Sezen Aksu denen Süpernova...

Eklenme Tarihi 29 Eylül 2010
Mesleğiniz icabı ünlülerle tanışırsınız. Pek çoğu ile de dost olursunuz.
Ama içlerinden biri çıkar sizin 'canınız, ciğeriniz' olur. Neden?
Nedir onu diğerlerinden farklı kılan? Bana sorarsanız; Sadece ve sadece vefa! 'Dostluğun hasletlerinden biri de zaten vefalı olmak değil midir' derseniz, 'Sezen'i yakından tanısanız bu sorunun cevabını bulursunuz' derim.
Serçe ameliyat oldu ve eminim son zamanlarda ona 'gönül kıranların' bile yürekleri ağızlarına geldi. Ve yine adım kadar eminim bu işten de 'yırtacaktır!' Ama bundan sonra daha dikkatli yaşaması gerektiğini de bilmelidir. Tabii yine herkesin derdine koşsun ama kendi meselesiymiş gibi yüreğini sıkmasın, ayrıca vara yoğa kederlenip gözyaşı dökmesin artık.
Sonra insanın vücudunun bir yerinden çıkıveriyor işte böyle.
Üstelik yaş 40'ı geçince bedenleri daha dikkatli kullanmak lazım.
Eski modelleriz neticede ve yedek parçamız da artık bulunmuyor. Bu yüzden diyorum ki, Allah'tan Sezen parça 'aldırdı', 'taktırmaya' kalksaydı orjinalini biraz zor bulurdu. Bulsa bile piyasada aksamların tümü artık naylon.

İçinden serçe geçen anılar!
Şimdi de biraz anılara takılalım, mutlaka bir yerlerde anlatmışımdır. Tabii bunları okuduğunda, telefona sarılacağından kuşkunuz olmasın, "Ulan ben öldüm de arkamdan yazıyormuşsun gibi, ne o öyle" diye... Sen ölmeden yazıyoruz fena mı ediyoruz?
Yıl bilmem kaç... Günay Restoran'dayız. Sezen ve sonradan evlendiği Ahmet'le birlikte grup halinde Sertab'ı dinlemeye gitmişiz. Bir ara Uzay sahnede Sertab'ın kulağına bir şeyler fısıldıyor, kız gülmekten şarkısına başlayamıyor bir türlü. Daha sonra masaya gelip kriz nedenini anlatıyor Sezen'e. Bu kez o giriyor kahkaha krizine.
Uzay kulağına demiş ki, 'Sezen'in bütün sevgilileri ve kocaları salonda serpiştirilmiş şekilde oturuyorlar' (Merak edenler için; Onno Tunç, çocuğunun babası Sinan, Ahmet, kısa süreli bir hoşluk yaşadığı Ümit Zileli ve Uzay...) Hepsiyle arkadaş kalmayı nasıl başarabilir insan?
Bir gün evin ortalık yerine bir pitbull getiriyor eski koca Ahmet.
Serçe ya bizimki, korkuyor tabii köpekten. Bize dönüyor, "Çocuklar bu adamın niyeti kötü, hepimizi bu hayvana yedirtecek" diyor. Yerine bir yavru saint bernard geliyor. Ama o da hasta. Ertesi gün "Sezen Şov"un bir konser çekimi var.
Sabaha karşı yavru ölüyor. Serçe ağlıyor da ağlıyor... Makyaj bile kapatmıyor gözlerinin yumukluğunu. Ama yine muhteşem söylüyor şarkılarını.
Bazen görürsünüz, klip gibi yayınlanır kanallarda o şarkıları ve Sezen'in Japon gözleri...
Tavan arasında kendine bir yatak odası yapmış. Yine bir sabah küçük çiçekli komik pijamasıyla yatağın ortasında zıplıyor, kafası tavana çarptı çarpacak. O gün çekilecek "Çingeneler" skecini yazmış sabah sabah. Canlandırıyor bir çırpıda. Daha sonra kamera karşısına geçiyor. Kameramanlar gülmekten çekemiyor sahneyi. Şalvarının beline bir çağrı cihazı takmış göbek atıyor. Bir yandan da Türkiye gündemi hakkında ahkam kesiyor Roman ağzıyla ve onları aratmayacak beceriyle...
Yamakları da Yıldız Tilbe, makyöz Suzan Kardeş ve Aşkın Nur Yengi'nin ablası Süheyla. Hepsi acayip iyiler.
Sonra Marilyn Monroe oluyor uçuşan beyaz etekleriyle Sezen.
Ardından Liza Minnelli...
Yoruluyor ama hiç durmuyor.
Zaten aynı gece sette hastalanıyor. Ameliyat olacak!
Yine bir gün kapı çalıyor.
Eski, unutulmuş bir müzisyen arkadaşı. Zor durumdaymış. O kadar çok üzülüyor ki, kasadan yüklüce bir para veriyor. Bir daha görmüyoruz adamı.
Bir ara Nokta'dan istifa ediyoruz bütün kadro.
Ailecek zor günler başlamış. Telefon açıyor nereden duymuşsa, bağırıyor telin bir uçundan; "Siz şimdi gurur yapar kimseden de istemezsiniz, manyaklar aç kalırsınız!" İşte bu nedenlerle superstar'lığı filan geçmiş artık, o bir Supernova...