Mehmet Çetingüleç

MEHMET ÇETİNGÜLEÇ

Tarihi 7 Kasım 2013

Arap Baharı'nı 10 yıl önceden bilen adam!

2010 yılı sonu.
Tunus'ta Muhammet Bouzzazi isimli vatandaş yönetimi protesto etmek için kendini yakıyor.
Kendisiyle birlikte Arap Baharının meşalesini de…
O meşale Mısır'a ulaşıyor.
Tahrir Meydanı yüz binlerle doluyor.
Mübarek gidiyor.
Ardından diğer ülkeler…
Libya, Cezayir, Suriye, Bahreyn, Yemen, Fas karışıyor.
Suudi Arabistan'da küçük olaylar, yönetimin mali paketleriyle bastırılıyor.

***
Peki bir protestocunun kendisini yakması, Arap dünyasının bugüne kadar yaşadığı en büyük çalkantıyı nasıl tetikleyebiliyor?
Olayların açıklaması bu kadar basit mi?

***
Soruları yanıtlayacak sağlam bir bilgiye ulaştık.
Hiçbir şeyin "tesadüf" olmadığını kanıtlayacak bir bilgi:

***
Bundan tam 13 yıl önce.
2000 yılının Haziran ayı.
Şeyh Zeki Yamani, "Christina" adlı 3 katlı lüks yatıyla İstanbul'a geliyor.
Gazetecilerin sorularını yanıtlarken, çarpıcı bir analiz yapıyor:
"Er ya da geç İslam dünyasına demokrasi gelecek. Hiçbir şey kolay olmaz. Çok kan akacak. Ancak Müslüman ülkelerde değişik tipte Hükümetler oluşacak. "

***
Açıklamanın üzerinden 10 yıl geçiyor.
Aralık 2010'dan itibaren Zeki Yamani'nin "kehaneti" gerçekleşmeye başlıyor.
Arap ülkelerinde çok kan akıyor.
Süreç henüz tamamlanmadı.
Ama değişik tipte Hükümetlerin altyapıları kurulmaya başlanıyor.
Küçük, site devletler…

***
Peki Zeki Yamani kimdir?
Bu kadar yüksek isabetli bir tahmini nasıl yapabiliyor?
Aslında "tahmin" demek biraz zor.
Önceden edinilmiş "bilgi" diyebiliriz.
Neden mi?

***
Zeki Yamani, Suudi Arabistan'ın efsanevi Petrol Bakanıydı.
Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü OPEC'in kurucusu ve başkanıydı.
Dünya petrol dengesini yaklaşık 25 yıl elinde tuttu.
Daha da önemlisi ABD ile çok yakındı.
Zaten New York ve Harvard Üniversitelerinde hukuk eğitimi görmüş, dolayısıyla uzun yıllar ABD'de yaşamıştı.
OPEC'te görev yaptığı süre boyunca sadece ülkesinin değil, ABD'nin çıkarlarını da korudu.
Amerikalılar'la arası çok iyiydi!

***
Sözlerinin ne kadar doğru ve ne kadar "içten" bilgilere dayalı olduğu bugün daha iyi anlaşılmıyor mu?