün mesele kaybettirmek olduğu için olsa gerek, şarkıyı söyleyenler de eşlik eden koronun mensupları da aynı nakarata odaklanmışlar… Nasıl olup da olabileceği sorusunun cevabını da şarkı sözünü telkin edenlerden bekliyor olmalılar ki, gerisini getiremiyorlar bir türlü.

Bütün hikayesi Beylikdüzü'nde bir dönem belediye başkanlığından ibaret olan CHP adayının kazanması halinde hiçbir şeyin güzel olmayacağını, onlar da biliyorlar zaten…

Hele de Beylikdüzü'nde işbaşına gelmeden önce vaat ettiği 37 projeden sadece ikisini gerçekleştirebildiği ve icraat dönemini belediye varlıklarını satarak tamamlayabildiği düşünülürse…

İstanbul, 15 milyondan fazla insanın yaşadığı devasa bir metropol. Şehrin görünen yüzünün yanında bir de çalışan mekanizmaların bize hissettirmediği görünmeyen tarafları da var…

15 milyon insanın su ve kanalizasyon ihtiyacı, elektrik ve doğalgazın kesintisiz temini, her gün yüzlerce yeni aracın katıldığı trafiğin rahatlatılması için yapılanlar ve yapılmayı bekleyenler, bunlardan sadece bazıları…

Farkında değiliz ama bu koca şehirde işlerin düzgün yürüyebilmesi için çalışan koskoca bir mekanizma var. Ve bilinmesi gereken temel husus, İstanbul'daki bu mekanizmanın sağlıklı çalışmaması halinde, işlerin kısa sürede içinden çıkılmaz hale gelmesinin çok da uzak bir ihtimal olmadığı…

Hemen her konuya insanların hoşlarına gidebilecek ölçüsüz vaatlerde bulunmanın sandıkta fayda getireceği konusunda itirazımız olamaz belki. Ancak, sırtında yumurta küfesi olmayanların bol keseden yaptıkları vaatlerin karşılığı olmadığını da unutmamak gerek.

Kaybettirme mantığı ile İstanbul seçimlerine hazırlanan zihniyetin, istediği olduğunda neler yapabileceği ile ilgili herhangi bir hazırlığı olmadığını, hepimizin malumu…

Zihniyet zaten bereketsiz…

İnsanlara hizmeti temel almayan bir zihniyetin işbaşına gelmesi halinde neler yaşanabileceğini, İstanbullular olarak 1989-1994 arasında acı bir şekilde tecrübe etmiştik.

O dönemde işbaşına gelebilen zihniyetin susuzluk ve çöp dağlarına mahkum ettiği İstanbul, tarihinin en karanlık günlerini yaşamıştı. O zor günlerin müsebbibi, milyonlarca İstanbulluya reva gördüğü zulmü 'çöp dağları ile dolu ama grev hakkı olan bir kentte yaşamayı, grev hakkı olmayan temiz bir kentte yaşamaya tercih ederim' gibi tuhaf bir gerekçeyle güya izah etmişti…

CHP zihniyetini o zaman temsil eden partinin mensubu olan o kişinin, insanları grev hakkı da olan temiz bir kentte yaşatmakla görevli olduğunu unutmuş gibi davranması, aslında bir zihniyetin deşifresinden başka bir şey değil.

31 Mart'ta CHP adayına oy verenler arasında, İstanbul'un karşı karşıya kalabileceği sıkıntıları ideolojik sebeplerle göz ardı edenlerin ana unsur olduğunu biliyoruz. 'Arsenikli su içer yine de CHP'ye oy veririz' diyebilenlerin İstanbul uzantılarına söylenebilecek bir şey de yok zaten.

Ancak, başka sebeplerle CHP adayına oy verenlerin, İstanbul'daki hemen her şeyin en azından mevcut haliyle devam edeceği düşüncesini gözden geçirmelerinde faydalar var.

Bereketsizliği tecrübe ile sabit CHP zihniyetinin ilçe belediye başkanlığı başarısızlıklarla dolu adayının kazanmasının, İstanbul'un ve İstanbulluların kaybetmesi manasına geldiği çok açık…

Bir kereden bir şey olmaz diyerek denemeye de kalkmamak gerek, denemek çok tehlikeli çünkü…