ARDA USKAN

ARDA USKAN

Tarihi 30 Temmuz 2014

'Son günleriniz' olabilir!

Yedi düvel ötemiz ve hali hazırdaki çoluk çocuğumuzun geleceğini biçimlendirecek olan o önemli kararın arifesindeyiz. Ya kurulan korkunç tuzağa düşüp sonunda ülkece ötenazi isteyeceğiz ya da aklımızı başımıza devşirip, açık açık söylüyorum Tayyip ErdoğanCumhurbaşkanı seçeceğiz. Aslında bu karar bizim yararımıza olsa da, Tayyip Bey'in şahsına iyilik değildir! Düşünsenize, dünyanın ve bölgenin tüm yükünü, finans oyunlarıyla - terörüyle - din savaşlarıyla kalkıp tek bir insanın omuzlarına bırakıyorsunuz.
Demek ki bu sıradan bir 'Cumhurbaşkanlığı seçimi' de değil. Bu tamamen ve kesinlikle küresel güçlerin yüzlerce yıldır titizlikle hazırladığı ve başta Türkiye olmak üzere tüm Ortadoğu'nun yeniden yapılandırma projesinin son aşaması. Başbakan, 'Haçlı Ordusu' derken haklı, dünyanın Beş Büyük Para Babasının komuta ettiği, amacı 'hayatlarımız' olan büyük bir saldırıyla karşı karşıyayız. Nitekim aynı ittifakın 'Böl ve yok et' tuzağına düşüp, ülkeyi 'Din ve Atatürk' diye ikiye ayırma gafletine düşmedik mi?

Peki içimize sızan neferleri kimler?

Hadi başka bir soru sorayım; Siz sanıyor musunuz ki Ekmeleddin İhsanoğlu gibi biri, Devlet Bey'in aklına birden bire düşüverdi?" Tüm bunların cevabı için İhsanoğlu'nun öz geçmişine göz atacağız. Ve göreceğiz ki Ekmel Bey sırasıyla şu tedrisatlardan geçmiş; El Ezher Üniversitesi'nde 'Doğu Meselelerini araştırma görevi... İslam Konferansı Örgütü'nde genel sekreterlik... İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi'nde (IRCICA) 25 yıl süren çalışma hayatı -Türk ve İslam kültürü arşivini kullanma yetkisi... İstanbul Üniversitesi Bilim Tarihi Müze ve Dokümantasyon Merkezi müdürlüğü... Ve İngiltere'de Exeter Üniversitesi'nde çalışmalar... Şansa bakın ki, merkezlerin tümü 'Büyük Ortadoğu projesi' üzerine yıllarca kafa patlatmışlar... Şimdi anladınız mı, "Aman üç lisan biliyor, çıktığı seyahatlerde ne güzel İngilizce konuşacak, hem İslamcı hem batı'yla ilişkileri iyi" demenin teferruattan ibaret olduğunu? Artık idrak zamanı arkadaşlar; bize gereken, hiç bir dış etki altında kalmayacak, sadece ülkemiz çıkarlarını gözetecek ve bu doğrultuda kararlar alabilecek, üstelik bunu yaparken de canını hiçe sayacak yürekli bir adam! O da yanı başınızda duruyor. Şimdi ister birlikte önünüze konan felaket eşiğini atlarsınız, ister dediğim gibi ötenaziye kendinizi hazırlarsınız. Seçim sizin.

Ah şu D vitamini!

Nedendir bilmem, tam bir haftadır tüm televizyonlar ve gazeteler hararetle 'D vitaminin vücuda faydalarından' söz ediyor. Haber spikerleri ağız birliği etmişçesine muştalıyorlar; "Hanımlar göğüs kanseri olmak istemiyorsanız bedeninizi güneşe emanet ediniz!
Çünkü hiç bir yiyecekten bu denli vitamin alamazsınız!"
Haberin etkisi önce bizim apartmanda baş gösteriyor tabii.
Komşu hanımlar 'kalın perdeye hayır' diyerek ilk iş evleri cascavlak bırakıveriyorlar.
Bizim ev ise daha tuhaf olaylara sahne olmakta. Mesela dün akça pakça bir köylü teyzeyi, başında yemeni çatkısı, şalvarının paçalarını sıvamış halde benim arka balkonda otururken buluyorum; "Hayır ola anneciğim -böyle hitap edilir kendilerinene yapmaktasınız?" Cevap veriyor ama homurtu şeklinde. Nedenini, yüzünü dönünce anlıyorum. Kadının iki yanağı arı sokmuş gibi şiş! Acıma hissim, işin gerçeğini anlayınca kahkahalara ve biraz da 'Allah akıl fikir versin'e dönüşüyor. Çünkü bizim hanım teyze, karımdan başkası değil!
Yanakları da, elmayı ikiye kesip koymuş, o yüzden tombul. En çok da burasını merak ediyorum zaten. Elmaları eline alıp cevap veriyor, "Yanaklarım kırışık ya, çukurluklar beyaz beyaz kalmasın istedim!" Diğer merakım, peki bu D vitamini göğüs kanserini önlerken cilt kanserine de yol açmaz mı? "Sabahtan beri onu düşünüyorum işte, hangi organım benim için daha önemli ama bir türlü karar veremedim" diyor, ben 'acaba şu güneş ışınları bedeni tümden eritebilir mi' şeklinde dahiyane bir fikirle ortamdan ayrılırken...