Mehmet Çetingüleç

MEHMET ÇETİNGÜLEÇ

Tarihi 22 Ocak 2011

Cinayetin şifresi: Mıstık arabanın altına somun kaçtı

Türkiye'nin en ünlü araştırmacı-gazetecisiydi. 24 Ocak 1993 tarihinde saat 13.30 civarında Gaziosmanpaşa Karlı Sokaktaki evinin önünde 06-
YR-245 plakalı Renault marka otomobiline bindi. Kontağı çevirdi. ...Ve araçla birlikte havaya uçtu.
Cinayetten 1 hafta sonra "olayı baştan sona gördüm" diyen bir tanık ortaya çıktı.
Ayhan Aydın isimli şahıs, önce Ankara Emniyetine, daha sonra TBMM Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu'na gördüklerine ayrıntılarıyla anlattı.
İşte o ifade: "Değişik serbest işlerde çalıştım.
Şu an boşta geziyorum. Uğur Mumcu'nun öldürüldüğü gün, evimden iş bulabilmek gayesiyle ayrıldım. Ben ne iş olsa yaparım.
Kömür, odun ve eşya da taşırım.
Bunun için evimden çıkarken çuval ve ip aldım. İş bulamayınca Karlı Sokağın üst tarafında bulunan cami inşaatı aklıma geldi. Çünkü 8. ayda burada birkaç gün çalışmıştım. İş bulabilmek maksadıyla bu camiye geldim. Fakat bana göre iş olmadığını öğrendim. Caminin ön tarafında bulunan Karlı Sokağın köşebaşındaki 'Dede Efendi' isimli kebapçıya geldim. Dışarıdaki garsonun yanına yanaşıp 'Hemşerim benim 6 bin lira param var. Bana bununla bir yemek verebilir misin' dedim. O da içeride bulunan sakallı şahsı göstererek, buranın sahibinin bu şahıs olduğunu söyledi. Ona da 6 bin liram olduğunu bana bu paraya karşılık yemek verip veremeyeceğini söyledim. Bana 'ayıp ediyorsun hemşerim, sen dışarıda bekle, ben sana yemek getireyim' dedi.
Tahminen 10 dakika kadar bekledim ve bana yemek getirdi.
Kıyafetim düzgün olmadığı için yemeğimi alarak dışarıda bulunan taksi durağının köşe başına geldim.
Taksi durağında bir bardak su içtim ve yemeğimi yemeğe başladım. O esnada elinde bir kola şişesiyle aynı zamanda kolayı içen 1.65-1.70 cm boyunda, esmer, 30-
35 yaşlarında, düz ve normal saç traşlı, bıyıklı, tahminen 70 kilogram ağırlığında, sol yanağının kulak ve favorisinin olduğu yerde iyileşmiş elips şeklinde 3-4 cm eninde boyu, 1 cm ebadında bir yara izi bulunan, siyah gözlüklü, siyah deri mont, kot pantolon, koyu mavi atkı bulunan, bozuk lisanlı, benim bildiğim kadarı ile şark lisanlı bir şahıs gelerek bana hitaben 'hemşerim buralı mısın' dedi.
Kendisini ilgilendirmediğini söyledim. Bunun üzerine bana 'ben de Doğuluyum. Hemşeri sayılırız' dedi. Ben de işsiz olduğum için burada iş aradığımı söyledim. 'Bizde iş var. Gel bizimle çalış. Bizde sana da ailene de iş var' dedi. Adres ve telefon istedim. Bunun üzerine bana 'bizim yerimiz belli değil.
Sen telefonunu bize ver. Seni iş olduğu zaman ararız'
dedi.
Evimin telefon numarasını verdim.
O esnada lacivert bir Doğan marka hususi araba geldi. Arabayı çok iyi gördüm. Çünkü arabanın lastiği neredeyse yere oturmak üzereydi. Yani patlamıştı. Yanımdaki adam beni süzüyordu ve rengi değişmişti. Korkulu bir görüntüsü vardı. O esnada adam beni lafa tutuyor, meşgul etmeye çalışıyordu. Ben gözümü lacivert otodan ayırmıyordum. Otodan iki kişi çıktı.
Şoför olan 1.60 cm boylarında kumral, buğday tenli, saçları kestane rengi, göz rengini göremedim, bıyık ve sakalı olmayan, siyah beyaz çizgili kumaş palto, siyah kumaş pantolon vardı.
Diğeri siyah deri montlu, kıvırcık siyah saçlı, siyah pantolonlu, -arkası bana dönük olduğundan yüzünü hatırlamıyorum- yalnızca montunun içerisinde bir şey gizliydi.
Çünkü sol eli devamlı karnında bulunuyordu. Her iki şahıs da arabanın patlayan lastiğini değiştirmek için arabaya kriko vurdular. Çok seri bir şekilde somunları çıkarttılar. O esnada şoför diğer şahsa 'Mıstık arabanın altına somun kaçtı' dedi. Bunun üzerine deri montlu şahıs Mumcu'nun arabası olduğunu sonradan öğrendiğim arabanın altına girdi ve burada yaklaşık bir dakika kadar kaldılar...."