Kibirli makam sahipleri Kanuni'nin bu uyarısını unutmasınlar

Sabah Yazarı Erhan Afyoncu bugünkü yazısında vezirlik isteyen Yahya Paşazâde Bâli Bey ile Kanuni arasında geçen diyaloğu kaleme aldı. Afyoncu yazısında, "Birçok bürokrat, hak etmedikleri makam-mevki peşinde koşturur. Kazara bir makama geldiklerinde de kibirlerinden yanlarına yaklaşılamaz. Kanuni döneminde başarıdan başarıya koşan Yahya Paşazâde Bâli Bey, padişahtan vezirlik ister. Ancak Kanuni, Bâli Bey'in bu isteğine karşılık "Her işi Allah'tan bilesün ve asla nefsine gurur getirmeyesün. Bey olmak iki kefeli terazidür. Bir kefesi cennet, bir kefesi cehennemdür" diyerek tarihe geçen bir cevap vermişti" dedi.

Giriş Tarihi 16 Ocak 2022, 18:02 Güncelleme 16 Ocak 2022, 18:02
Kibirli makam sahipleri Kanuni’nin bu uyarısını unutmasınlar

İÇİNDEKİLER

Sabah Yazarı Erhan Afyoncu'nun yazısı şu şekilde;

Rumeli fetihlerinde Evrenosoğulları, Malkoçoğulları, Mihaloğulları, Turahanoğulları gibi akıncı ailelerinin büyü rolü olmuştu. Bu akıncı beylerinden biri de Yahya Paşalular'dı.

AKINCI AİLESİ
Yahya Paşa, Fatih ve İkinci Bâyezid dönemlerinin önemli devlet adamlarındandı. Anadolu ve Rumeli beylerbeyliklerinde bulunup vezirliğe kadar yükseldi. İkinci Bâyezid'in kızlarından birisiyle de evlenen Yahya Paşa, Osmanlı hanedanına damat da oldu. Yahya Paşa, 1506'da öldü. Ancak arkasında kendisi gibi kahraman üç oğlan bıraktı. Oğullarından Ahmed Bey sancakbeyliği yaparken, Mehmed ve Bâli Beyler, Kanuni döneminin önemli komutanlarından olup paşalığa kadar yükseldiler.

Yahya Paşa'nın oğullarından özellikle Bâli Bey, gösterdiği kahramanlık ve başarılarla Kanuni döneminin en meşhur devlet adamlarından oldu. Yahya Paşalu ve Koca diye anılan Bâli Bey birçok kale fethedip, Belgrad'ın alınmasıyla 1526'daki Mohaç Savaşı'nın kazanılmasında da büyük rol oynadı. Yahya Paşazâde Bâli Bey, İkinci Bâyezid'in kızı ile Uzun Hasan'ın torunu Ahmed Göde Bey'in kızı ile evlendi.

AKINCI

GURURLANMA
Yahya Paşazâde Bâli Bey, Mohaç Savaşı'ndan sonra Rumeli sancaklarındaki valiliklerinde başarıyla görev yaptı. Daha sonra, "18 kale fethettim, 30 bin kızak Tersane-i Âmire'ye gönderdim, 60 bin baş kestim" diyerek iki tuğunu üçe çıkarmak, yani vezirlik verilmesini talep etti. Ancak Kanuni, yaptığı işler karşısında gururlanan Bâli Bey'e 1530'lu yılların başında gönderdiği hatt-ı hümayununda, "Berhüdar olasun! İki cihanda yüzün ak olsun! Ekmeğim sana helâl olsun! Bir tuğ istemişsün. Ama Gazi Bâlî Bey, senin için henüz bir tuğ zamanı değildür.

Gerçi sen bize bu hizmetleri ve iyiliği eyledün. Ben de senün iyiliğin karşılığında üç iyilik yaptım. Birincisi size 'emirü'l-müminin' unvanıyla hitap ettük. İkincisi sana hilat gönderdük. Üçüncüsü Hazret-i Peygamber'in sancağını verdük. Sana bu üç şeyle ikramda bulunduk. Bunların üzerinde asla bir ihsan olmaz.

Şimdi sen de bu iyiliklerin şükrünü yerine getirmeye gayret eyleyesün ve her işi Allah'tan bilesün. Ve asla nefsine gurur getirmeyesün. Kendü kılıcın ile bu kadar memleket fethettim demeyesün. Memleket önce Allah'ın, sonra Hazret-i Peygamber'in, sonra da Allah'ın izniyle halifenindür! Ve bey olmak iki kefeli terazidür. Bir kefesi cennet, bir kefesi cehennemdür.

Sen gözleri uyurken kalpleri uyanık olanlardan ol. Her şeyin başı adalettür. Sen de adaletle hükmedersen her günün ibadete sayılur. Allah cümlemizi âdil kullarından eyleye" diyerek tarihe geçen bir cevap verdi.

KANUNİ'DEN BÂLİ BEY'E
Kanuni, Bâli Bey'in talebine karşı Kemal Kürkçüoğlu tarafından yayınlanan hatt-ı hümayunla, yani kendi el yazısıyla şu emri yazmıştı:



"Padişaha yakın olan seçkinlerin övüncü, sultanların ve meliklerin kendisine güvendiği, müşriklerin ve kâfirlerin katledicisi itibarlı Lalam Gazi Bâli Bey'e, yüce fermanım sana ulaştığında bilesin ki, gönderdiğin mektup ulaştı ve okunduktan sonra içindekiler malumumuz oldu. 18 kale fethetmişsün, 30 bin kızak Tersane-i Âmire'ye gönderüp, 60 bin baş göndermişsün. Berhüdar olasun! İki cihanda yüzün ak olsun! Ekmeğim sana helâl olsun!
Bir tuğ istemişsün. Ama Gazi Bâli Bey bir tuğ zamanı değildür. Gerçi sen bize bu hizmetleri ve iyiliği eyledün. Ben de senün iyiliğin karşılığında üç iyilik yaptım. Birincisi size 'emirü'l- müminin' unvanıyla hitap ettük. İkincisi sana hilat gönderdük. Üçüncüsü Hazret-i Peygamber'in sancağını verdük. Sana bu üç şeyle ikramda bulunduk. Bunların üzerinde asla bir ihsan olmaz.

Şimdi sen de bu iyiliklerin şükrünü yerine getirmeye gayret eyleyesün ve her işi Allah'tan bilesün. Ve asla nefsine gurur getirmeyesün. Kendü kılıcın ile bu kadar memleket fethettim demeyesün. Memleket önce Allah'ın, sonra Hazret-i Peygamber'in, sonra da Allah'ın izniyle halifenindür! Ve bey olmak iki kefeli terazidür. Bir kefesi cennet, bir kefesi cehennemdür.

Sen gözleri uyurken kalpleri uyanık olanlardan ol. Her şeyin başı adalettür. Sen de adaletle hükmedersen her günün ibadete sayılur. Allah cümlemizi âdil kullarından eyleye! Serasker ve bey olarak hükmünün geçtiği yerlerde olan zulümden kıyamet gününde biz azarlanırsak senin eteğine yapışurum. Şayet o gün utanmayup yakanı selamet ile alasun. Ve bir adamı işte kullanmak istersen asla dış görünüşüne itimat eylemesün!

Yazının devamı için tıklayınız