Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 21 Şubat 2017

Evet ya da hayır; belki yok!..

Cumhurbaşkanlığı Sistemi'nin aslında tam olarak ne manaya geldiğini bilmesi gerektiği halde, çeşitli sebeplerle 'hayır demek istiyor değiliz, ama...' şeklinde cümleler kuranlar var...
Bu cümlenin sarf edilme sebepleri arasında, hayır cephesinin yalanlara dayalı ve kafa karıştırıcı propagandalarının etkisi var, şüphesiz. Bunların kafa karışıklıklarının, ilerleyen süreçte işin doğrusunu öğrendiklerinde geçebileceğini varsayabiliriz.
Ancak kafaları karışık olmadığı ve bu değişikliğin mükemmel olmasa da, mevcut hale nazaran çok ileri bir adım olduğunu bildikleri halde, evet deme konusunda problemleri olanların ne yapacakları, merak konusu...
Bu durumda olanların sayısı öyle pek fazla değil, şükür. Ancak belirli ölçüde özgül ağırlığa sahip olup, çevrelerini etkileme ihtimalleri bulunduğunun altını çizmek gerek. Bütün mesele, çevrelerinde bulunanların, onların bu hallerini çözümleyebilmeleri ile ilgili. Bu kişilerin tamamı değilse de çoğu, konu ile alakalı bazı fikirleri olup bunların dikkate alınmadığını düşünenlerden oluşuyor çünkü.
Oysa, söz konusu anayasa değişikliğinin çok da rahat şartlar altında yapılmadığını, dolayısıyla arzu edilen mükemmellikte olmadığını zaten biliyoruz.
Mevcut durumun zaruretleri sebebiyle, Cumhurbaşkanlığı Sistemi'ne geçişin bir tür ilk adım olduğunu ve daha mükemmele ulaşmak için çabaların bundan sonra süreceğini de...
Parlamenter Sistem'de bulunup da yeni sistemde bulunmaması bir eksiklik olarak vurgulanan gensoru gibi bazı mekanizmaların, aslında ne işe yaradıkları konusunda da, bütün ülke olarak ciddi bilgilere sahibiz.

KÖRLER VE SAĞIRLAR...
Müteredditmiş gibi gözükenlerden bazıları esas olarak yargı ile ilgili değişikliklere odaklanıyorlar. Bu düzenlemelerin neden gerekli olduğunu iyi bildikleri halde hem de.
Sıkıntı, yüksek yargı ile ilgili seçimleri kimin yapacağı ile ilgili. Evet demeleri beklendiği halde mütereddit olanların, yüksek yargı ile seçimleri yine yüksek yargı mensuplarının yapmalarını istiyor olmaları ihtimali, konunun en can sıkıcı yanı.
Bu, 'körler ve sağırlar, birbirini ağırlar' durumunun devamını istemek çünkü...
Son senelerde neler yaşadığımızı unutmuş olmaları mümkün değil bu zevatın. Yargı erkinin kısa vadede kendisini derleyip toparlayabileceğini ve olması gerektiği gibi davranmaya başlayacağını beklemek de, safdillik olur.
Referandum sandıkları, insanların kendi kendilerine ve vicdanları ile baş başa kaldıkları yerlerdendir. Orada ne diyeceğine de, herkes kendisi karar verir, şüphesiz. Ancak 'Prensip olarak söz konusu değişikliğe karşı olmasa bile, bu halinin içine sinmediğini' vurgulayarak, evet demeyebileceği havası oluşturmak, mevcut durumla ciddi bir uyumsuzluk teşkil ediyor.
Oylanacak metin üzerinde herhangi bir değişiklik yapılması imkanı olmadığını hepimiz biliyoruz. Madem ki mükemmele ulaşamıyoruz, o halde kötüye geri dönelim demenin anlamsız olduğu da, malum.
Referandumda, ilgili anayasa değişikliğini kabul edip etmediğimiz sorulacak. Cevap da iki şıktan birisi:
Evet ya da hayır.
Mevcut değişikliği tam olarak içine sindiremediğini söyleyenler için 'Belki' diye bir şık yok yani. Dahası, cevap pusulalarının herhangi bir yerine, 'evet, ama...' şeklinde başlayan notlar düşmemiz de mümkün değil.
Müteredditlerin durumlarını hızlıca gözden geçirmelerinde fayda var...