Fatmagül hikayesinin artık iyice çıcığı çıktı. Faşist bir arkadaş tarafından kaleme alınan, "Arda Uskan'ın suçu ne" başlıklı yazıyla, bana kadar bulaştığına göre, cılk'ın dozunu anlayın artık. Fatmagül'ün, çocuklarının ahlakını bozduğuna, dizinin ise hepten yetişkinleri tecavüze özendirdiğine inananlardan sonra bir de eserin senaristlerine konan ruh hastaları teşhisi var malumunuz. Bu son damganın sahibi bir milletvekili üstelik. Ve ardından ne kadar çok gına getiren yazılar yazıldı, yorumlar yapıldı?
***
"Madem öyle neden şimdi kafa ütülüyorsun" demeyin, benim anlatacağım hikaye başka, bu sadece girizgah...
Milletin isyanda, dizinin ise inadına izlenme oranlarında birinci sırada olması, aklıma Murat Kekilli'yi getirdi. "Bu akşam ölürüm, beni kimse tutamaz" diyen ve nernedeyse afaroz edilen o sevimli Adanalı delikanlıyı.
Kekilli'nin şarkısı o günlerde dilden dile dolaşan bir efsaneye dönüşmüş ve hemen ardındanbugün olduğu gibi- sivri akıllının biri çıkıp, "Bu şarkı insanları intihara teşvik ediyor" deyivermişti.
Sonrası çorap söküğü...
Kekilli önce televizyonda katıldığı bir programda azarı işitmişti. Hatta "Ebru Gündeş'i örnek alsana' gibi absürd bir nasihata bile muhatap olmuştu. Çok geçmeden de 'intihara teşvik ettiren şarkıcı' damgasını yemişti.
O günlerde, bir televizyon muhabiri sormuştu genç adama; "Şarkınız yüzünden 17 kişi intihar etmiş, bu konuda ne söyleyeceksiniz?" diye. O da çaresiz kendini savunmuştu; "Bunu kim söylemiş, bana bir tek isim verin!" Ama tek bir cevap yoktu.
Yine bu gün olduğu gibi...
Gerçekten kimdir bu şarkılardan esinlenip intihar edenler veya dizilerden cesaret alıp sağa sola tecavüz edenler, insan isim isim bilmek istiyor...
Her neyse birkaç gün sonra Hürriyet Gazetesi'nde Kekilli ile ilgili tam sayfa bir röportaj yayınlanmıştı.
Murat artık çok ünlüydü ama bunun bir de bedeli vardı tabii. Röportajın başlığı şöyleydi; "İntihar provokatörü rock'çı!"
Gördüğünüz gibi söyleşiyi yapan arkadaş, attığı başlıkta çoktan kararını vermişti. Derler ya, hem savcı hem yargıç, sorusu şöyleydi beyefendinin; "İnsanları intihara sürükleyen şarkı ile ünlenmek sizi rahatsız etmiyor mu?"
Kekilli'nin verdiği yanıt ise çok hoştu aslında. 'Haberci' ile dalgasını geçmişti; "Bu şarkıyı 12 yıl önce yine aynı şirkette kasete okumuştum.
Tutmadı. Kimse almadı yani... Sonra Ağustos depreminde, enkaz altında kalan evlerden birinde, küçük bir kâğıda yazılmış 'Bu akşam ölürüm' adlı bir şiir çıktı. Bir gazetede 'Muhtemelen bunun şairi de ölmüştür' diye de bir yazı yayınlandı.
Ertesi gün firmam beni çağırdı, 'Şarkıyı yeniden yapacağız' dedi.
Olay bundan ibaret."
Arşivlere girerseniz, Kekilli'nin bu röportajının yayınlandığı sayfanın hemen yanında Özdemir İnce'nin (dolaylı da olsa) bu konuyla ilgili bir yazısını bulacaksınız. Tabii o, olayı 'entelektüel boyutta' incelemiş. "Şair arkadaşlarım 26 yıldır intiharı pazarlıyor!"diyor Özdemir bey. Ve Albert Camus'den, Gothe'ye kadar pek çok yazarın intihar konusundaki görüşlerini aktarıyor.
Son cümlesi ise hayli çarpıcı; "Fransız şair Tristar Cabral, ilk kitabını güya intihar etmiş genç bir şairin eseri olarak yayımlamış ve birkaç hafta içinde büyük üne kavuşmuştu. O ün hâlâ devam ediyor!"
Bizdeki örneği Kekilli'ye dönersek, şarkıcımızın ününü kesmeyi başardı o koskoca adamlar... Ve o güzel insanı küstürüp 'köyüne' yolladılar.
Şarkısı ise her zaman gidecek, ulaşacak gönülleri buldu. Bu gün de eminim hala bir yerlerde çalınıp söylenmekte...
Bu yüzden derim ki, sizin yerinize karar veren ahkam kesenleri, bakan da olsa milletvekili de, sakın dinlemeyin! Dilediğiniz şarkıya açın kulağınızı, gönül verdiğiniz dizileri izleyin. Ve korkmayın, hiçbir çocuk bir şarkı sözünden, bir filmden, bir kitaptan etkilenip ne tecavüzcü olur, ne de intihar eder.
Siz sadece kuşku duyduğunuz durumlarda onlara gerçeği anlatın.
Anlatın ki onlar da çocuklarına, bu 'yasakçı zihniyetin', Fatmagül'den daha tehlikeli olduğunu anlatabilsinler.