Tarihi 21 Mart 2015

Hay bin kunduz!

Terbiyesiz adam ülkemize gelmişti. Üniversitelerde kürsüye çıkıp ülkemize saldırmıştı.
Diplomasi diye bir şey vardı ama adam "Dipsizlomasi" takılıyordu.
Nezaket yoksunuydu.
Gezi olaylarını gündeme getiriyor, bize ders veriyordu. "Sokak protestoları zor kullanılarak bastırıldığında hatta bu yüzden insanlar zarar gördüğünde itiraf ediyorum korkuyorum" diyordu. "Protesto uyarıcı sinyaldir" diyerek Gezi'ye sahip çıkıyordu. "Ülke refahına hizmet" edeceğini öne sürüyordu. "Övgüye şayan" eylem olarak görüyor, "Demokrasi'nin bu angajmana ihtiyacı var" diye ahkam kesiyordu.
Protestolara müdahaleyi demokrasiye saygısızlık noktasına taşıyordu. Bizim Tabipler Odası Başkanı'nı karşısına alıyor, onun Türkiye'deki baskıcı yönetim şikayetlerini dinliyordu. Tabipler Odası başkanı susuyor, karşısına Anadolu Vakfı Başkanı dikiliyordu. "Gezi"yi anlatıyordu bizim vakıf başkanı adama. Ondan sonra sözü ve sazı Uçan Süpürge Kadın Hakları örgütü alıyor, yurtdışından gelen bu adama "Gezi'den sonra hiçbirşey eskisi gibi olmayacak" vaadini haykırıyordu.
Ardından Taksim Platformu üyesi, adamın önünde sıraya giriyordu. Türkiye'yi şikayet ediyor, Gezi'deki polis müdahalesine kadar dalıyordu. Adam onlara "Bu anlatılanlar beni çok korkuttu" diyordu. Sonra "Demokratlar olmadan demokrasi olmaz" diye çömkürüyordu ülkemizde.
İnsan haklarından dem vuruyor, Türkiye'yi misafiri olduğu Türkiye'de eğitmeye kalkıyordu. "Sokak protestoları zor kullanılarak bastırılamaz kardeşim" diyordu. Utanmaz adamın adı Gauck'tu. O bir Alman'dı. Ve de Almanya Cumhurbaşkanı'ydı. Utanmaz adam Berlin'e döndüğünde de "Türkler'e az bile söyledim" diyordu. Şimdi son üç gündür ülkesinde sokak protestoları var. İnsanlar AB Merkez Bankası'nı protesto ediyor. Sokakta yürüyor. Aynı Gauck "Gak" demiyor. Alman polisi insanları tekme tokat yere indiriyor. Doymuyor, yerde de tekmeliyor. Sürüklüyor. Sürüklerken yumrukluyor. Ağzını burnunu kırıyor. Jopluyor.
Biber gazını burun deliğine dayıyor. Elektro şok veriyor. Kafaları duvarlara çarpa çarpa kanatıyor. Binlerce insana KÖPEKLER LE saldırıyor. Panzerlerle üzerine yürüyor. İnsanların üzerinde hopluyor, zıplıyor, tepiniyor. Ben bu satırları yazarken 500 kişiyi kan revan içinde bırakıp hastanelik ediyor. 700 kişiyi gözaltına alıyor, önüne geleni tutukluyor. Gazetecilerin boğazını sıkıyor, kızları saçlarından çekiyor, erkeklerin başını koltuğunun altına alıp yumruklaya yumruklaya KIZIL SURAT yapıyor. Gauck ortada yok. Adam buhar oldu. Ya da Güneş tutulması gibi bir tutulma yaşıyor. Gezi'de bizi manşet yapıp yerden yere vuran Alman basını şimdi "VANDALLAR" diye sokaktakiler için başlık atıyor.
Ulan Vandallar diyen MANDALLAR...
Başınıza MANDA büyüklüğünde taş düşsün. O Alman basınının bizim için attığı başlıkları manşetlerine taşıyan bizim merkez medya, Frankfurt olayları için bırakın "GAK"ı, "CİK" bile demiyor sayfalarında. Alman medyası Gezi'de bizi tam sayfa girip, Türkçe başlıklar atarak, yerin dibine sokuyordu. O Alman medyasının Türkiye'deki TIRT ortakları Frankfurt'a "FURT" takılıyor. Gezi'de bize demokrasi dersi veren Alman Başbakan Merkel ülkesinde değil. Kadın, Brüksel'de Yunanistan'dan alacaklarını kurtarma derdinde. Yani PARA peşinde. Franfurt'ta kan gövdeyi götürüyor, umurunda değil.
Gezi'de Türkiye'ye gelen ve Taksim'de kameralar önünde "Bir savaşın ortasındayım. Polislere ALMAN ŞİVEMLE KÜFÜR ettim. Annem beni tv'de gördüyse endişelenmiştir" diyerek ağlamak isteyen anasının kuzusu milletvekili Claudia ROTH kayıplara karıştı.
Roth'un rot balans ayarı için tamirde veya anasının kucağında olduğu öne sürülüyor.
Hepinize "Hay bin kunduz"... TÜRK ŞİVEMLE başka bir şey söylerdim ama...
Söylemeyeceğim. Bize yakışmaz.