Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 10 Temmuz 2018

Yolumuz açık olsun!..

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ya da belki daha doğrusu Başkanlık Sistemi ile yönetilen Türkiye… Bugün, gerekli değişiklikler tamamlanmış bir şekilde yeni sistem için 'Bismillahirrahmanirrahim' dediğimiz gün. Tabii ki öncesinde 'Eüzü…' de çekmiş olarak…

Yeni sisteme geçişimizi engellemek için ellerinden geleni yapanlar, bundan sonrası için ne düşünür ve ne gibi oyunlar peşinde koşarlar, bilmiyoruz. Ama boş durmayacaklarını ve Parlamenter Sistem'de bol miktarda bulunan engelleme mekanizmaları yerine başka usuller bulabilmek için çalışacakları konusuna şüphe yok.

Özellikle de 2010'dan itibaren yaşadıklarımız, ülkemizin kendi ayakları üzerinde durma kararlılığı sebebiyle bir sürü tezgahla karşı karşıya kaldığımızın göstergeleri. Birileri farklı düşünüyor olsa da, Türkiye'yi teslim almaya yönelik girişimlerin tamamında dış mihrakların büyük roller oynadıkları, çok açık bir gerçek.

Lafa geldiğinde her birisi demokrasi, insan hakları ve benzeri konularda mangalda kül bırakmayan Batılı ülkelerin Türkiye'ye yönelik tuhaf ötesi tavırlarının, içimizdeki uzantıları tarafından makul karşılanması, yaşananların belki de en acı taraflarından.

Ülkemizin avuçlarının arasından kayıp gittiğini fark eden dış mihrakların, eski hale döndürme konusundaki müdahale girişimlerine içeriden sağlanan ciddi destek, bir yönüyle üzücü. Ama aynı husus, bundan böyle de dikkatli olmamız gerektiğini hatırlatması açısından ciddi bir uyarı.

Oslo görüşmelerinin deşifre edilmesi ve MİT mensuplarının ifadeye çağrılması ile başlatılan, Gezi Olayları, 17/25 Aralık, MİT Tırları Operasyonu ve 15 Temmuz girişimi gibi teşebbüslerle devam ettirilen Türkiye'ye boyun eğdirme amaçlı süreç, insanımız açısından da bir tür Turnusol Kağıdı işlevi gördü aslında.

Bozulan tezgahlar…

1994'deki İstanbul Belediye Başkanlığından itibaren tanıdıkları ve son 16 senede Türkiye'ye kazandırdıklarına şahit oldukları Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki kadroya insanımızın büyük çoğunluğunun sahip çıkması, tezgahların bozulmasının temel sebebi oldu.

İnsanımız, kendileri için çalışan ve bu uğurda hiçbir fedakarlıktan kaçınmadığı gibi gerektiğinde dimdik duran ve vesayete kesinlikle prim vermeyen Liderlerini 'yedirmemek' için, üzerlerine düşen her şeyi yapmaktan çekinmedi.

15 Temmuz 2016'da, milletimizin liderini, milli iradeyi, demokrasiyi hainlere kaptırmama konusunda gösterdiği 'ölümüne' kararlılık, Türkiye üzerine karanlık hesap yapanların ve işbirlikçilerinin ezberlerini tümüyle bozdu.

Ancak, 'sahibinin sesi' olmayı tercih eden birçok siyasetçi, sözüm ona aydın, akademisyen ve medya mensubu ülkemizin karşı karşıya kaldığı açık saldırılar sırasında saldırganların yanında yer alarak ya da onların söylediklerini tekrarlamayı sürdürerek, saflarını belli ettiler.

Dış mihrakların destekçileri, ülkemizi teslim alma girişimlerinin başarıya ulaşacağı ve sandıkta ulaşamadıkları iktidara böylelikle kavuşacakları hayalini kuruyorlardı.

Türkiye'yi teslim almaya yönelik saldırıların bir bir başarısız kaldığını gördüklerinde bile, bir sonrakine bel bağladıkları için 'Yerli ve Milli' olamadı içimizdeki işbirlikçiler. Daha da vahimi, böyle bir şeyi akıllarının ucundan bile geçirmediler…

Şükürler olsun ki, yaşanan bütün zorluklardan sonra, artık Yeni Türkiye'ye kavuşmuş durumdayız…

Milleti gibi düşünen, onlar gibi yaşayan ve bütün derdi onları daha ilerilere taşımak olan Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, ülkemizin yolu bundan sonra daha da açık olacak, inşallah…