ARDA USKAN

ARDA USKAN

Tarihi 21 Ocak 2011

Sakın televizyonun düğmesini kapamayın!

"Bazen evimde salona şöyle bir göz gezdiriyorum ve en gerçekçi şeyin televizyon olduğunu görüyorum. Canlı, pırıl pırıl bir şey.
Diğer yandan hayatıma bakıyorum, kasvetli kapkara günler. Böyle düşününce de, diğerini 'kapatamadığım için' kızıp televizyonu kapatıyorum."
Bu cümleler bir Amerikalı yazara ait... Spielberg'in de filmini yaptığı ünlü 'Jurrasic Park'ın yazarı Michael Circhton'a... Üstelik bu tespiti adam 15 yıl önce yapmış.
Bu gün Türk halkının ekran manyağı olmasının nedenlerinden biri de gerçekten Jurrasic'ci ustanın dediği gibi, yaşamlarımıza çöreklenip oturan kasvet ve hemen her şeyin can sıkıcı hale gelmesi.
Tabii lafımızı öyle yuvarlayıp bırakmak olmuyor, biraz örnek gerekir. İşte size pırıl ülkemizden tavuk karası haberler; Fenerbahçe'nin tatlı kaçığı Rambo, bir polisin silahını alıp tüymüş, ortadan yok olmuştu hatırlarsınız.
Garibanı bir köpek kulübesinde yakalaşmıştı koca bir polis ordusu... Rambo da demişti ki; "Aziz Yıldırım beni tokatladı onu öldürecektim!" Sonrası bileklerde kelepçeler, ver elini 'detaylı' polis sorgusu... Rambo, o günden beri içerde. Şimdi hakkında, 13 yıl hapis cezası isteniyormuş. Suçu mu, sıkı durun; Nitelikli hırsızlık!
***

Bir başka iç açıcı haber de Avcılar'dan... Bir müdür yardımcısı, okulda oğlu ile çarpışan ve onu yere düşüren 11 yaşındaki öğrenciyi sınıftan çıkarıp odasına götürmüş, yer misin yemez misin bir güzel dövmüş. Çocuk eve yüzü gözü mosmor dönünce, aile müdür yardımcısını şikayet etmiş.
Soruşturma açılmış, 'eğitimci' suçlu bulunmuş ve cezası verilmiş.
Ceza şu; Bir günlük yevmiyesi maaşından kesilecek. Yani 56 lira... Suçsa suç, ceza ise ceza, aha işte size adalet...
***

Çok gülmeyeceğinize söz verirseniz bir haber daha aktaracağım; Ama önce kim kimdir listesi yapmam lazım; Şimdi ortada paylaşılamayan bir erkek var. Mesleği yapımcı, adı Servet Aksoy. Adam, Nalan Avcı diye (Küçük Ceylan'ın büyük ablasıymış) bir kadınla evlenmiş.
Nikah ve aşk bitince adam bir mankenle beraber olmuş! Nalan da buna sinirlenmiş ve Pelin Doğan isimli tazeye, '50 dolarlık o...pu' demiş bulunmuş.
Mahkemelerimizin tenhalığından dava hemen sonuçlanmış ve Küçük Ceylan'ın büyük ablası para cezasına çarptırılmış. Servet bey - ;genç adam tabii- bir sevgili daha yapmış kendine; Ebru Ertan. Eski eş bu kez de Ebru'nun peşine düşmüş. Yeni kıza eski fiyatı biçmemiş ama diyor ki, "Seni İstanbul'da fişletmezsem bana da Nalan demesinler!"
Bu günlerde Cumhuriyet savcılığımızla bir işiniz varsa, rica ederim erteleyin ve meşgul etmeyin adalet merciimizi. Çünkü tüm diğer davaları bir kenara bırakıp bu önemli sorunla uğraşmaktalar. 4 yıl hapis istemiyle yargılayacaklarmış yapımcının eski karısını.
***

Bu arada Gaziantep'te bir kapkaççı, pazar tezgahından domates seçen kadıncağızın çantasını çalıp kaçmış...
Kadıncağız da, 'poliiis poliiis' diye bağırıp hırsızın peşinden koşmuş. Nitekim çevrelerinde bir sürü emniyet mensubu belirmiş. Meğer kapkaççı bizzat polis değil miymiş!
Parodinin sonu şöyle; Projeyi uygulayanların başı kadına diyor ki, "Han'fendi bu bir uygulamadır. Bir daha böyle alık alık dolaşmayın çantanıza sahip çıkın!" Polisimizin halkı bilinçlendirme kampanyasına tüm samimiyetimle katılıyor ve bundan sonraki denek'in şöyle iri yarı bir kadın olmasını öneriyorum...
***

Yetmediyse Hande Yener var...
Kendisini Lady Gaga'ya benzetenlere şu cevabı veriyormuş; "Ben benzer hiçbir tarafımızı göremiyorum. Lady Gaga çirkin, bodur bir kadın; oysa ben güzelim." Haklısın güzelim ben de aynısını diyorum, beni Uğur Dündar'la kıyaslayan olursa mesela...
***

Şimdi soruyorum; medyamızın bize sunduğu böylesine eğlenceli bir dünyanın yanında, şu bizim kapkara hayalarımızı mı yaşayalım? Neymiş efendim işi gücü bırakmışız da ekran bağımlısı olmuşuz! Hem öyle olsa bile, Michael Circhton'un dediği gibi sinirlenip televizyonu kapatacak 'eşiği' çoktan geçmişiz biz beyler.
Bakın şu seçim öncesi ülkenin haline; Memleket bir pin pon masası. Oyuncunun biri siyasiler, diğeri medyacılar. Topu bir o atıyor bir bu! Bizim kafalar da bir o yana dönüyor, bir bu yana...
Hariçten gazel okuyanları ne duyuyor ne görüyoruz...