İşveren bünyesinde en az 30 işçi çalışmalıdır.
İşçinin işten çıkarıldığı tarihte işletmede en az 30 kişinin çalışıyor olması gerekmektedir. Burada 30 kişinin işverene ait tek bir işyerinde çalışıyor olması şart değildir. Aynı işletmeye ait işyerlerinde 30 veya 30'dan fazla işçi çalışıyorsa bu şart sağlanmış demektir. Burada bir tartışma konusu işverenin yurtdışındaki şubelerde çalıştırdığı işçilerin de hesaba katılıp katılmayacağıdır. Yurtdışındaki şubelerde çalışan işçilerin de bu hesaba dahil edilip edilmeyeceği hususunda yargı kararlarında bir netlik olmasa da Yargıtay vermiş olduğu kararlarda genel olarak yurtdışında çalışan işçileri de bu hesaba dahil etmektedir. Ayrıca eğer işçi taşeron bir işveren bünyesinde çalışıyorsa 30 kişinin hesabında hem taşeron işverenin hem de asıl işverenin işçileri birlikte toplanacaktır. Hesaplamada işçinin işten çıkarıldığı tarihteki işçi sayısı esas alınacaktır.
İşçi, işveren vekilliği tarzında bir statüde çalışmıyor olmalıdır.
İşveren vekilliğinden kasıt işletmenin bütününü sevk ve idare eden, işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan çalışanlardır. İşten çıkarılan işçi; çıkarılmadan önceki statüsünü, hak ve yetkilerini iyi bir şekilde değerlendirmeli, söz konusu statüsünün işveren vekilliği kapsamına girip girmeyeceğini tahlil etmelidir.
İşe iade davasına ilişkin arabuluculuk başvurusunun ve devamında işe iade davasının yasal süresi içerisinde açılması gerekmektedir.
Bilindiği üzere artık işe iade davalarında da dava öncesi arabulucuya başvurmak zorunlu. İşçi fesih bildirimi kendisine tebliğ olduktan sonra 1 ay içerisinde arabulucuya başvurmalı, eğer arabulucu da işvereni ile anlaşamazsa son arabuluculuk tutanağının tutulduğu tarihten İtibaren 2 hafta içerisinde iş mahkemelerinde işe iade davasını açmalıdır. Diğer şartlar ne kadar sağlanmış olursa olsun söz konusu süreler kaçırıldıktan sonra dava açılsa dahi bu dava mahkeme tarafından reddedilecektir.
Önem arz eden bir diğer durum ise işverenin işçiyi fesih ihbar süresine uyarak işten çıkarmasıdır. İş Kanunu'nun ilgili hükümlerine göre eğer işverenin elinde işçiyi derhal işten çıkarmak için, İş Kanunu Madde 25'te sayılan herhangi bir haklı sebep yoksa ve ihbar tazminatı ödemeden işçiyi çıkarmak istiyorsa o işçiye belli bir süre önce bildirimde bulunarak kendisini x tarihinde işten çıkaracağını ihbar etmelidir. Burada işverenin ne kadar süre önce işçiye ihbarda bulunması gerektiği işçinin kıdem süresine bağlı olarak İş Kanunu'nda belirtilmiştir. İşte tam bu noktada işçinin arabulucuya başvurmak üzere 1 aylık süresi, söz konusu ihbarın işçiye ulaşmasından itibaren başlamaktadır. Örnek vermek gerekirse; işveren, 2 yıllık kıdemi olan bir işçiye, 02.01.2020 tarihinde bildirimde bulunarak kendisini 6 hafta sonra yani 13.02.2020 tarihinde işten çıkaracağını bildirmişse, burada 30 günlük arabulucuya başvuru süresi bildirimin işçiye ulaştığı 02.01.2020 tarihinde başlayacaktır. İşçi gerekirse çalıştığı sırada gerekli müracaatlarını yapacaktır. İşçi yanılgıya düşüp fiilen işten ayrıldığı tarihi esas alırsa işe iade süresini kaçırmış olacaktır.
İşverenin işçiyi çıkarmakta haklı ya da geçerli bir sebebi olmamalıdır.
İşverenin işçiyi çıkarabileceği haklı sebepler İş Kanunu Madde 25'te sayılmıştır. Bunun dışında, haklı fesih sebepleri kadar ağır olmayan ancak işveren açısından söz konusu işçiyle işe devam etmeyi mümkün kılmayan birtakım sebepler de vardır ki bunları geçerli sebepler olarak adlandırmaktayız. Geçerli sebepler genel olarak; işçinin performansının düşüklüğü, işçinin haklı sebep teşkil edecek kadar ağır olmayan ancak iş ilişkisini devam ettirmeyi işveren açısından çekilmez kılabilecek düzeyde birtakım davranışları ve son olarak işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan sebeplerdir.