Düşmanını bertaraf etmek için artık kurşun atmana gerek kalmıyor, yeni silahlar sahaya sürülüyor. Mesela Rusya askeri istihbaratının üyesiyken İngilizlere transfer olan Sergei Skripal ve kızı, bir sokakta bankta bulundu. Ölü gibiydiler. Hastanede suikaste uğradıkları anlaşıldı. Laboratuarlarda üretilen gazla zehirlemişlerdi. Trump ekranlarda sesleniyordu. "Uzay Ordumuz geliyor." diyordu. Uzayda kurulacak üslerle dünyadaki her nokta elektromanyetik dalgalarla vurulabilecekti.
Hatta yeryüzündeki tüm bilgisayarları ve sistemleri kilitleyecek tekno-ordudan bahsediliyordu. Rusya'dan hemen cevap geldi. "Uzayda kurulacak tüm üsleri imha edebilecek teknoloji geliştirdik" diye. 2017'de Küba'da Amerikan elçiliğinde çalışanlar hastanelere kaldırıldı. Aileleriyle birlikte sıradışı sesler duymaya başlamışlardı. Ardından sağırlık, çınlama, mide bulantıları ve baş ağrıları yaşıyorlardı.. Topluca sıradışı aynı sesi duymak... Tuhaftı... Amerikalı uzmanlar bunun SES saldırısı veya elektromanyetik silahla düzenlenmiş olduğunu iddia ettiler. Olay çözülemeden Çin'de yeni bir kriz patladığını ABD Dışişleri önceki gün duyurdu. "Çin'de çalışan elçilik çalışanlarımız AN ORMA L BİR SES duyduktan ve basınç hissettikten sonra hastalandı" diye... İnsansız hava araçlarından sonra insansız uçaklar, tanklar gündemde...
Artık bir yere ordular göndermeye gerek yok. Ülkelerin ajandasında sır gibi yeni silahlar, yeni teknolojiler yer alıyor. Ayrıca operasyon yapılacak ülkelerde 100 dolar maaşla ahmak teröristler kiralanıyor.
Kurdukları DEAŞ'ı başka kıtalara kaydırıp, Ortadoğu'da İsrail'i sahaya sürüyorlar. Bugün İsrail DEAŞ'ın alternatifi durumuna düşürülmüş bir zavallıydı ve kullanıldığının farkında olmaksızın kendini bitirme kavşağındaydı. Ellerindeki vurucu silahlardan biri de dolar ve medyaydı.
Şimdi Türkiye'de bunları deniyorlar, kukla yönetim istiyorlardı. 15 senedir her yola başvurarak indiremedikleri Erdoğan karşısında deliriyorlardı. Yine manşetlere, kapaklara çıkararak saldırıyorlar, dolara operasyon çekerek geliyorlardı. Akbabalar, cebimizdeki paraya göz dikmişti.
Financial Times dün "Reuters'a adının verilmemesi koşuluyla konuşan kaynaklara göre, Erdoğan'ın İngiltere ziyaretinde Türkiye'de faizleri düşük tutmanın yükselen enflasyonun dizginlenmesine yardımcı olacağı yönündeki değerlendirmesi toplantı odasında şok yaşattı" diye yazıyordu. Faiz lobisi yüksek faiz istiyordu. Aksi durum faiz hortumcularını şok ediyordu. Wall Street Journal de dün başyazısında bağırıyordu.
O sütunlar "Erdoğan faizin her türlü ekonomik kötülüğün anası ve babası olduğunu söyledi. " diye ağlıyordu.
"Erdoğan Merkez Bankası üzerinde siyasi kontrol kurdu" diye çığlık atıyordu. Çünkü Merkez Bankaları onlar için dingonun ahırıydı. Dünyadaki Merkez Bankaları o medyanın patronlarına ait İsviçre'deki bir bankaya bağlıydı. Nasıl bir Cumhurbaşkanı kendi ülkesindeki Merkez Bankası'nı Milli davranmaya yönlendirebilirdi? "Türk halkı gereğini sandıkta yapacak" diye yazacak kadar alçaklaşıyorlardı. Hangi silahla gelirlerse gelsinler kaybedecekler. Çünkü Türkiye artık başka kulvarda. Bakın ülkemizde ihracatta kilogram başına 1.3 dolar tekabül ederken Aselsan'ın ihracatı kilogram başına 603 dolara denk geliyor. Üstelik daha seri üretime geçmeden bu noktaya ulaştı. Bize silah vermediler, sattıkları uçaklar bozulunca parasıyla bakım yaptılar. Gönderdiler ama yine bozuk çıktı. Müttefik ihaneti ve "Kendine mahkum etme" planlarıyla kendi silahımızı yapmamıza yol açtılar.
Bu alanda canavar gibi mühendislerimiz var. Bugüne kadar mühendislerimiz öldürülüyor, bürokrasideki işbirlikçileriyle kilitliyorlardı. O yol artık aşıldı. Silah açığımızı kapadığımız gibi bir de seri üretimle ihracatı büyüttüğümüzde görün bakın neler olacak? Şimdiden Pakistan'a 1.5 milyar dolarlık helikopter sattık. Tüm dünyaya satacağız. Ve müttefikliğin ne olduğunu göstereceğiz. Şimdi dolarla saldırıyorlar, ithalatımızı sıkıştırıyorlar.
Ama... Dışarıdan aldığımız ürünleri de kendimizin üretmesine zorluyorlar.
Bu da olacak inşallah... Türkiye uçacak...
Yeter ki biz "BİZ" olalım "Kukla projesi" oyununa gelmeyelim.