ARDA USKAN

ARDA USKAN

Tarihi 17 Eylül 2011

Kadersizler...

Dört bir tarafı kapalı penceresiz küçük bir hücredesiniz. Elleriniz kelepçeli... Hücrenin kapısı dışarıdan kilitli. Birden bir cehennem sıcağı kaplıyor ortalığı. O karanlıkta yılan gibi içeri süzülen ve giderek büyüyen alevleri fark ediyorsunuz. Önce ayaklarınız tutuşuyor.
Pantolonunuzun paçalarından yukarıya, saçlarınıza kadar yükseliyor ateş. Ve bağıra bağıra cayır cayır yanarak ölüyorsunuz.
***

Başka bir yerdesiniz bu kez. Derinden gelen mekanik sesi duyduğunuzda, önce hiçbir anlam veremiyorsunuz. Sonra aklınıza o korkunç fikir geliyor; Olamaz diyorsunuz... Olamaz... Bu olmamalı...
Peki bu kez neredesiniz? Yerden metrelerce yüksekte bir asansör boşluğunda, asansörün üzerinde! Yok yok casus filmlerindeki o ajanlardan değil, sadece iki çocuklu gariban bir asansör tamircisisiniz! Hiçbir salak önlem almamış, salağın teki de asansörün düğmesine basmış. Asansör bir ölüm makinesi gibi yukarı tırmanmaya başlıyor... Tavan giderek büyüyor gözlerinizde... Çığlığınızı bile kimse duymuyor... Bir böcek gibi ezilip zaten ne aradığınızı bilmediğiniz bu dünyadan göçüp gidiyorsunuz...
***

Hayır sevgili okurlar, cinayet fantezileri yapmıyorum. Bu güneşli Eylül sabahı, belki de çayınızı yudumlarken sizi biraz olsun silkeleyip vahşetin tam göbeğine davet etmek istedim. Çünkü bu insanlar gerçekti ve düne kadar yaşıyorlardı. Beşi Van'dan Kayseri'ye nakledilen bir cezaevi aracı içinde yanarak can verdiler. Elleri kelepçeliydi jandarmalar kapıları açamamıştı... Diğeri İstanbul'un gözbebeği bir alışveriş merkezinin Metrocity'nin asansör tamircisiydi. Hepsi birden aynı gün içinde insanlık dışı bir biçimde 'katledildiler!' O kadar önemsizdiler ki, ancak böyle bir iki satıra sığıverdiler.
Çaya devam... Afiyet olsun.

* * *
PKK'DAN KIZ ALACAKLAR ONU KONUŞUYORLAR!
Sıkıldım bu son kaset olayından. Hükümet PKK ile görüştü mü, görüşmedi mi, yok hükümet yetkilisi 'sayın Öcalan' dedi mi, demedi mi? En önemlisi de neden görüşüldü?
Sizce neden görüşülmüş olabilir beyler?
Kılıçdaroğlu ve Oktay Vural'a soruyorum. Birbirlerinden kız mı alıp verecekler yoksa? Veya ortak inşaata başlayacaklar da, para mı konuşuyorlar! Veya -hadi daha ciddi olayım- Apo'dan AB ile ilgili düşüncelerini mi alıyor hükümet, taa İmralı'lara gidip?
Görmüyor musunuz? Anlamıyor musunuz?
Adamlar sadece ve sadece şehit kanı akmasın diye çırpınıyorlar! O anaların bağırlarına vura vura ağlamalarına artık yürek dayanmıyor! Hem sizler değil miydiniz , "Elden ne gelirse yapılmalı, AKP neyi bekliyor" diyen? Ya da, "Doğu'da ölenler bizim evlatlarımız, AK Partililerin çocukları olsaydı, hemen bir çözüm bulurlardı!" diye baskı kuran.
İşte size -beğensek de beğenmesek de- bir orta yol.
Valla bilsem ki, artık hiç kan akmayacak, Apo ile de konuşurum, Hitler'le de...

* * *
HINCAL'A ŞAPKA...
Defne Joy için sarf ettiği sözler, Hıncal Uluç'a para cezası getirdi. Bir köşe yazarı olarak, kendi benzetmesiyle o da kendi yolunda su testisi misali kırıldı.
Ama olay başka; Hıncal'ın tazminata mahkum olması haberi (bu arada avukatları Yargıtay'a itiraz kararı almışlar) bir tek Sabah'ta yok. Bu yüzden Hıncal'ın tepkisi bu kez gazetesine oldu. "Haberi görmezden gelmek, hem okurun haber alma hakkına, hem 'her zaman saygı' ilkemize gölge düşürür. Haberi benim engellediğim sanılabilir" diyor.
Defne kız keşke ölmeseydi diyorum. Ama diğer yandan bu şartlarda, bir gazetecinin sergilediği bu tavra da şapka çıkarıyorum.

* * *
OSMAN ABİ, EVDE MİSİN?
Yerli yabancı hiçbir yönetmeni kendine örnek almayı reddeden Osman Sınav, Muhteşem Yüzyıl dizisini beğenmiyormuş. Şöyle diyor: "Tarihin bir perspektifi vardır, bir yörüngesi vardır. Tarihte dönemin perspektifinden bahsetmiyorsanız, o tarihten geleceğe doğru bir perspektif çizmiyorsanız o tarih değildir. O kostümsel bir şeydir yani Aşk-ı Memnu'daki Bihter'e kostüm giydirirsiniz Hürrem olur. Kim kimle ne ilişki yaşıyor üzerinden tarih konuşamayız. Tabii ki tarihte de bunlar vardır ama o ilişkiler o perspektiften işlenirse tarih olur."
Osman abi, insanlar orada dizi çekiyor, belgesel değil. İzle gitsin işte. Tarihi de kitaplardan öğren. Ya da daha iyisini sen çek, seyredelim.