ARDA USKAN

ARDA USKAN

Tarihi 24 Ocak 2011

Nezih bir yasakçı...

Dolu dizgin giden gençlik günlerinizdesiniz... Birileri yelelerinize yapışıp, "Öyle koşamazsın başına buyruk, ya buradan gideceksin ya buradan" diyor. Ve böylece ilk 'ciddi yasaklarınızla' tanışıyorsunuz. Hani o özgür benliğinizin hiçbir zaman anlayamayacağı bir takım kurallar zinciriyle... Sonra zaman geçiyor ve bu zincire her gün bir yenisi ekleniyor. Sonuçta insanoğluna konulan 'yapma-etme'ler o kadar çoğalıyor ki kendinizi, kontrol edemediğiniz güçler tarafından idare ediliyor buluveriyorsunuz. Mesela, kim oturup hesaplamış bilmem ama '10 Emir'i uygulatmak için tam 35 milyon yasa varmış... Benim zamanımdaki yasaklamalara kıyasla, On Emir'in yanında bizimkiler devede kulak tabii. Ama itiraf etmeliyim ki yine de son derece can sıkıcıydı. Kızlar yasaktı, okuldan kaçmak yasaktı, gitar çalmak yasaktı, içki içmek yasaktı, arkadaş sevgilisine göz koymak yasaktı... Diğer demirbaşları saymıyorum bile...
***

Daha sonraki yıllarda Metin Akpınar-Zeki Alasya bir oyun koydu sahneye, bu konuyu yerden yere vuran... 70'li yılların sonuydu galiba ve adı 'Yasaklar'dı... Bir sahnesinde Zeki ve ailesi tatil için bir yazlık kampa geliyorlar ve kamp müdürü öyle engeller çıkarıyordu ki karşılarına, Zeki soruyordu; "Gaz odaları nereye düşüyor beyim?"diye... Gençler için söylüyorum; O yıllardır dillerinize pelesenk ettiğiniz laf buradan çıkma işte. Ayrıca oyunun DVD'si hala elden ele dolaşıyor. Bir yerlerde bulup mutlaka izleyin ama o günden bu yana hiçbir şeyin değişmediğini gördüğünüzde de şaşırmayın...
***

Bizim yaşımız ise 'şaşırmalar' için fazla geç. 'Nato mermer nato kafa' olmuşuz artık.
Derkeeen... Dün bir 'yayınevi' çıkıyor, ezberimizi bozuveriyor.
Evet doğru okudunuz, bildiğiniz yayınevi. Adı; Nezih Kitapevi imiş. Akmerkez'de, Cities'de ve Bağdat Caddesi'nde, Kadıköy'de şubeleri varmış Bu arada kırk yıllık geçmişleri varmış geçmişlerini sevdiğim. Sonuçta kitap, dergi satan bir kırtasiyeci dükkanı. 'Bir dükkan neden ve hangi hakla yasak koyar' derseniz, bu ibretlik öyküye kulak vermenizde fayda var; Nezih dükkanlar silsilesi geçen gün bir açıklama yapıyor ve ünlü Metis Yayınevi'nin bastığı 'Nefret Suçları' adlı ajandayı satmayacaklarını söylüyor!
Açıklama şu sığlıkta; "Türkiye Cumhuriyeti yasaları ve ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün çizdiği ilke ve düşünceler doğrultusunda yürütmektedir. Bu ilkelere dayanarak Nefret Suçları adlı ajandanın mağazalarımızdaki satışına son verilmiştir."
***

Metis Yayınevi,
Murathan Mungan'dan, Ahmed Arif'e, John Berger'den Bukowski'ye, Bilge Karasu'ya kadar Türk ve dünya edebiyatının önemli eserlerini yayınlayan bir kuruluş. Şimdi sen onun ajandasını satsan ne olur, satmasan ne olur? Peki bu rahatsızlık ve çağdışı itiraz nereden geliyor? Ajandanın kendini tanıttığı şu cümlelerden olabilir mi? "Siyasi cinayetler, şiddet, linç psikolojisi, gündelik hayatın tüm dokusuna sinmiş ayrımcılığa karşı çıkmak!"
***

Ama biz seni daha önceden de tanıyoruz 'Nezih dükkan!' Çok değil bundan kısa bir süre önce 'Underground Poetix' isimli dergiyi de şubelerinden toplatma kararı almıştın.
68 ruhunu, pop kültürü yansıtan William Borroughs, Henry Miller, Jean Genet, Jean Paul Sartre gibi dev yazarlara, aykırı müzisyenlere sayfalarını açan bir edebiyat dergisiydi, o yasaklamaya çalıştığın...
O zamanlar, "Türk aile yapısını ve kültürüne aykırılığı" takmıştın diline, bu gün en sıkı Kemalistsin. Sen kimsin Nezih?
Hem sonra o gariban dünyanda kitap yasaklama hakkını sana kim verdi?
***

Bu arada duydum ki bu işe yıllar önce sevgili Kadıköy iskelemde, küçücük bir dükkanla başlamışsın. O zaman hatırlarsın; iskelede hergele bir 'gazete satıcısı' vardı. Günaydın, Sabah'ın eki değildi henüz ve çok satan bir gazeteydi... Bir de "Sevgilim" diye, hedefi genç kızlar olan bir ek verirdi. İşte o bizim hergele genç, gelen geçen bütün kızlara elindeki gazete ve dergiyi göstererek, "Günaydııın... Sevgiliiim" diye bağırırdı. Kızlar da kıkırdardı mutlulukla...
Nezih ağa be; madem Kadıköy'lüsün, semtinin geçmişindeki o engin hoşgörüyü hatırla bari yav... Yoksa o satmayı reddettiğin Poetix'in ön sözündeki birkaç satırı cevap olarak kabul eder misin? "Su aktığı yerin rengine bürünmez. Ama sana öyle gelebilir.
Ayrıca yol bitmez, biten o labirentin duvarlarıdır..."