Mehmet Çetingüleç

MEHMET ÇETİNGÜLEÇ

Tarihi 28 Ekim 2013

İmralı-Kandil tıkanlıklığı

Çözüm süreci konusunda İmralı ve
Kandil'den gelen açıklamalar
gündem oluşturmaya devam ediyor.
Ama bu kez kendi içlerindeki çelişkiyle.
Abdullah Öcalan ile Kandil'deki
yöneticilerin açıklamaları birbiriyle örtüşmüyor.
Cemil Bayık, yeniden çatışmaları başlatma
tehdidi savururken, Abdullah Öcalan sürecin
devam etmesi gerektiğine vurgu yapıyor.
Üstelik sadece Öcalan değil, BDP yöneticileri de
sürecin devamından yana.
Çünkü bunun tarihi bir fırsat olduğunu biliyorlar…
**
Başbakan Erdoğan, Kandil-İmralı uyuşmazlığının
süreci tıkadığını söyledi.
Başbakan bunu söylüyorsa, o bilgi istihbarat birimleri
tarafından verilmiş demektir.

Yani İmralı ile görüşmeleri yürüten
MİT'in tıkanıklığı tespit ettiği anlamına
gelir.
Peki tıkanıklık nereden kaynaklanıyor?
Açıklamaları alt alta koyarak bakalım:
Abdullah Öcalan'ın "Genel af
beklentim yok, ama şiddetin
tasfiyesinde rol oynayanlara kolaylık
sağlanmalı"
dediğini bizzat BDP Genel
Başkanı Selahattin Demirtaş
aktardı.
Bu açıklama "şiddetin tasfiyesine
katkıda bulunmaya devam
edeceğim"
anlamı içerir.
Öcalan'ın bir başka talebi, dağdan
inenlerin eve dönüş yapabilmeleri...

***

İmralı'nın son mektubunda yer aldığı
belirtilen bu açıklamalar sürecin normal
olarak işlemeye devam ettiğini gösteriyor.
Çünkü dağdan inenlerin evlerine
döndürülmeleri, normal hayata adapte
edilmeleri, zaten planlanan çalışmalar
dahilinde.
Nitekim yıllardır bu konuya kafa yoran
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay,
sürece ilişkin takvimi şöyle açıkladı:
"Terör unsurlarının sınır dışına çıkması,
silah bırakması ve terör örgütü
mensuplarının eve dönüşü. Daha sonra
eve dönenlerin bundan sonraki
hayatlarının düzenlenmesi, siyasete
dönüşleriyle ilgili düzenlemeler
yapılması..."
İşin özü bu.
Ama başarmak için sabırlı olmak,
güven duymak gerekiyor.

***

Peki PKK'nın Kandil'deki
yöneticileri ne yapıyor?
Sabırsız bir şekilde, hoşlarına gitmeyen
her adımda "tehdit" savuruyor.
"Yeniden Türkiye'ye döneriz.
Çatışmaları başlatırız"
gibi sürece
hiçbir katkısı olmayacak, aksine sabote
edebilecek ucuz tehditler...
Onların hesaplamadan yaptığı her
konuşmanın Türk kamuoyunda bir
karşılığı olacağını, tepkileri artıracağını ve
bu tepkilerin süreci baltalayacağını dikkate
almıyorlar.
Başbakan Yardımcısı Atalay, çok
önemli bir noktanın altını çiziyor:
"Bir bölgede yaptığınız değişim
başka bölgelerde büyük
rahatsızlıklar doğurabilir. Toplumun
bütünlüğünü de düşüneceksiniz."
Yani, "her fırsatta tehdit savurmayın,
biraz empati yapın" demeye getiriyor.
Bir şey daha söylüyor:
"Çözüm isteyen insanların sinirleri
sağlam, sabırları fazla olmalıdır..."

***

Hükümetin iç güvenlikle ilgili en yetkili
Bakanı, Başbakan Yardımcısı açık ve net
konuşuyor.
"Barış süreci konusunda
kararlılığımız ortada"
diyor.
PKK ne yapıyor?
Geri çekilmeyi askıya aldı.
Silah bırakma gündeme bile
getirilmiyor.
Oysa Beşir Atalay açık konuşuyor:
"Önce silahları bırakın, sonra
diğer adımları atalım..."
Yani "silahlara veda edin ki, eve
dönüş başlasın"
diyor Başbakan
Yardımcısı.
Daha ne desin?