Başbakan'ın talimatı üzerine sorun çözülüyor, kupa o sahada veriliyor.
* Galatasaray kendi stadını yaptıramıyor, Türk Telekom Arena'nın yapım işine Başbakan el koyuyor, TOKİ devreye girip inşaatın tamamlanmasını sağlıyor.
* Trabzonspor Başkanı Sadri Şener, sorunların içinden çıkamayınca Başbakan'ın kapısını çalıyor.
* UEFA Başkanı geliyor, 'futboldaki şike sorununa nasıl çözüm bulacağız' diye Başbakan'la görüşüyor.
* * *
* Dayak yiyen TRT spikeri kocasını Başbakan'a şikayet ediyor.
* Suriye'de kaçırılan gazeteciler kurtulur kurtulmaz Başbakan'ı arıyor.
* Anamuhalefetin eski lideri Deniz Baykal bile Mehmet Haberal'in hasta annesini ziyaret etmesi için Başbakan'dan ricada bulunuyor.
* Hapisteki milletvekillerinin Meclis'e dönebilmeleri için bütün partiler arasında uzlaşma sağlanıyor ama "ne diyecek" diye gözler Başbakan'a çevriliyor.
* Başbakanlığa mektup yağıyor. Binlerce kişi derdine çare arıyor.
* Meclis grup toplantılarında Başbakan'a özgeçmiş yağıyor.
* * *
Bu liste böylece uzayıp gidiyor.
Derdi, şikayeti olan Başbakan'a koşuyor.
Yasama, yürütme, yargı var, ama belli ki sistem iyi çalışmıyor.
Onun için toplumun her kesiminden binlerce insan Başbakan'a ulaşmaya çalışıyor.
O halde...
Biz hala neyi tartışıyoruz.
Aslında "Başkanlık" sistemi fiilen uygulanıyor.
Sadece kağıt üzerinde yazılı değil o kadar...
* * *
Peki Başkanlık sistemi gelirse ne olur?
Kritik sorunlara da çözüm bulur mu?
Sosyolog Nur Vergin "Kürt sorunu yarı başkanlık sistemi ile çözülebilir" diyor.
Başkan olacak kişinin yetkisini daha rahat kullanacağına ve korkmadan risk alıp büyük sorunları çizeceğine dikkat çekiyor.
Bir de bu boyutuyla bakmak gerekmez mi?
Zaten uygulama belli.
Sadece adı konulacak, o kadar...
