Yaklaşık 100 yıl öncesi... Yer Hindistan...
Bir kurban bayramı günü...
Sarıklı, sakallı, cübbeli iki kişi bir inekle Hindu mahallesinden geçiyor.
Arkalarında da iple bağlayıp çektikleri bir inek var.
Bir Hindu genci karşılarına çıkıyor. "Ne yapacaksınız bu ineği" diyor.
O iki kişi "Müslümanız.
Kurban edeceğiz" cevabını veriyor.
Hindu genç başlıyor bağırmaya; "Ey ahali yetişin, tanrımızı kurban edecekler..."
Karşısındaki iki kişi de feryat ediyor; "Ey Müslümanlar yetişin, kurbanımızı elimizden alıyorlar..."
Bir anda etraf kalabalıklaşmaya başlıyor.
Bir taraftan Hindular geliyor... Diğer taraftan Müslümanlar...
Sopalarla, bıçaklarla birbirlerine saldırıyorlar.
Yüzlerce Müslüman orada katlediliyor.
İneğin sahibi iki kişi ortadan kayboluyor o hengamede.
Son görüldükleri yer ise çok ilginç.
İngiliz elçiliğine girerken görülüyorlar en son.
Tarih boyunca bu hep böyle olmuştur.
Nerede inanç ve fikir çatışması varsa o bölgeleri hep kaşımışlardır.
Fitne ve fesat ateşini büyütüp yangına çevirecek ajanlar kullanmışlardır.
İngiliz AKLI Hindistan'da İslam Üniversitesi açacak kadar fazla çalışıyordu.
Bu okullarda öyle eğitimler verdiler ki, dinleri paramparça olan insanlar yetiştirdiler.
Birbirinden farklı düşünen, inançlar bazında çatışan Müslüman gruplar yetiştirdiler.
İçlerinden önce tarikat liderliğini sonra Mehdiliği ve Peygamberliğini ilan edenler çıktı.
Binlerce insanı peşinden sürükledi.
Londra'da bana televizyonları gezdirdiklerinde, "İslamın beş şartına inanıyorum" diyen ve kendini peygamber ilan etmiş adamın tv'sine de götürdüler.
İngilizler bu sapkın adama Londra'da devasa binalar ve bugün hiçbir kanalda olmayan teknoloji verdiler.
Paraya boğdular, haşa "Peygamber Efendimiz son peygamberdi ama öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, bir peygambere daha ihtiyaç hasıl oldu, o da benim" diyen İngiliz ajanı sahte Mehdi'yi.
Hindistan'ı ikiye parçalayıp içinden Pakistan'ı çıkardılar.
Pakistan'ın başına İngiliz taraftarı Ali Cinnah'ı getirdiler.
Yerine mason Eyüp Han geçti.
Pakistan devlet başkanlarını hep İngiliz yanlılarından seçtiler.
1974'e kadar, İngiltere'de eğitim almış, İngiliz ajanı Zülfikar Ali Butto yönetti ülkeyi.
Butto'yu devirerek iktidara gelen Ziya-ül Hak halkını ve ülkesini seven bir İngiliz düşmanıydı.
Onu suikastle hallederek tekrar İngiliz Ajanı Butto'nun kızını başa geçirdiler.
Hep fitneyi yeşertip büyüterek darbeyi vurdular ve istedikleri gibi yönettiler.
Bugün baktığımızda bunların hiçbiri bize yabancı değil.
Oralarda ne olduysa buralarda da değişen bir şey yok.
Gezi olayları ile ilgili savcının iddianamesini okurken, Dolmabahçe'ye girilmesi için verilen paraları, telefonlardaki ses kayıtlarını ve inanılmaz iddiaları görünce şaşırmadım.
YENİ Türkiye'nin mimarlarına saldırıların din adamlarından bile geldiği gerçeği karşısında hiçbir zaman "Ne oluyor" diye bocalamadım.
Hemen yanı başımızda kendini HALİFE ilan eden sahtekar liderliğinde bir IŞİD belasıdır gidiyor.
Tüm dünya buna kilitlendi.
IŞİD neden Halife ile gökten zembille düştü diye hiç yadırgamadım.
Geçmişte Hindistan'ı parçalamak, Pakistan'ı doğurup yönetmek için ne yaptılarsa bugün Irak'ta aynını yapıyorlar.
Bizi bile birbirimize düşürüp parçalamak isteyen GÜÇLER, tabii ki içimizdeki görüş ayrılıklarını yukarıda İNEK örneğinde olduğu gibi kullanmak isteyecekler.
Biz İNEĞE bakıyoruz, aynı ülkede beraber yaşayan İNSAN olduğumuza maalesef körüz.
İNEĞİN ipini tutan eller de bize İngiliz, İsrail konsolosluklarından gülerek bakıyor. "Bir İmparatorluğun çöküşünü göreceksiniz" diyen kişi ABD elçiliğinden memleketime nazar etmiyor muydu?
Ah biraz AKLIMIZI kullanabilsek!!!