Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 5 Nisan 2019

Kaygılı bekleyiş…

Tam olarak aynı değil tabii, ama 31 Mart sonrası durumun AK Parti'nin tek başına iktidar olabilecek kadar oy alamadığı 7 Haziran 2015 Seçimleri sonrasını hatırlattığını söyleyebiliriz.

Şartların bir koalisyonu zaruri gibi gösterdiği o günlerde, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun AK Parti ile bir koalisyon yapmak için ileri sürdüğü şartlar, 1 Kasım 1015'te sandıklardan tekrar güçlü bir AK Parti iktidarı çıkmasının sebeplerindendi.

Muhtemel koalisyon için vazgeçilmez olduğunu düşünen Kılıçdaroğlu, İmam-Hatiplerin orta kısımları ile Kur'an Kurslarının kapatılmasından ve kamuda başörtüsü yasağının tekrar getirilmesinden bahsediyordu, mesela.

Yüzde 25 oy almış CHP Genel Başkanı'nın yüzde 41 oy alan AK Parti ile koalisyon yapmanın şartı olarak ileri sürdüğü bunlar ve benzeri hususlar, insanların kahir ekseriyetinin neleri kaybedebileceklerini anlamalarını sağlamıştı.

Yerel yönetimlerde yaşanabilecek gelişmeleri merkezi iktidarla karşılaştırmaya gerek yok. Ancak, İstanbul ve Ankara başta olmak üzere, belediyelerin CHP yönetimine geçmesi durumunda yaşanacaklardan tedirginlik duyanların sayısında büyük bir artış olduğunu söyleyebiliriz.

'Sırtlarını PYD-YPG ve benzeri PKK uzantısı örgütlere dayadıklarını', 'Güneydoğu'da kazanıp diğer yerlerde AK Parti ve MHP'ye kaybettireceklerini' söyleyenlerle yapılan işbirliğinin adaylar bazında nasıl yansıdığını, henüz bilmiyoruz.

Kabul etmekte zorlandıkları bir ittifakla seçime girmiş olmalarının getireceği değişik sıkıntılar bir yana, kampanyalarında hizmet kelimesine pek yer vermeyen CHP kadrolarının neler yapacakları, daha doğrusu neler yapmayacakları, meraktan çok kaygı konusu.

Suçluluk duygusu…

Yerel seçime yönelik olmaktan ziyade, daha çok merkezi yönetimi ilgilendiren sosyal yönlü genel geçer vaatlerde bulunan CHP adaylarının seçim öncesi sebze-meyve fiyatlarını artıranlara tek söz etmezken, tanzim satışları itibarsızlaştırmaya yönelik çabaları, bir uyarı niteliğinde mesela.

Zihniyet olarak hizmet kelimesiyle başları hiç hoş olmayanların, şehirlerde kesintisiz sürdürülmesi gereken hizmetler ve hele de yatırımlar konusunda ne yapacaklarının kaygı konusu olması, çok normal.

Yapımlarına CHP'nin şiddetle karşı çıktığı bilinen Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Marmaray, Avrasya gibi eserler olmadan şehrin ne halde olabileceğini düşünmek bile zorken, İstanbul'un ulaşımını rahatlatacak eserlerin yapımına mani olmaya çalışan zihniyetin yönetime gelmesi halinde, yapılması planlanan metro, tünel, geçit gibi projelerin akıbetinin ne olacağı da, kaygı duyulması gereken hususlardan.

Bundan önceki yerel seçimlerde kazanamadığı yerlerde sonuç alma şansı olmayan itirazlarla mazbataların alınmasını geciktirmesi ile bilinen CHP'nin, bir sürü hata ve şaibenin kol gezdiği 31 Mart Seçim sonuçları için yapılan itirazları engelleme çabaları da ibretlik.

Kendileri de değişik yerlerde sonuçlara itirazlarda bulunan CHP'lilerin, aleyhlerine olacağını düşündükleri yerlerdeki itirazlara karşı çıkmaları, akla başka şeyler getiriyor. Gelişmelere baktığımızda, akla gelen bu hususlarda haklılıklar olduğunu da görüyoruz.

Evet, 'arsenikli su içmeye bile razı olup' CHP'ye oy veren yerler hariç olmak üzere, şimdiye kadar hizmet siyasetiyle yönetilen yerlerde kaygılı bir bekleyiş söz konusu.

Kaygılı bir şekilde bekleyenler arasında, 31 Mart'ta yapmaları gerekeni yapmayanlar da epeyce var şüphesiz. Bunların kaygılarına suçluluk duygusunun da eşlik ettiğini not etmekte fayda var.

Cenab-ı Hakk lütfuyla muamele eyler inşallah…