ARDA USKAN

ARDA USKAN

Tarihi 17 Mart 2014

Berkin'leri kim karşıladı?

Ölüm dediğiniz bir seyahat seyahat olmasına da, varılan yer Haydarpaşa Garı değil ki sadece akrabalar karşılasın insanı! Bunu niye söylüyorum, Berkin'in vefatından sonra her kafadan bir ses çıktı. Hatta, "Öte dünyada seni kimin karşılayacağını söyle, kim olduğunu söyleyeyim"e kadar vardırdık işi.
Ayırımcılıkta gelinen son nokta bu galiba. Dünyevi dayatmaları ve yaptırımları bırakıp öbür dünyayı da sınıflandırmak...
Sen şuraya geç bakiim, sen buraya... Seni filanca karşılasın, seni de fişmekanca...
Berkin'i ilk kucaklayanlar, kimine göre davaları uğruna can vermiş Deniz'ler, Mahir'ler oldu, kimine göre de ünlü sanatçılarımız ve Türkiye'nin medarı iftiharı güzellik kraliçelerimiz...
Şahsen tüm bu isimlerin aziz ruhları önünde saygıyla eğiliyorum. Da, öte dünya dediğiniz hep ünlülerden mi oluşur sahi? Yok mudur aralarında bu ülke için şehit olmuş Kubilay, Ulubatlı Hasan gibi 'sıradan' vatan evlatları? Bir de, 'Ölünce bizi kim karşılar' sorusu sadece Türkler'e mi mahsustur yoksa Hindu dinine mensup insanların ardından da bu şekil tahminler yapılır mı?
Anladığınız üzere 'gruplaştırma azgınlığımızı' ilahi dünyaya da taşıdık sonunda. En başta 'Müslümanlar buraya, diğer din mensupları şuraya' gibi ayırımlar yaptık kafalarımızda. Hatta Aleviler, Sünniler diye de ayırdık...
Sonra da devrimciler, faşistler şeklinde ana kamplara böldük. Bu yüzden misal Berkin'i cennetin kapısında ille de Ulaş Bardakçı karşılasın istiyoruz, Che Guevara olursa olmaz. Hele de Mussolini filan, Allah muhafaza...
Bir çocuğun ruhu üzerinden abuk siyaset de ancak böyle yapılıyor zahir. O da bir tek bizim ülkemizde oluyor. Şimdi anladınız değil mi, neden eşi menendi bulunmayan tek ulusuz?
Sonuç; Ölümler hangi nedene ve çıkara dayatılırsa dayatılsın elbette yüreklerimizde aynı şekilde yer alırlar ama efendilik dediğiniz, bu 'yok oluşları' sokağı ayaklandırmak yerine sadece kardeşlik ve ebedi barış için kullanmaktır.
Ve bir not;
Her şeyin ucunu siyasete bağladığımız şu günlerde gidici olursam ve ille de bir 'taraftar' karşılayacaksa beni, arkamdan haybeye tahminler yapmayın. Çünkü Aytunç Altındal bekleyecek beni. Esprilerin havada uçuştuğu bir masada kaldığımız yerden devam etmek üzere...

Maskenin altındaki çocuk

Berkin'in cenaze töreninden sonra çıkan olayları televizyonda izlerken öyle bir kareye rastladım ki, etkilenmemek elde değil. Belki kimsenin farkına varmadığı kısacık bir görüntüydü ama bir o kadar da anlamlıydı.
Önce bir grup belirdi, sonra nereden geldiği belli olmayan bir el uzandı ve provokatörler birinin yüzündeki kırmızı maskeyi çekiverdi. Şaşkın, gencecik bir çocuk yüzü belirdi maskenin altından. Sudan çıkmış balık misali, çaresiz baktı çevresine. Yaşı Berkin kadar ya var, ya yok...
Sonra görüntü değişti ama o çocuğun yüzü silinmedi hafızamdan. Belli ki cenazeye olay çıkartmak için gelmişti ya da getirilmişti. Belli ki o maske onu bir yerlere ait kılıyor, kendince güven veriyordu... Ve yine belli ki yalnızlığından, biçareliğinden kurtaracak 'yandaşlarının' arasında kendini önemli hissettirecekti...
Ama ne yazık ki sadece o provokasyon kırmızı lekesi olarak kaldı.
Keşke beni duysa da, desem ki ona; Aidiyetin karanlık güçlere değil sadece özgür yüreğine olsun kırmızı maskeli çocuk..
Not;
Bugünlerde hep şunu yapmak geliyor içimden; Bir kilo kına alıp bazı 'baş'lara yollamak! Ama bu manidar otu k.çlarına sürecekler.