ARDA USKAN

ARDA USKAN

Tarihi 16 Ocak 2011

Kutsal meslek yoktur!

Beklenen oldu, sonunda onlar da isyan etti; Özel Güvenlikçi arkadaşlarımız bunlar...
***

Oysa daha iki gün önce yazmıştık; Ülkemizde faaliyet gösteren bazı meslek mensuplarının her yazılan-çizilene yoktan yere alınganlık ettiklerini ve 'şahsımıza hakaret yapılıyor' diye ortalığı ayağa kaldırmanın kimseye faydası olmayacağını.
Hatta örneklemiştik; hemşirelere 'hem', Denizlilere 'den' berberlere 'ber' demeyin, adamlar sinirleniyor diye... Bu arada Ankara Emniyet Müdürü Zeki Çatalkaya'ya da hayranlıklarımızı sunmuştuk, Behzat Ç. karakteri için, "Bu bir televizyon dizisidir eninde sonunda" deme olgunluğunu gösterdiği için...
***

Dün baktık yine Behzat Ç. ortalığı karıştırmış! Artık ne dediyse, bu kez Özel Güvenlikçiler verip veriştiriyorlar bu 'hayali kahramana!' Bir ara (sendikaları da var arkadaşların) dizinin yayınlandığı kanalın önünde protesto gösterisi bile yapmışlar. Başkanları da açıklamada bulunmuş; "Topluma hizmet görevi veriyoruz. 681 bin kişiye sarf edilmiş bu sözleri ve rencide edici hareketleri kınıyoruz" diye.
Yasal haklarını kullanacaklarmış ve alışıldığı üzere RTÜK'ü göreve çağırmışlar.
***

Diğer yandan hayatımıza bir de 'dizi kapıcı kızımız' katıldı.
Arkasında da 'kapıcılar sendikası!' Onlar da teyakkuzda... Çünkü senaryoda şöyle bir cümle geçmiş; "Kapıcı kızı kadar olamadın!"
Başrol oyuncusu Hazal Kaya da korkudan savunmaya geçmiş canımın içi, "Kapıcılık kutsal bir meslektir" diyor...
***

Hayır tatlım, kapıcılık kutsal filan değildir. Hatta hiçbir meslek kutsal değildir. Sadece mesleğini iyi ya da kötü yapanlar vardır. İyi doktor, kötü öğretmen, yetenekli berber, tembel kapıcı gibi...Kutsal öğretmen, kutsal dişçi olunmaz...
Çünkü kutsallık kavramı beraberinde dokunulmazlığı getirir ki o da sadece bu günlerde milletvekillerimizde var! Kutsal ise, onlar kutsal. Ciğerciler, dönerciler değil

* * *
'HALİT ERGENÇ'İN AYAĞINI KIRDI' YALANI!
Muhteşem Yüzyıl'dan söz etmeyen köşe yazısına ben yazı demem. Yine ucundan kıyısından bulaşacağım mecburen.
Dünün haberiydi; Halit Ergenç kılıç dersi alırken düz zeminde ayağını kırmış! Külliyen yalan.
Bence tek nedeni, 'dizinin bundan sonraki üç aylık bölümde Kanuni'yi yataktan hiç çıkarmamak!' Hani eleştirilerde, "Bu padişah efendimiz neden hiç sefere çıkmıyor da biteviye sevişiyor" deniliyordu ya, bu kaza düzmecesi sadece bu iş için tezgahlanmış bir kılıf. Böylece Sultan Süleyman ayağa kalkamayacak ve yatağına mahkum olacak! E tabii yalnız da yatılmaz, refakatçi Hürrem olacak.
E ateşle barutu yan yana koyarsanız, ardından gelecek sevişmeli günler... pardon sahneler!
Şimdi üçüncü bölümde ilk sinyalleri verilir; 'Ordu artık savaşmak istiyor' ama heyhat padişah efendimiz ayağını incitti, küçük sultan İbrahim'le oynaşırken diye...
Şaka bir yana ben bu kazayı dizinin mukadderatı olarak görüyor ve Ergenç'e geçmiş olsun diyorum.
***

Köşede azıcık yer kalmış, eski tarih hocamın 'Kanuni ve seferleri' konusunda anlattıklarını aktarmanın tam zamanı...
Hocam derdi ki; "Avrupalıların bizlere 'barbar Türkler' demesi bir nebze doğruydu. Şimdi düşünün Osmanlı askerisiniz, bir oturuşta bir koyun yiyorsunuz ve iş güç olmadığı için canınız sıkılıyor tabii. Bu arada padişahınız diyor ki, 'Avrupa içlerine doğru bi gitsek.' Hemen hazırlıklar yapılıyor, ver elini Kanije kalesi. O esnada Kanijelilerin hiçbir şeyden haberi yok, günlük işlerini yapmaktalar. Aa bi bakıyorlar ki kapıda siyah siyah adamlar, 'Biz geldik verin paraları, verin kadınları, bu topraklar da artık bizim!' İnsanlar şaşırıyor tabii. Neyse bizimkiler alıyorlar altınları, kızları dönüyorlar geri... O sene öyle geçiyor. Bir gün biri yine koyunu yemiş, devşirme kızlardan birini de hamile bırakmış -ki ileride padişah efendimiz olsun- diyor ki 'Bu seferde kalkın doğuya gidelim, Sasani'lerin üzerine değişiklik olsun!' İşte böyle böyle bir doğuya bir batıya derken adımız çıkıyor barbar'a...
Adımızı çıkartmakla kalmıyorlar, bir de Haçlı ordusu kuruyorlar..."
Tarih hocamın bu konuda daha pek çok fikri vardı. Ama Allah'tan rahmetli oldu. Yoksa bu gün sonu, direkt zindanlardı.