ARDA USKAN

ARDA USKAN

Tarihi 28 Eylül 2011

Taçlı Kral Metin Oktay

Ne büyük konuşmuşuz meğer... Daha bu şike olayları ortaya çıkmadan kısa bir süre önce hatırlarsanız camiada şöyle abuk bir tartışma yaşanmıştı; "Türk hakemlerine güvenmiyoruz, önemli maçlara yabancı hakem transfer edelim!"
O günlerde gülüp geçmiştik.
Ama bugün öğreniyorum ki hiç gülünecek bir durum değilmiş bizimki ve sadece hakemler değil pek çok 'birimi' de değiştirmeliymişiz.
İşin çarpıcı yanı, şike salgınını günün hastalığı sanmamız. Oysa bu dalavereler 50'li 60'lı yıllara kadar dayanıyormuş. Hani temiz futbol diye özlemini duyduğumuz o yıllar.
Sözü fazla uzatmayayım.
Yılların gazetecisi sevgili Ahmet Çakır'ın "Taçlı Kral Metin Oktay" adlı kitabını, futbol ile ilgilenen; ilgilenmeyen herkesin okumasını öneriyorum.
Olayların arasında öyle satır araları var ki insanı şaşkınlığa düşürüyor. İşte biri;

YUGOSLAV HAKEME ŞİKE SUÇLAMASI
"1959 yılının 10 Haziran günü Türkiye her zaman olduğu gibi Galatasaray- Fenerbahçe derbisine kilitlenmiş. Ama her iki takım da hakemlerle güvenmiyor, 'şike olacak' diyor. Futbol Federasyonu bir Yugoslav hakem getiriyor. Ama maçtan bir gece önce hakemin üç Fenerli yönetici ile gizlice yemek yedikleri tespit ediliyor ve kıyamet kopuyor.
İddialar basına yansıyor ve ertesi gün manşetler şöyle çıkıyor; "Maç Çınar Otelinde Fener'e satıldı"
Burada bir nefes alalım... Bakar mısınız, tam 42 yıl önce! Yine şike yine rezillik. Sonra hakem ağlayıp sızlıyor "Valla bir şey yapmayacağım" diye yemin billah ediyor ve maç başlıyor.

METİN OYUNDAN ATILIYOR

Maçın ortalarına doğru, kaleci Turgay'ın uzun degajı Metin Oktay'ı Fener kalecisi Özcan Arkoç ile karşı karşıya getiriyor.
Bir karambol oluyor. Hatta yumruklaşıyorlar. Ve derken Fener tribünleri Metin Oktay'a küfür senfonisine başlıyor. Yugoslav hakem Metin'e kırmızı kartı gösteriyor. Ve Metin...
***

Maçtan atılan Metin Oktay kendine küfreden Fenerbahçe tribünlerinin önüne gidiyor, dimdik duruyor ve hepsini yerlere eğilerek selamlıyor... Bir anda tüm stat derin bir sessizliğe bürünüyor.
Metin saha dışına doğru giderken hakemin düdüğü duyuluyor.
Hakem kararını değiştiriyor ve kırmızı kartını geri çekiyor (Sevgili Ahmet bunları Metin Oktay'ın ağzından aktarıyor.)

AĞLARI PARÇALAYAN GOL VE İSLAM ÇUPİ
Ve yeniden başlayan maçın 37. dakikasında Metin Oktay'ın tarihi volesi geliyor. Golü kimse fark etmiyor önce. Çünkü top kalede değil. Ağları parçalayıp çıkmış gitmiş...
Galatasaray bu golle maçı 1-0 kazanıyor. Ve 'hasta' Fenerbahçeli İslam Çupi bu tarihi maça eşsiz üslubu ile şu yazıyı patlatıyor: "Bu da 'meşin tarihine' ağların bile unutamadığı gol olarak geçecek! (...) Orada kocaman bir delik vardı.
Direğe çakılı çivilere gerilmiş ağlar paramparça olmuştu. Sanki Özcan'ın koruduğu Fenerbahçe kalesini, futbol topu değil yırtıcı bir köpek balığı ziyaret etmişti. Ve bu deliğin şerefine kalkan sesler vardı Mithatpaşa'da... Onbinler dev bir ağızmış gibi bağırıyorlardı; "Me-tin Me-tin kı-ral Me-tin!"
Demek ki neymiş. Çok masum sandığımız o yıllar da şike varmış.
Şaibeli hakemler de, kırmızı kartlar da... Ama bir yandan da, Metin Oktay gibi futbolcular ve İslam Çupi gibi yazarlar da varmış.

VE METİN OKTAY'IN SON GECESİ

Ben o günlere tanıklık edemedim ama Metin ağabeyin son gecesinde, o kazadan sadece birkaç saat önce yanındaydım.
Daha önce de yazdım 12 Eylül gecesiydi. Gece yarısıydı, bir barda müzisyen Tarık Öcal ile oturuyorduk, kimsecikler kalmamıştı, baktık Metin Oktay...Ve muhteşem birkaç saat paylaşmıştık sonrasında. 'Birlikte çıkalım, birer kadeh daha içer sizi bırakırım evlerinize...' demişti Metin ağabey. Tarık yorgun ben yorgun, o hala çocuksu gözlerle bakıyor hayata. Onun 10 dakika sonra Boğaziçi Köprüsü'ndeki bariyerlerle olan ölümle randevusunu hiçbirimiz bilmiyoruz...
Ve; Tarık bir yazı yazıyor ertesi gün, o son geceyi anlatıyor... Ben de yazıyorum kendi köşemde. Ahmet Çakır bu güzelim Metin Oktay kitabında o iki yazıyı yan yana koysun diye... Şimdi biliyor mu bilmem sevgili Ahmet, o geceden sadece benim yaşadığımı,Tarık'ı da Metin abinin yanına uğurladığımızı...