Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 3 Şubat 2018

Sempati yok; empati de!..

Adamlar gelip, sınırlarınızın hemen yanındaki bir yerleşim bölgesi olan Afrin'e, sahiplerinin çoğundan adeta arındırıp, tabir caizse, çökmüşler. Yapmak istedikleri de, bulundukları yerin doğusunda bulunan başka bazı bölgelerle burayı birleştirip, ülkemizin güneyinden Akdeniz'e doğru uzanan bir terör koridoru oluşturmak...
Kendilerinin ne işlerine yarayacağı bilinmeyen bu koridorun, bölgenin hali ve geleceği üzerine planları olan birtakım ülkelerin ve özellikle de ABD'nin işine yarayacağı, biliniyor.
Öncelikle enerji naklinde oldukça kritik bir önemde olan Türkiye'nin belli ölçüde by-pass edilmesine yarayacak bu koridor, ülkemizin Arap dünyasıyla olan bağlantılarını da belli ölçüde kesmiş olacak. Kendi ayakları üzerinde durma kararlılığındaki Türkiye'nin kendi ayakları üzerinde durma kararlılığını bölge ülkelerine de ihraç edebilme ihtimali, birilerini fena korkutuyor çünkü.
Bölgenin böğrüne saplanmış paslı hançer mesabesindeki İsrail de, kendisine benzer yeni bir yapı oluşunca mutlu olacak belli ki. En azında bir süre dikkatleri bu yeni oluşum çekeceğinden Filistinlilere yönelik zulümlerini daha bir rahat yapacak aklı sıra...
Güya birbirlerine aşırı düşman olan bu iki ülke arasında son dönemlerde yaşananlar kafa karıştırıcı olsa da, ABD'nin İran'a yönelik stratejik hesaplarının da hedeflenen koridorla bir alakası olabilir şüphesiz.
ABD'nin İran'la münasebetleri, 'gıcık olduğu kişiyi gösterebilmek için onun etrafında bulunan herkesi öldüren kovboy' gibi tıpkı. Çok düşman oluğu bu ülkeyi işaret etmek için, sürekli nüfuzunu genişletmesine imkan sağlıyor nedense...
Bunlar ve başkaları, teknik konular.
Esas konu ise, yapılmak istenenler sebebiyle ciddi şekilde mağdur olan ve daha da mağdur olacağı anlaşılan Türkiye'nin gösterdiği tepki.

HANGİ DİYALOG?..
Koridor, ilk bakışta orta ve uzun vadeli bir hedefmiş gibi gözükse de, belli ki aceleleri vardı terör koridorunu oluşturmak isteyenlerin. 'Kanton' ilan etmelerini, ülkemize yönelik taciz eylemleri takip etti çünkü.
ABD'nin nasıl olsa kendilerine sahip çıkacağı zannıyla başlattıkları bu tacizler, Kilis ve Hatay'a düşen roketler sebebiyle maddi zararların yanında can kayıplarına da sebep oldu...
Başlangıçta 'misliyle mukabele' anlayışını benimseyen Türkiye, canına tak edince 'bataklığı kurutma kararı' aldı ve Fırat Kalkanı Harekatı ile yaptığının bir benzerini yapmak için Zeytin dalı Harekatı'nın düğmesine bastı...
Fiili durum nefsi müdafaayı işaret ediyor. BM mevzuatı, Güvenlik Konseyi kararları ve bilinen bütün uluslararası kurallar da Türkiye'nin haklılığını gösteriyor.
Ancak, benzeri durumlarda, hedef alınan yeri dümdüz etmesi ile bilinen ABD başta olmak üzere, birçok devlet 'harekatın sınırlı olması, can kayıpları konusunda dikkatli olunması' çağrılarında bulunuyorlar. Anlıyorsunuz ki, mesele başka...
Bir de bakıyorsunuz, içeriden konuşan sahibinin sesi mesabesindeki birileri de aynı koroya katılıyor ve onların sözlerini tekrarlıyorlar: Demokrasi, uluslararası ilişkiler, diyalog, barış...
Sınırımızda sürekli ülkemizi taciz eden bir terör yapısı söz konusu iken, 'hangi demokrasi, hangi kurallar ve hangi diyalog?' soruları ise cevapsız kalıyor.
Batılıların çeşitli sebeplerle bize sempati duymadıkları malum.
Sempati duymasalar da olur.
Ama batılılar hiç değilse empati yapabilselerdi, 'aynı durumda biz olsaydık ne yapardık' diye düşünür ve Türkiye'ye daha objektif bakabilirlerdi.
Batılılar ne ise. Ama içimizdeki batı uzantılarının sempati ve empatiden yoksun davranışları yok mu... Asıl acı olan işte bu!..