Tarihi 25 Nisan 2014

Çanlar kimin için çalıyor?

Gıyaseddin Emre... Üç dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde milletvekili olarak görev yaptı.
27 Mayıs darbesinde Demokrat Parti milletvekili olarak yargılandı, 2.5 yıl hapis yattı.
O ezanın değiştirildiği, tam 18 yıl "Tanrı Uludur" diye okunduğu dönemlere tanıklık etmiş bir milletvekiliydi.
Kur'an-ı Kerim okunmanın yasak olduğu dönemlerde genç bir delikanlıydı. "Kur'an-ı Kerim yetersiz" diyorlardı o günlerde.
Birileri çıkıp "Kur'an-ı kerim ıslah edilmeli" diyordu.
Allah'ın gönderdiği kutsal kitabı yetersiz buluyorlar ve "ISLAH" edilmeli diyorlardı haşa.
Böylesine bir garabet bir dönem vardı ortada.
İnönü'nün CHP'si inançlara zulmediyordu o günlerde.
Milletvekili Gıyaseddin Emre işte o zulmün yaşandığı dönemlerdeki olaylardan sadece birini paylaşıyordu bizlerle.
Milletvekilimiz Ganiçok köyünde doğmuştu.
O köye bir gün Jandarma girdi.
Başlarındaki onbaşı köyün ileri gelenlerinden Halid Ağa'nın evine girdi çamurlu postallarıyla.
Sedire uzandı ve ayaklarını pencerenin genişliğinde bulunan kitapların üzerine uzattı.
Çamurlu postallarına kitaplar destek oluyordu.
Halid Ağa yerinden kalkıp, en üstteki kitabı yavaşça çekip aldı.
Sonra Jandarma onbaşının ayaklarını tekrar geride kalan kitapların üzerine koydu.
Jandarma onbaşı "Ne yapıyorsun?" diye bağırdı.
Halid Ağa "Postallarını üzerine koyduğun kitap Kur'an-ı Kerim'di, onu aldım efendim" dedi.
Yerinden kalkan jandarma onbaşı elinden Kur'an-ı Kerim'i aldı, yere atıp "Hala bu çöl kitabını mı okuyorsunuz" diye bağırdı.
Postalları ile Kur'an-ı Kerim'i çiğnedi.
Milletvekili Gıyaseddin Emre doğduğu köyde yaşanan bu olayın devamını şöyle anlatıyor; "Halid Ağa yan odaya geçip silahını aldı, geri dönüp onbaşı ve yanındaki bir askeri vurdu.
Bir anda bütün bölgeye bu İSYAN diye propaganda yapıldı.
Ardından köye yüzlerce jandarma baskın yaptı.
Halid Ağa ve yakınlarını, akrabalarını meydana topladılar.
O gün tam 131kişi çoluk-çocuk demeden kurşuna dizilerek öldürüldü
."
Evet bir imparatorluğu parçalayan AKIL, bu ülkede kendini kendine tarihine, ecdadına, inançlarına düşman ederek İÇERİDE DAİMA BİRBİRİYLE KAVGA EDEN BİR TOPLUM'a dönüştürdü.
İçerideki çatışma, parçalanmış bir imparatorluğun torunlarına yüzünü dışarıya döndürmeyi YASAK etti.
İçerideki kavgalardan dolayı dışarıya ayıracak zamanımız yıllarca HİÇ olmadı.
Bakın taa 1534 senesinde Viyana'da Aziz Stephan Katedrali'nde ilginç bir uygulamaya geçildi.
Bu katedrale dolgun bir maaşla memur atandı.
O memurun tek görevi vardı.
Katedralin en üstündeki kuleye çıkacak ve ufka bakacaktı.
Eğer uzaklarda Türk Akıncıları görülürse ÇAN'ı çalıp "TÜRKLER GELİYOR" diye şehri uyandıracaktı.
Tam 422 yıl o uygulama sürdü.
1956 yılına kadar sürekli "Türkler Geliyor" diye bağıracak bir ÇANCIBAŞI memur o katedralde hazır bulundu.
Ancak 1956'da bu önemli istihdama son verdiler.
Çünkü artık TÜRK tehlikesi kalmamıştı.
Zira Türklerin dışarıya çıkacak mecali yoktu ve birbiriyle savaşıyordu.
Artık Türklerde yeni bir dönem başlıyordu.
Kendi BAŞBAKANLARINI ASMA dönemiydi bunun adı.
Çanlar içeride Türkler için çalıyordu.
Ve ipin ucu dışarıda da olsa asanlar da, çanı çalanlar da Türkler'di.
Yıllardır birileri nakış gibi işlemiş ve başarmıştı.
EZAN üzerine ÇAN projesi tutmuştu.