Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 21 Nisan 2017

Bir bardak suda fırtına...

16 Nisan'da yurt içi ve dışında toplam 174.474 sandıkta, 49.127.724 kişinin katıldığı referandumda, oyların 804.095'inin çeşitli sebeplerle geçersiz kabul edilmesiyle, netice olarak 48.323.629 geçerli oyun 24.747.046'inin 'Evet', 23.576.573'inin de 'Hayır' yönünde olduğu, -geçici olarak- netleşti.
Referandum mantığı, geçerli oyların yarısının bir fazlasının neticeyi belirleyeceği esasına oturduğu için de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile ilgili anayasa değişikliğine 'Evet' denilmiş oldu. Bu sonuç üzerinde şaibe oluşturmaya çalışanlar, bazı sandıklarda sandık kurulu mührü bulunmayan oylar kullanılması üzerine YSK'nın yaptığı "Sandık kurulu mührü olmayan oylar geçerlidir" açıklamasına istinaden, referandumun iptal edilmesi gerektiğini söylüyorlar. YSK'nın referandum günü Doğu illerinde sandıkların açılmaya başlanmasından hemen sonra aldığı bu kararın, maç sırasında kural değiştirmek olduğu iddiası, referandumun iptal edilmesini savunanların en önemli argümanı.
YSK'yı maç sırasında kural değiştirmekle suçlayanların, referandum neticeleri ortaya çıkıp, 'Evet'lerin yüksek olduğu anlaşıldıktan sonra konuya yoğunlaşmaları, kafalarda soru işaretleri oluşturuyor. İtiraz için sıraya giren partilerin, önceki seçimlerde ortaya çıkan benzer durumlarda mühürsüz oyların sayıma dahil edilmesi yönündeki talepleri de ayrı bir vakıa.
Ama esas mesele, sandık kurulu mührü bulunmadığı söylenen oyların nerelerde, ne kadar olduğu ve bunlara sandık kurullarında zabıt tutularak, ilçe seçim kurulu ve il seçim kurulu nezdinde itiraz edilip edilmediği.
Başta CHP olmak üzere itirazcılar bu tür detaylarla uğraşmak istemiyorlar belli ki. Onlar, YSK'nın daha önce hemen her seçimde benzerlerini aldığı bir karar üzerinden ve reddedileceğini de kesin olarak bildikleri halde iptal talebinde bulunuyorlar.

Bari adayın ismini öğrenirler...

Sandık kurulu mührü bulunmadığı söylenen oyların, YSK tarafından özel olarak bastırılan filigranlı zarflara konulan yine filigranlı pusulalardan oluştuğunu biliyoruz.
Üstelik bunların hepsinde ilçe seçim kurulu mührü de var. Dahası her sandıkta var olan değişik partilerden üyelerin denetiminde yapılan bir oylama bu.
Sandık kurullarındaki çeşitli partilerden üyelerin huzurunda, listelerde ismi bulunanların, kimlikleri de kontrol edilerek oy kullandıkları, malum.
Sandıklara atılan ve çıkan oyların eşitliği konusunda bir problem de söz konusu değil. Kallanılan oy pusulaları ve zarflar da YSK filigranlı ve ilçe seçim kurulu mühürlü zaten.
Bu durumda sandık kurulu mührünün eksik olduğu oy meselesi, belirli oranda sıkıntılı bir durum, tamam.
Ama, YSK'nın kararında olduğu gibi, herhangi bir suçu bulunmayan insanlarımızın tercihlerinin yok sayılmasının gerektirmediği de açık.
Uygulama evvel eski bu yönde çünkü.
Sandık kurulu mührü olmayan pusula ve zarflarla kullanılan oyların ne kadarının 'Evet' ve ne kadarının 'Hayır' olduğunu da bilmiyoruz, üstelik. Her şey kontrollerinin altında gelişen ve sayımı yaparak tutanak altına alan sandık kurullarındaki parti temsilcilerinin bir itirazları da yok.
Bütün bunlardan sonra, referanduma şaibe bulaştırmak için girişilen itirazlar ve alınan red cevabı üzerine, 'Tanımıyorum' açıklamaları, belli ki üzüm yemekle alakalı değil... CHP bir bardak suda fırtına çıkarmaya çalışıyor belli ki. Oysa bu boş işlerle toplumu germeye çalışacağına, 2019'da göstereceği Cumhurbaşkanı adayını bulmak için nefes harcasa daha iyi olur. Adaylarını erkenden bulabilirlerse ismini bari doğru dürüst öğrenebilirler, hiç değilse...