Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu kaleme aldı: İşi ehline verin

Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu, 11 ayın sultanı Ramazan'da Takvim okuyucularıyla bir araya geliyor. Hatipoğlu, bugünkü köşesinde "Mazlumun Sahibi Allah'tır" başlıklı yazısıyla okurlarımızı aydınlattı. İşte Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu'nun 11 ayın sultanı Ramazan ile ilgili 17 Nisan 2022 tarihli yazısı...

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 17 Nisan 2022 Güncelleme 17 Nisan 2022, 06:57
Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu kaleme aldı: İşi ehline verin

İÇİNDEKİLER

Bir işi, bir emaneti ehline vermek çok önemlidir. Nitekim Peygamber Efendimiz bir işin ehil olmayan kimseye verilmesi durumunda vicdan ve ahlak anlamında kıyametin yaklaştığını haber veriyor.



Bir gün Hz. Peygamber'e kıyametin belirtilerini sordular. Peygamberimiz belirtilerden birini ön plana çıkarıp şöyle buyurdu: "Herhangi bir iş, görev, ehil olmayana teslim edildiğinde kıyameti bekle." Aslında Peygamberimiz bununla vicdanın ve ahlakiliğin kıyametini kastediyordu. Emanet boşluğa savrulduğunda, insanlık onurlu yaşamın ipini çekmiştir demek istiyordu. Tarihte bu anlamda, yani emanete sahiplenme anlamında örneklik oluşturan olaylar ve kişiler vardır. Emanetin çok da önemsenmediği dünyamızda bu örneklerden birini sizinle paylaşmak istiyorum. Buradaki 'emanet' kavramı siyasi veya bürokratik bir tercihi yansıtmıyor sadece. Sınırları çok daha geniş ve kapsamlıdır. Babalık, annelik, komşuluk, idarecilik, akıl, vicdan, iman ve daha nicesidir. Bunlardan hepsi birer emanettir. Televizyon ekranı bir emanettir, vaaz kürsüsü bir emanettir, gazete köşesi bir emanettir. Bir gün Medine'ye Necran Hıristiyanlarından bir grup gelir. Hz. Peygamber'le uzun görüşmelerde bulunurlar. Sonradan Hz. Peygamber'den (SAV) kendilerine İslam dinini anlatacak ve yaşatacak "emin- güvenilir" bir isim isterler. Hz. Peygamber (SAV) onlara şöyle cevap verir: "Yarın size emin bir adam vereceğim. Hem de hakkıyla emin olan bir adam."İşte bu sözler Medine'de tam bir heyecan kasırgası estirir. Medine'deki bütün sahabe heyecanlanır. Çünkü Peygamberimiz bu sözleriyle, sadece bir göreve bir adam tayin edeceğini belirtmiyordu. Hakikaten güvenilir olduğunu deklare ettiği ismi belirleyeceğini haber veriyordu. İşte heyecanın sebebi buydu. Çünkü bir Peygamber, en güvendiği ismi ilan edecekti. O gece Medine'de kimse uyumadı desem yerindedir. Herkes ertesi günkü isim olmayı arzu ediyordu. Hatta Hz. Ömer bu olayı anlatırken şöyle der: "O gece sabahı zor ettim. Ertesi gün, Peygamberimizin (SAV) haber vereceği adam olmayı ne kadar arzu etmiştim. Ben ki hiçbir zaman yönetici olmayı istememiştim. Ama o gün istemiştim. Hz. Peygamber (SAV) ertesi gün gözleriyle mescidi tararken beni görsün diye kendimi O'na göstermeye çabalıyordum.



