Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 11 Ağustos 2018

Bu da geçer Ya Hu!..

'24 saatte metrekareye düşen 108 kilo yağmur' sözünü duyduğumuzda, biz sıradan insanlar kulak asmayız bile. Ancak, aynı sözü duyan meteoroloji uzmanları dehşete kapılabilirler. Bu sözün, yağmurun bardaktan boşanırcasına yağması manasına geldiğini bilirler çünkü…

Su bardakta ya da özellikle cam şişede güzel ve zararsızdır. Ama, tabir caizse, bardaktan boşanırcasına yağdığında sıkıntı var demektir.

Hele de normalde iki ya da üç ayda yağabilecek kadar bir yağmur yarım saatte bulunduğunuz yere inmişse, bu kelimenin tam manasıyla felaket anlamına gelebilir.

Ordu'nun Ünye, Fatsa, Perşembe, Çaybaşı ve İkizce ilçelerinde etkili olan yoğun yağış da buydu. 24 saatte metrekareye 108 kilo yağan yağmur, bölgeyi adeta felç etti.

Dereler taştı; köprüler yıkıldı, yollar kesildi. Bu arada harmanlarda kurumaya bırakılan fındıklar denize sürüklenirken, mısır ve diğer sebze meyve tarlaları da sular altında kalarak büyük zarar gördü.

Ordu'nun bazı ilçelerinde ve bu arada Antalya Elmalı'da yaşanan sel olayları, kelimenin tam manasıyla 'tabii afet'. Tabii afetler de, siz ne kadar tedbir almış olursanız olun, genellikle hazırlıksız olduğunuz yerden yakalar sizi.

Sele maruz kalan insanlardan bazılarının da söylediği gibi, 50 yıldan beri görülmeyen bir afetti bu. 1966'da Ordu'nun merkez köylerinde benzer bir sel felaketi olmuştu.

Şimdi mahalle olarak anılan Bayadı Köyü'nden baktığımızda Melet Çayı'nın hiç dolmaz diye düşündüğümüz vadisini sel sularının doldurduğunu görmüştük o zaman. Melet Çayı'nın denize dökülmeden önce hemen yakınındaki Civil Deresi ile adeta birleşmesi de, felaketin başka bir boyutuydu.

Bir daha ne zaman olacağını bilmiyor olsanız da, benzer bir olayla karşı karşıya kalmamak için neler yapılacağı, ancak yaşandıktan sonra ele alınabilecek bir konu.

Sel gider, kum kalır…

Ünye ve Fatsa'da olduğu gibi Elmalı'da ve muhtemel olayların meydana gelebileceği diğer yerlerde neler yapılacağı, yöneticilerin masasında artık. Yapılması gerekenler yapılacaktır. Tedbir almanın maliyeti, karşılaşılabilecek muhtemel zararlardan çok daha azdır, çünkü.

Sel olayları yoğun yerleşim yerlerinde olsaydı, çok daha büyük gürültü çıkarabilecek çevreler, mevcut halde ufak tefek çarpıtmalarla yetindiler. Aynı günlerde İsviçre'de yaşanan ve birçok köyü çamur altında bırakan sel olayı da, hızlarını kesen sebeplerdendi belki.

Bu çevrelerin, birbirine yakın günlerde yaşanan döviz fiyatlarındaki oynaklık meselesine yaklaşımları ile, sel meselesine yaklaşımlarının benzerlikler göstermesi, birilerinin kimden yana oldukları sorusunu tekrar ve ciddiyetle gündeme getirmeyi gerektiriyor.

İnsanın söylemeye dili varmıyor ama, yöneticilerimizi suçlamaya yarayabilecek malzemeler bulabilecek olsalardı, sel felaketinin yaşanmasından memnun olacak gibi bir halleri vardı birilerinin.

Uluslararası ekonomik gelişmeler yanında birilerinin ülkemizi köşeye sıkıştırma niyetleri ile hareketlenen ABD doları, hepimizin ödemek zorunda kalacağı faturalar çıkarıyor karşımıza.

Dolarla ilgili gelişmeleri yönetime 'çakmak' için bahane olarak kullanan birilerinin en dikkat çekici tarafları da, aynı gemide olduklarını unutup, canımızı yakan gelişmelere sevinebilmeleri…

Ülkemiz karşı karşıya kalınan tabii afetlerin yarasını sarabilecek ve gereken tedbirleri de alabilecek güçtedir, şükür.

'Sel gider, kum kalır' denir. Selin getirdiği çamur ve kum temizlenecek elbet… Ama kalan esas kum, birilerinin bu günlerde sergiledikleri tavırlar olacak…

Büyüklerin dediği gibi: Bu da geçer Ya Hu!..