Tarihi 25 Aralık 2019

Beleşçiler

Köprü yaptın... Karşı çıktılar... Marmaray'ı yaptın... "Olmaz" diye fırladılar. "Binmeyiz" bile dediler. Bitince... Bindiler... Şimdi Pekin'den gelen tren Londra'ya gidiyor oradan... Türkiye kazanıyor. Birileri trene bakıyorlar... Her şeye karşılar. Memleketin hayrına ne varsa "İstemezük" diye siyasette, medyada ortaya zıplıyorlar. Şimdi aynı durum Kanal İstanbul için söz konusu... Köşelerinde dalga geçen yazarlar var. "Çevre felaketi" diyen siyasetçilerimiz sıraya girdi. Bir bakıyoruz Amerikan Bloomberg tv'de taa okyanus ötesinden "Kanal İstanbul tam bir çevre felaketi. Bu proje durdurulmalı" diye bağırıyor. New York Times aynı mesafeden eşlik ediyor "800 bin insanı yerinden edecek bu proje delice" diye haykırıyor. New York'un Times'ı sana ne?.. Yok adamlar hop oturup hop kalkıyor. The Times bile "Kanal İstanbul, kent için büyük riskler taşıyor. Erdoğan'ın ısrarı anlaşılmıyor." diyerek olayı vazife ediniyor. Batı medyasında "Türk köylüleri zarar görecek" diye ağlayanlar bile var. Halbuki bu ülkelerin tamamı kendi topraklarında kanal yapmış iyi mi! Petrol şirketlerinin patronlarına ait Batı medyası yavru enikler gibi ağlıyor, bizimkiler de bu koroya gönüllü oluyor. Batı medyasının zırlamasını anlarım. Çünkü patronları zarar edecek. Zira Süveyş Kanalı'na yılda 6 milyar dolar ödüyorlar. Panama Kanalı'na ise yaklaşık 2 milyar dolar çıkıyor ceplerinden. Aynı batı medyasına bakıyorsun Süveyş ve Panama Kanalları için sayfalarından "Mühendislik harikası" diye manşetler fışkırıyor. Ama iş Türkiye'ye gelince hırlayarak saldırıya geçiyorlar. Neden?.. Çünkü bizim boğazlardan geçiş BELEŞ... Zira Montrö anlaşmasını imzalamışız. Boğazları vermişiz. Montrö Sözleşmesi imzalandığı 1936 yılında İstanbul Boğazı'ndan yılda ortalama 4 bin gemi geçiyordu. Bazı yıllar 1100 gemiye kadar düşüyordu. Bugün ise yılda 70 bin gemi geçmeye başladı. Yani o anlaşmanın artık doğal olarak yenilenmesi gerekiyor. Ancak günümüz siyasi dengelerinde bir projeyle manevra yapmazsan bu mümkün değil. Shipping Statistics and Market Review'in araştırmalarına göre 1950 yılında yaklaşık 500 milyon ton olan dünya deniz ticaret hacmi de bugün 9 milyar tonu aştı. İstanbul Boğazı'ndan geçen gemilerden konteyner başına 0.33 cent alınıyor, o da evrak parası. Süveyş ve Panama kanallarından geçen gemilerden ise konteynır başına 100 dolar alınıyor. Türkiye Kanal İstanbul'dan yıllık 8 milyar doları aşkın bir gelir elde edecek. 10 yılda 80 milyar dolar ekonomimize girecek. Maliyetini ise neredeyse bir yılda çıkaracak. Siyasi dengelerden dolayı geri alamadığı boğazları "Yılda 70 bin gemi tehlike saçıyor" diyerek kapatacak. Yani aslında Boğazları geri alacak. İçimizden birileri "Yok olmaz, boğazlar uluslararası olsun. Ne yapacağız geri alıp da" diyerek New York Times'tan tutun The Times'a kadar önüne gelene eşlik ediyor. Hiç yabancı gelmiyor bu yaklaşım. Geçmişte Ege'de adaları alma diye bir düşüncemiz dahi yoktu. Adamlar bize geri verdiğinde "Ne yapacağız başımıza bela mı alacağız" dedi aynı kafalar. Reddettiler. Şimdi geri almadığımız için bela oldu o adalar. O yüzden Akdeniz'de kirli ittifaklarla Türkiye'nin haklarını gasp etme planlarına kadar gittiler. Akdeniz'de sınırları olmayanlar dahi müdahil olmaya kalkıyor bize. BELEŞE kazanç elde etmek için. Şimdi aynı kafalar "BELEŞÇİ BATI" ya megafon oluyor. O yüzden Devlet Bahçeli'nin "Kanal İstanbul'a karşı çıkmak milli şuurdan yoksun olmaktır" çıkışı boşuna değil. Türkiye hakkını arıyor, diş gösteriyor. Batı "Beleş atın dişine bakılmaz" atasözümüzü önümüze koyuyor. İçimizdeki birileri de servis ediyor. Olay budur!