Hayrın anahtarları ellerine verilen kimselere ne mutlu

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 20 Mayıs 2019 Güncelleme 20 Mayıs 2019, 07:59
Hayrın anahtarları ellerine verilen kimselere ne mutlu

İÇİNDEKİLER

Enes b. Mâlik'ten rivayet edildiğine göre, Rasûlüllah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
"İnsanlardan öyleleri var ki, hayrın (önünü açan) anahtarları gibidir ve şerrin de (önünde duran, ona mâni olan) sürgüleri gibidir. Kimisi de şerrin anahtarı ve hayrın sürgüsü gibidir. Yüce Allah'ın, hayrın anahtarlarını ellerine verdiği o kimselere ne mutlu! Ve ne yazık Yüce Allah'ın şerrin anahtarlarını ellerine verdiği o kimselere!" (İbn Mâce, Sünne, 19.). Hz. Peygamber "şu hayır kapısıdır", "Şunun tamamı hayırdır", "şunda ise hiç hayır yoktur" diyerek eliyle bir bir işaret ediyor. En hayırlı olanı da haber veriyor, en şerli olanı da. Şerrinden en çok sakınılması gerekeni de bildiriyor, şerrinden Allah'a sığınılması gerekeni de. Bazen insanların en hayırlılarını haber veriyor, bazen ise amellerin. Hayır görünen şerri de bildiriyor çok sevdiği ümmetine, şer sanılan hayrı da.

İYİ DAVRANMALI
Peygamberimiz hayrın anahtarlarını ellerine alıp da hayır kapılarını üşenmeden, çekinmeden, nasıl olur, ne denir demeden, bu davranışıyla sadece Rabbinin hoşnutluğunu dileyerek açanları, insanların en hayırlılarını işaret ediyor:
Hanımlarına karşı en iyi şekilde davrananları (İbn Mâce, Nikâh, 50.), kimseyi incitmeden borç verenleri (İbn Mâce, Ticaret, 62.), Kur'an öğrenen ve öğretenleri (İbn Mâce, Sünnet, 16), ömrü uzun, ameli güzel olanları (Tirmizi, Zühd, 22.), güzel ahlak sahiplerini (Buhârî, Edeb, 39.), hayrı umulan ve şerrinden emin olunanları (Tirmizi, Fiten, 76.) "insanların en hayırlıları" arasında sayıyor.
Hayânın sırf hayır olduğunu (Müslim, Îmân, 61.), yumuşak huylu (rıfk sahibi) kimselerin hayırdan nasibini aldıklarını (Tirmizî, Birr, 67.), hayır konuşmamaktansa susmanın daha iyi olduğunu (Müslim, İman, 74), ölümün dahi hayırlı olanının dilenmesi gerektiğini (Buhârî, Merdâ, 19.) bildiriyor.
Arkadaşın en hayırlısının arkadaşına faydası dokunan, komşunun en hayırlısının ise komşusuna iyi davranan olduğunu söylüyor.
(Tirmizi, Birr, 28.) Eşine huzur veren kadının (Nesaî, Nikah, 14.), el emeğiyle elde edilen kazancın (Ahmed b. Hanbel, II/334.), borcunu güzel bir şekilde ödeyen tüccarın (Ahmed b. Hanbel, II/19.) "hayırlı" olma vasfını kazandığını bildiriyor. Aslında o, her insanı kendisine en yakın olan hayır kapısına yönlendiriyor, o kapıya yaklaştırıyor.
Elindeki hayrın anahtarını hatırlatarak bir an evvel o kapıyı açması için onu teşvik ediyor. Hayrın sayısız kapısı önümüzde, onların anahtarları ise elimizde. Buna rağmen bunca kötülük nerden geliyor?
Kapıları açmayı erteledikçe, bazılarını açmayı gözümüzde büyütüp bazlarını küçümsedikçe, açtığımızın sadece bir kapı değil koca bir çığır olduğunu fark edemedikçe, örümcek ağlarına mahkum olacak hayır kapıları. Üzerine kilit vurmayı düşünmediğimiz, gündemimize almadığımız, elbet bir başkası kapatır dediğimiz her kötülük kapısı ise farkında olmadan ve hızla dünyamızı kirletmeye devam edecek.

MASUMİYETİNİ YİTİRİR
İyiliğin boynu bükük gönlü kırık olduğu zamanları yaşıyoruz; ahir zamanda iyi olmak zor zira. İyiliğin kendisinin değil resminin paylaşıldığı zor zamanlara tanıklık ediyor insanlık. İnsanlar iyilik namına heybelerine doldurdukları her bir şeyi pervasızca ortalığa dökmekten büyük zevk duyuyorlar. Oysa iyilik sadece yapılır, ifşa edilmez. Üzerinde konuşuldukça değerinden bir şeyler kaybettiğine, masumiyetini yitirdiğine inanılır. Rengi beyazdır iyiliğin, tabiatı itibariyle hiçbir lekeyi kaldıramaz. Lekelendiğinde ise kötülükten bir farkı kalmaz. Sonra karışır iyi ve kötü, hayır ve şer. Bir iyinin yerine kötülük ikame edilir.
Böyle zamanlarda kendine sormalıdır kişi "Kendini iyi hissedip hissetmediğini".
Zira iyi olmadan, kendini iyi hissetmeden iyilik yapılmaz.
İyi olunmadan hayra anahtar, şerre kilit olunmaz. Sayısız kapı var önümüzde... Hangi kapısından girelim cennete? (Hikmetin 40 kapısı, Diyanet İşl. Bşk.yay.)

BİR AYET
"Eksik ölçüp tartanların vay haline! Onlar insanlardan alırken tam ölçerler. Kendileri başkalarına bir şey ölçtükleri veya tarttıkları zaman eksik ölçer ve tartarlar. Onlar düşünmezler mi ki, büyük bir günde (hesap vermek üzere) diriltilecekler!". (el- Mutaffifîn, 83/1-5).