"ÜMMETİN EN EMİNİ EBU UBEYDE'DİR"
Ertesi sabah Medine Mescidi dopdoluydu. Namazdan sonra Hz. Peygamber (SAV) sahabeye döndü. Mescitteki heyecanı ve o anki hali anlatmak elbette mümkün değildi. Herkes, en sevgilinin dudaklarından çıkacak ismi bekliyordu. Hz. Peygamber (SAV) kimin adını söyleyeceğini çoktan belirlemişti. Mescidi gözleriyle taradı. Sonra "Ebu Ubeyde nerdesin!" dedi. Arka saflardan orta boylu, zayıf ve ince yapılı, iki ön dişi kırılmış son derece güzel yüzlü, mütevazı görünümlü bir sahabe ayağa kalktı. Bütün gözler onun üzerindeydi. Onu iyi tanıyorlardı. İyilerden olduğunu biliyorlardı. Ama bu kadar olduğunu belki de tahmin edememişlerdi. Hz. Peygamber (SAV) parmaklarıyla onu işaret etti ve şöyle buyurdu: "İşte bu ümmetin en emini Ebu Ubeybe'dir." Elbette bu söz diğer sahabe emin değildir anlamına gelmiyordu. Bu cümle Ebu Ubeyde'nin güvenilirlikte en önde olduğunu gösteriyor. Tıpkı Hz. Ömer'in adalette, Hz. Ali'nin ilimde, Hz. Ebu Bekir'in sadakatte en önde olduğu gibi. Hz. Ebu Ubeyde, Şam beldesine gitti. Emaneti hakikaten yerine getirdi. Yıllar sonra Hz. Ömer halife olduğunda Şam taraflarına kontrol için gitti. Herkes yollara düşüp halifeyi karşıladı. Ama Hz. Ömer'in gözü, henüz oraya gelmeyen birini aradı. Sonra "Kardeşim nerede?" diye sordu. Karşılamaya gelen yöneticiler, emirler "Efendim kimi kastettiniz?" dediler. Hz. Ömer cevap verdi: "Ebu Ubeyde kardeşim nerede?" Ebu Ubeyde (RA) sonradan gelip Hz. Ömer'le kucaklaştı. Hz. Ömer, Şam Valisi olan Ebu Ubeyde'nin evine misafir oldu. Evine girdiği valinin dünyalık hiçbir şeyinin olmadığını görünce "Neden evinde sergi namına bir şey yok? Neden evinde sadece birkaç lokma kuru ekmek var? Valinin evi böyle olmaz" dedi. Ebu Ubeyde (RA) ise sadece sustu. Hz. Ömer zorlayıp üzerine gidince Ebu Ubeyde (RA) cevap verdi: "Müminlerin halifesi! Şam şehrinin kenar semtinde yemek bulamayan garipler yaşarken, valinin evinde ne olsun istersin. Ben maaşımı bu fakirlerle paylaşırım. Bu gördüklerin bana yeter." Halife Hz. Ömer duygulanır. Gözyaşları döker. Hz. Ebu Ubeyde, dostu olan halife Ömer'in omzuna elini koydu ve şöyle dedi: "Hatırlıyor musun Ömer! Medine Mescidi'nde Hz. Peygamber ne demişti bizlere. Sizler dünya hayatını şöyle görün: Yoldaki kervan bir ara yorulur. Sonra bir ağacın gölgesine gelip oturur. Dinlenir ve yoluna devam eder. İşte siz gölgede dinlenen yolcu gibisiniz. Ömür bu kadar kısa, gölge yerinde kalır ama siz göçersiniz." Hz. Ömer dedi ki: "Ebu Ubeyde, dünya hepimizi değiştirdi. Sen hariç." Hz. Ebu Ubeyde hakkında anlatılacaklar elbette bu kadar değil ama satırlar sınırlı nihayet. Onun içindir ki Ebu Ubeyde'nin (RA) vefat haberi geldiğinde Hz. Ömer daralır. Uzun uzun içini çeker ve sonra şöyle der: "Keşke yanımda bir oda dolusu Ebu Ubeyde olsaydı. Olsaydı da, bütün işleri onlara teslim etseydim." Ebu Ubeyde emin ilan edildi ve emin yaşadı. Vefat ettiği gün Medine halkı, şimdi Şam'da gömülü bu zatı öyle hatırladı. "Ümmetin en emini Ebu Ubeyde'dir." Çünkü o, Peygamberimizin atadığı görevinde asla ihanet etmedi. Mesele Ebu Ubeyde karakterli insanlar bulmak. Sadece bir yerde değil, hayatın her yerinde. Emin, güvenilir ve imanında sadık Ebu Ubeyde'ler.



BİR AYET
"Ey Rabbimiz! Bizi, inkâr edenlerin zulmüne uğratma. Bizi bağışla. Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin." (Mümtehine, 60/5)

TAKVİM UYGULAMASINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN