Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 17 Şubat 2019

Bunların bir derse ihtiyaçları var…

Ülkemizin hemen hiçbir meselesi hakkında şöyle derli toplu bir fikri olmayan muhalefet mensuplarının, Cumhurbaşkanımızın söyledikleri ve icraatının satır aralarında aleyhte kullanabilecekleri düşündükleri şeyler aramaları, zorlu bir faaliyet olmalı.

Ellerinde cımbızla çalıştıkları anlaşılan muhalefet mensupları, herhangi bir konuda yapılan açıklamaları önlerine alıp, işlerine yarayabileceğini düşündükleri bölümlere odaklanıyorlar belli ki.

Bütün ciddiyetleriyle, gerçeklerle alakasız bir çuval dolusu laf etmeleri ve dinleyenlerin alkışlarıyla mest olmaları, ayrı bir garabet. Konuşulanların doğru olmadığını iki taraf da biliyor çünkü.

Kendilerine hiç yakışmayan Millet İttifakı ismini layık gören partilerin lider ve sözcülerinin, çeşitli konularda yaptıkları açıklamalarda, sadra şifa hiçbir şey yok ne yazık ki...

Sebze-meyve üzerinden vurgun vurmaya çalışanlara yönelik nerdeyse tek kelime bile etmediler ve etmiyorlar, mesela. Bunun yerine, Hükümetin haksız fiyat artışlarını engellemek için başlattığı tanzim satışlara yükleniyorlar…

70'li yıllara dönmek, kuyruklar dönemini başlatmak, devlet sebze satar mı gibisinden ilk bakışta makul gibi gözüken açıklamalarının satır aralarında da, 'bu hükümet var ya bu hükümet, sizlere pahalı sebze ve meyve yedirmemek için uğraşıyor' manası sırıtıyor açıkça.

Makul ve mantıklı bir sebebi olmayan pahalılık konusunda, muhalefetin de bir çözüm teklifi olması gerektiğini düşünüyor insan. Üretimde herhangi bir sıkıntı yok iken bazı malların fiyatlarının anlamsız bir şekilde birkaç kat yükselmesi, hepimizin meselesi çünkü.

Bunlar 'Millet İttifakı' filan değil…

İsimleri Millet İttifakı olsa da, milletimizin canını yakan gelişmelerden memnun olmalarını milletimizin fark etmediğini düşünüyor olmalılar. Oysa insanlar, anlamsız pahalılığın birilerince insanımızın canını yakmak üzere tezgahlandığının ve iktidarın yerinde tedbirlerle bu oyunu boşa çıkardığının farkında.

Sebze ve meyve meselesi, basit bir örnek. Daha da vahim olanı ise ülkemizin meseleleri hakkında işe yarar herhangi bir fikir serdetmemeleri. Hasbelkader birtakım sözler etseler de, bunların objektif bir karşılığı olmaması bir başka problem.

Cumhurbaşkanımız ve diğer yetkililer, hemen güneyimizde bulunan Suriye meselesinin ülkemize zarar vermeyecek ve bu arada bu ülke halkının da faydasına olabilecek bir şekilde halli için uğraşıp duruyorlar, malum.

Suriye meselesinin halihazırdaki durumu ile alakalı olarak, ana muhalefetin başı Kılıçdaroğlu, 'ne işimiz var oralarda?' mealindeki anlamlı(!) sözlerini tekrarlayıp, arada bir de önemine binaen kendi halkını katletmesiyle maruf rejimi muhatap almamız gerektiğini hatırlatmakta.

Müttefiki Akşener ise, bir türlü bu tür meselelere zaman ayıramadığı için olacak, ya susmakta ya da ne manaya geldiği muhtemelen kendisinin de bilmediği sözler etmekte.

Suriye'de 2011'de başlayan ve ne zaman durulacağı bilinmeyen ciddi bir karışıklık yaşanıyor. Türkiye'nin görmezden gelme lüksü olmayan bir durum bu ve ülkemizi yönetenlerin sahada olduğu gibi masada da olup, gelişmelerin bize zarar vermemesini sağlamak gibi önemli bir görevleri var.

Gelişmeleri takip ederek, fikirleri ile katkı sağlamaları gereken muhalefettekiler ise, Suriye'ye biz ilgilenmezsek kendi kendine düzelebilecek bir mesele imiş gibi bakıyorlar sanki.

Yöneticilerimizin içeride ve dışarıdaki adımlarını itibarsızlaştırabileceğini düşündükleri sözler dışında ağızlarını bile açmayanlar, milletimizden alacakları dersle uyanırlar belki…