Adam , "Türkiye Batı'nın emrinde ve hizmetinde olmalı" diyordu.
Adam, "Tayin ettiğimiz gücü asla aşmamalı" diyordu. Adam, "Türkiye zayıflarsa desteklenmeli" de diyordu. Ya Türkiye, adamın dediklerinin tersi çıkar da gücünü aşarsa ne olacaktı?
Adam bunu da hesaba katıyordu; "Aman ha" diyordu. "Gücünü aşıp, Kafkaslarda, Balkanlar'da, Ortadoğu'da Osmanlının BOŞLUĞUNU doldurmaya kalkarsa buna asla izin verilmemelidir" diye ekliyordu. "Bu uğurda HER ÇAREYE başvurmak lazım" diye altını çiziyordu. Peki bu müdahale nasıl olacaktı? Adam tilki gibiydi. Onda çareler ve planlar tükenmezdi. Hemen bu sorunun da cevabını verdi; "Öncelikle Türklerin milli ve manevi değerlerini toprağa gömeceksin. Bunu yapmak zor değil.
Batı kültürü potasında eriyen aydınları, entelektüelleri devreye sokacaksın." Nasılsa bu memlekette potada ERİMİŞ aydınımız çoktu. Adam ikinci adım olarak "Etnik ayrımcılığı" ve "Mezhep kavgalarını" körüklemeyi gösteriyordu. "Potansiyel çok iyi. Bunu yapın, peşinden gelecek mutlaka bulursunuz" diyordu. Üzerine ideolojik kavgaları kışkırtmayı ekliyordu. Adam işi biliyordu. O Rusya ve Amerika ile 1940'larda dünyayı bölüşen İngiliz Başbakanı'ydı. Onun adı Churchill'di. Ölmeden önce yapmıştı bu konuşmayı. "Vasiyetim" demişti. "Öyle Ortadoğu'ya inmeye falan kalkarsa iç savaş çıkarın. Hatta komşuları ile savaşa sokun" diye adam taa o zamanlarda vasiyetini yazıyordu. Zaten Türkiye'de bu alt yapıyı Osmanlı'yı yıkarken yeterince kurmuşlardı. Nasıl davranacaklarını, kimleri nasıl kullanacaklarını biliyorlardı. Bizim topraklarda müthiş uzmanlardı.
Eğitim verdikleri, staj yaptırdıkları Yerlimiz çoktu. O yerlilerden biri de zaten "Hatıralarının" toplandığı kitabın 3.cildi 223.sayfasında şöyle diyordu; "Devrimin temel gayelerinden biri, yeni nesillere geçmişin kapılarını kapamak Arapİslam Dünyası ile bağları koparmak...
Ve dinin toplum üzerindeki etkisini zayıflatmak. Yeni nesiller eski yazıyı öğrenemeyecekler. Yeni yazıyla çıkan eserleri de biz denetleyecektik.
Dinî eserler eski yazı ile olduğundan okunmayacak. Dinin toplum üzerindeki etkisi azalacaktı." "İnönü'nün hatırları" idi yukarıdaki satırları sayfalarından fışkırtarak sunan. Ezanı da yıllarca Türkçe okutarak işe başlamıştı o İnönü. Babam camide "Ezan Türkçe olmaz" diye hutbe vermişti o yıllarda. Sağolsun bir CHP'li de hemen ihbar etmişti. Babam ÖZGÜR VE BAĞIMSIZ( !) Türkiye'de hapse atılmıştı.
İdamla yargılanmıştı İnönü kanunlarıyla.
Böyle bir memlekettik işte. Assalardı ben yoktum işte, bu satırları yazamayacaktım.
Neyse... İngiliz gibi düşünen Başbakanlarımız olmuştu. "Yeni nesillere geçmişini kapılarını kapatmayı, İslam coğrafyası ile bağları koparmayı" görev addetmiş Başbakanları çıkardılar bu topraklardan.
İngiliz Başbakan Arap bankalar Birliği toplantısında Arapça ile başlayıp, "Esselamünaleyküm" diye söze girip, "İslami bono çokardık, 1 trilyon sterlin bekliyoruz yılda" diye konuşurken, biz "YALLAH YALLAH" çekme eğitimi alıyorduk. Ne işimiz vardı Ortadoğu'da.
Büyümek bizim neyimizeydi? "Churchill vasiyeti kanunları"na nasıl başkaldırabilirdik. Adam ölürken bile "TÜRKLER BÜYÜMEYE, öyle Osmanlı topraklarına gitmeye falan kalkarsa vurun tepelerine" diyordu. Onun içindir köpeklere bu ülkede "ARAP" ismi taktırdılar.
Böceklere de "Kara FATMA" dedirttiler.
Geçenlerde Araplara milyonlarca dolarlık dizi satan Kanal D'de bir dizide Arap şeyhi Türkiye'ye geliyor. Onu soyma planları yapıyor çete. Milyarder Arap şeyhi'nin adı ZEKER'di dizide. Sözlüğe baktım "ZEKER; Erkeklik organı" diyordu. Başka şey de diyordu ama buraya yazmam ayıp olur.
Bu diziyi Arap kanallarına satsalar turizm fıslaması yaşarız vallahi. Yoldan çeviririz böylece gelecek olanları. Gitsinler Londra'ya, ne işleri var İstanbul'da. Evet bizim de ne işimiz var 24 milyon kilometrekarelik Ecdad topraklarında. Haddimizi bilelim. Bırakın İngilizler götürsün yılda 1 TRİLYON sterlini.
Churchill'in evlatları YESİN afiyetle.
Biz de Curchil'in evlatlarını seven yerlilerimizle birbirimizi YİYELİM. Geçinip gidelim işte. Çözüm süreci falan ne demek?
Churchill'e ayıp olur yahu.
ADAM'ın kemiklerini sızlatmayın!!!