Biraz da amme hizmeti...

Eklenme Tarihi 2 Kasım 2013
Artık biliyorsunuz, bu köşeyi yazarken bir yandan da Müge Anlı'yı izliyorum.
Üç beş gündür yine bir cinayeti çözmeye çalışıyor ekibiyle. Onlarla birlikte ben de dedektif titizliğiyle vakaları ele alıyorum.
Konu, geçen hafta manşetlerde de yer alan 'balkondan atılarak öldürülen yaşlı adamcağız ve yoğun bakımda yatan eşinin' müessif olayı. Şimdilik tek zanlı mahallede hurdacılık yapan genç bir çocuk. Bütün gözlerin üzerinde toplanmasının nedeni de, bir süre önce yan komşunun evine dadanmış bu genç. "Teyzeden eski kuzine aldım 30 TL verdim" diyor. Kuzineyi de el kantarı ile tartmış. Haliyle kimse inanmıyor bu güç gösterisine ama ispat da edemiyorlar.
Uyanık dedektifiniz Arda bu gün stüdyoya orta boy bir kuzine ve el kantarı yolluyor! Bakılsın bakalım, daha doğrusu olay yeri canlandırması yapılsın ki çocuk doğruları mı söylüyor? Esas katil veya katiller ortaya çıkarsa da o kuzineyi alın kantarın topuzuyla kafama indirin. Ayrıca Müge Şefi'im de beni teşkilattan kovabilir.

* * *
SELİN TUNÇ KARDEŞİM İÇİN...

Kendisi en başarılı dizi senaristlerindendir.
Yeni sezonda kahkahalarla izlediğim 'Aramızda Kalsın'ı yazıyor, üstelik Gülse Birsel gibi tek başına. Acaba bir iki öneride bulunsam ayıp kaçar mı? "Hani sen dedektiftin az önce" demeyin, her Türk gibi aynı anda bir kaç meslek sahibiyimdir, övünmek gibi olmasın.
Şimdi gelelim 'Aramızda Kalsın'a gereken ufak dokunuşlara.
Öncelikle ve ivedilikle çok sıradışı ve son derece çarpıcı bir hadise gelmeli ailenin başına! Ama hikayenin ana temasını oluşturan 'gizemli emanet' gibi sonraya bırakılmamalı ve olay hemen çözülmeli.
Sonra; sözünü ettiğim 'emanet', bölüm kaçıran izleyici için hatırlatılmalı. Ya da en iyisi bugüne kadarki kısım bir özet halinde hafta sonu yayınlanmalı.
Aslında bunu tüm diziler için öneriyorum.
Seyredeni var, seyredemeyeni var.
İkinci tavsiyem; yeni karakterlerle ilgili evde farklı atmosferler yaratılabilir.
Mesela şimdi İtalya'dan gelin namzedi bir kız geldi.
Zaten dizinin jönü de uzun yıllar oralardaymış. Demek ki havalı bir İtalyan rüzgarı estirmenin tam zamanıdır. Özellikle de evin anası Hüsne, biraz kıza yaranmak için biraz da özentiyle bu işi abartabilir.
Romalı Perihan gibi sabahlıklarla dolaşır, sürekli spagetti yapar ve kardeşi Civan'ı 'Civanotte', kızı Arife'yi de 'Alfonso' diye çağırır. Anlaşılmasa da İtalyan aryaları dinletir ev ahalisine. Baba Bahattin'in tepkisini şimdiden merak ederiz biz de.
Yazımın sonunu ise methiyelere ayırdım.
Elbette başta Selin Tunç.Yetiştiği şartları bildiğimden o 'mahalle kültürünü' nasıl olup da bu kadar iyi yorumluyor, gerçekten şaşırıyorum. En sıradan sözcüklere bile harikulade anlamlar yüklemeyi sanat haline getirmiş artık.
Gökçe Bahadır, Caner Cindoruk, Cengiz Bozkurt, Ferit Aktuğ, Gamze Karaduman, Ayça Damgacı, Bilge Şen, Hikmet Körmükçü, Mutlu Güney, Mert Kurdal, Melis Mutluç, Aybars Kartal Özson, Tülay Bursa, Barış Aytaç hepsi müthişler. Ustaların ustası kimdir derseniz; Uğur Yücel derim. Ve oynadığı her rolde kusursuzluğu amaç edinmiş bir oyuncu; Binnur Kaya.
Not; Dizinin adı önce 'Yadigar' olacakmış, sonra vazgeçilmiş. İyi de olmuş.
Bu kız Spartacüs mü ki adı diziye konsun?