Tarihi 12 Mayıs 2023

Akbabalara yem mi olacağız?

DÜNYA yeni krizlerin eşiğinde.
Fransızlar Afrika'dan kovuluyor.
Almanya ekonomisi sarsılıyor. Sadece Almanya'ya 2 trilyon dolar borcu olan İtalya batma noktasında. Roma'da gündem "Kurtulmak istiyorsak koalisyonlardan uzaklaşıp başkanlık sistemine geçmek şart" şeklindeki tartışmalar.
Yunanistan battı. Çöküşü durdurmak için ülke anahtarını Amerika'ya verdiler. İspanyol ekonomisi alarm veriyor. Avrupa "Nereye gidiyoruz" sorusuna cevap ararken bir korkutan açıklama da ABD'den geldi. En yetkili ağız yani Başkan Biden ülkenin 30 trilyon doları aşan borcunu gündeme getirip temerrüde düşmekten bahsetti. Yani borçları ödeyememe durumundan. Bu durumda ülke ekonomisinin resesyona girebileceğine işaret etti. "Biz temerrüde düşersek bundan en çok dünya zarar görür" diye de tehdit savurdu.
Tehdit boşuna değil. Hem iç piyasada kredi borçları artıyor hem de enflasyonu bir türlü aşağı çekemiyorlar. Dış borç ise dağ gibi. Çin Amerika'yı trilyon dolarlar harcayarak satın alıyor. Biden'dan tabii ki tehdit gelecek. Çünkü yıllardır çıkardığı ayaklanmalar, darbeler ve savaşlarla korku imparatorluğu oluşturan ABD, bugüne kadar bu tablonun dışarıdan getirdiği kanlı gelirlerle ayakta kalabildi. Ancak borcun trilyon dolarları aşması beraberinde "Kriz" korkusunu tavan yaptırdı. Bu açmazdan çıkmak için her yere saldırmak onlar için artık kaçınılmaz. Yeni savaşlara adım atmak durumundalar. Dünyanın her yerinde nerede para varsa oralara çömmek zorundalar.
Dünyayı önce yeni bir kaos ve sonrasında çok kutuplu yeni bir düzen bekliyor. O yüzden Türkiye'deki seçimler için tüm dünyadaki yayın organlarından, siyasetçi ve stratejistlerden "2023'te yeryüzünün en önemli seçimi Türkiye'de yapılıyor" manşetleri ve açıklamaları geliyor. 100 yıl önce Osmanlı'yı parçalara ayıran sömürgecilerin kaderi 100 yıl sonra bu ülkede yapılacak seçimlere kaldı. Türkiye hangi safta yer alırsa diğer taraf kaybedecek duruma geldi. Tüm Batı basınında "Türkiye'nin stratejik konumu ve önemi bu ülkeyi bambaşka bir güç haline getirdi" diye yazıyor. Erdoğan'ı, ülkesini dünya çapında bir merkez ve GÜÇ haline getirmekle açık açık suçluyor. O yüzden "Gitmeli" diye manşet atacak kadar delirmiş ve gözleri dönmüş durumda. Rusya, Azerbaycan, Irak petrol ve doğalgazını boru hatları ile Türkiye'ye getirip, Avrupa'ya pazarlayan Ankara'nın vanayı ele alması Batı'yı çıldırtıyor. Karabağ üzerinden ele geçirilen koridor ile Türkmenistan ve Kazak enerji rezervlerinin de kısa bir süre sonra taşınması durumunda Batı tamamen Türkiye'ye bağımlı hale gelecek. Üstelik Batı'nın bu ülkede bölmek için teröristleri kullandığı Doğu ve Güneydoğu Anadolu'dan petrol fışkırmaya başladı. Binali Yıldırım bir süre önce Amerikan ordusuna bağlı teröristlerin çöreklendiği Gabar'dan sonra Cudi'den de yeni petrol rezervi müjdesi geldiğini açıkladı. İlk belirlemelerde 100 milyar dolarlık yeni bir rezerv olduğunu açıkladı.
Hem bu topraklarda hem de Mavi vatanda trilyonlarca dolarlık enerji rezervleri bizleri bekliyor. Erdoğan iktidarda kaldığı takdirde tek kuruşunu Batı ile paylaşmayacağını, halkına vereceğini, ülkesini daha da büyüteceğini açıkça beyan ediyor. O yüzden batı basını önceki gün "Erdoğan bağımsız hareket ediyor" diye açıkça suçlayarak Türkiye'deki muhalefete övgüler dizerek oy istedi. Türkiye'nin hem savunma sanayii, hem de enerji geçiş yollarının ve trilyonlarca dolarlık rezervleriyle, madenlerinin Amerikanİngiliz şirketlerine verilmesine istiyorlar.
Ekonomilerinde resesyon yaşama, batma korkusu, onları açıkça Erdoğan'a saldırma, indirmek için bir yerlerini aleni yırtma ve göstere göstere muhalefete destek verme yoluna itiyor. Her açıdan Türkiye'ye muhtaç hale gelmiş bir Batı karşısında Erdoğan ölümü göze alarak direniyor. "Tam Bağımsız, Yerli ve Milli üretim yapan Türkiye"yi kurmak için savaşıyor. Güçlü bir Türkiye yalnız Anadolu'ya değil, Balkanlardan Kafkaslara, Afrika'dan Ortadoğu ve Orta Asya'ya, tüm İslam ve Türk coğrafyasına kadar yeryüzünün hemen her yerinde istikrar, barış ve huzuru getirecek. Sömürgecilerin pabucunu bu bölgelerde dama atacak. Bu geniş yelpazede yüz yıllardır uyguladıkları böl, parçala, yut ve soy düzeni, Batı için artık son bulacak. İşte bu manzara kanla beslenen Batılı akbabaları dehşete düşürüyor.
Konusunu ettiğimiz coğrafyada onlara nefret yanardağa dönüşürken. Türk pasaportunu gören halkların tamamı "Nerede kaldınız?" diyerek gözyaşlarına boğulup, sarılıyor. Bu görüntü Batı'ya kalp spazmı geçirtiyor. O yüzden teslimiyetçi, kafasını kuma gömüp dışarıyı unutan Eski Türkiye'yi vaad eden, "Batı ne derse yapacağız" sözü veren muhalefet için yatağa girdiklerinde bile istavroz çıkarıp dua ediyorlar. Ya da ağlama duvarına koşuyorlar. Onların çıkarları bunu gerektiriyor? Peki bizim çıkarımız neyi gerektiriyor? Buna siz karar vereceksiniz?