İnsan için ancak çalışmasının karşılığı vardır

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 17 Mayıs 2019 Güncelleme 17 Mayıs 2019, 07:57
İnsan için ancak çalışmasının karşılığı vardır

İÇİNDEKİLER

Tevekkül, kulun kendisine düşeni yaptıktan sonra sonucu yani kararı Allah'a bırakması ve O'na güvenmesidir. Pek çok kimse bu konuyu yanlış anlıyor, tevekkülü, görevi terketmek zannediyor. Yani kulluk görevlerinin yerine getirilmesini Allah'a havale edip, emir ve komuta mercii olarak kendilerini görmek istiyorlar.

ALLAH RIZIKLANDIRIR
İsrailoğullarının vaktiyle Hz. Musâ'ya: "Ey Musa, git, sen ve Rabbin ikiniz savaşınız. İşte biz burada oturup duracağız." (el-Maide 5/24) dedikleri gibi demek istiyorlar. Bu ise Allah'a tevekkül ve güvenmek değil, O'nun emrine güvensizliktir, tevekkülsüzlüktür. Tevekküle en güzel örnek çiftçidir. O vaktinde usûlüne göre tarlasını eker, sonrasını Allah'a bırakır. Böyle yaptığı yani görevini yerine getirdiği takdirde Allah o kimseyi rızıklandırır. Peygamberimiz bu konuda kuşları örnek veriyor ve şöyle buyuruyor: "Sizler Allah'a gereği gibi tevekkül etseydiniz (sabahleyin yuvasından) aç olarak gidip (akşamleyin) tok olarak dönen kuşları rızıklandırdığı gibi sizi de rızıklandırırdı." (Tirmizi, Zühd, 33). Dikkat edilirse, kişinin önce kendisine düşeni yapması ve çalışması, sonra da Allah'a tevekkül etmesi gerekmektedir. Çünkü yatarken kuşların rızıkları ayaklarına gelmiyor. Karınlarını doyurmak için Allah'ın yarattığı rızkı kendileri arayıp buluyorlar. O halde tevekkül, insanın kendisini ihmal etmesi ve çalışmayı bırakarak, "nasıl olsa Allah benim rızkımı verecektir" demek, değildir.

ÇALIŞMAK GÖREVİ
Evet, her canlının rızkını Allah veriyor. Ancak kuşlar örneğinde olduğu gibi bu rızkı çalışarak elde etmek de kulun görevi. Kul bu görevini yapmaz da "Allah'a tevekkül ettim, O, benim rızkımı verir" derse, bunun anlamı, benim görevimi Allah yapsın demek olur ki, böyle bir tevekkülü Allah emretmemiştir. Peygamberimizi ziyarete gelen bir bedevî: "Deveyi bağlayıp ta mı yoksa salıverip de mi Allah'a tevekkül edeyim" diye sorunca, Peygamberimiz: "Deveni bağla da öyle tevekkül et" (Tirmizi, Kıyame, 60) buyurmuş ve bedevî'ye görevini yaptıktan sonra tevekkül etmesini emretmiştir. Allah Teala her canlının rızkını vereceğini va'detmiştir. Bu rızkın elde edilmesi için bir takım sebepler yaratmıştır. Bu sebeplere yapışmak ve Allah'ın takdir ettiği rızkı arayıp bulmak, insanın görevidir. "Rızkım varsa nasıl olsa beni bulur"deyip oturmak sonra da," Ben Allah'a tevekkül ettim, 0, benim rızkımı verecektir" demek yanlıştır. Allah'ın böyle bir adeti yoktur. Allah, rızkını arayana ve çalışana verir.

TEDBİR ALINMALI
"İnsan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur." (en-Necm, 53/39) ayeti, insanın çalışmasından başka bir şey eline geçmeyeceğini çok açık bir şekilde ifade etmektedir. Kur'anı Kerim'de tedbir ile ilgili ayeti kerimelerden bazılarını burada hatırlatmak yararlı olur. Hz. Mûsa Fir'avn'ın zulüm ve baskılarına dayanamayacak hale gelince, kendisine inananlarla birlikte Mısır'dan ayrılmasına Allah Teâlâ izin vermiş, alacağı tedbir konusunda da kendisine şöyle emretmiştir. "Kullarımı geceleyin yürüt, çünkü siz takip edileceksiniz." (ed-Duhan 44/23) Peygamber olan Hz. Mûsa Allah'ın emri ile Mısır'ı terkettiği halde alacağı tedbir konusunda da Allah tarafından uyarılmıştır. Peygamberimizin de Mekke'den Medine'ye hicret için kendisine Allah tarafından izin verildiği halde benzer tedbire başvurduğunu görüyoruz. Medine'ye gidecektir. Medine ise Mekke'nin kuzeyindedir. Ama bir tedbir olmak üzere Peygamberimiz Medine'ye ters yönde bulunan Sevr dağına geliyor ve burada saklanıyor. Çünkü müşrikler onun Medine'ye gideceğini düşünerek onu o yönde aramaya koyulacaklardır. İşte Peygamberimiz bu tavrı ile bize, tedbir almadan Allah'a tevekkül etmenin, Allah'ın emrettiği tevekkül olmayacağını öğretiyor.

BAŞARIYA ULAŞTIRIR
Bir insan her işinde Allah'a güvenirse Allah ona yardım eder ve onu başarıya ulaştırır. Bunun en güzel örneği Peygamberimiz'dir. O, insanları Allah'ı tanımaya ve O'na ibadet etmeye çağırdığı zaman yalnızdı. İçinde doğup büyüdüğü toplumun ileri gelenleri, söz sahipleri ona karşı idiler. Sadece amcası Ebû Talip onu koruyordu. Fakat o, amcası Ebû Talib'e değil, Allah'a güveniyordu. Nitekim Ebû Talip, Mekke müşriklerinin kendisine Peygamberimizi himaye etmekten vaz geçmesi hususunda yaptıkları baskıya dayanamaz hale gelmişti. Bunun üzerine Peygamberimizin bu davadan vazgeçmesini isteyen sözler söylemesi üzerine Peygamberimiz, "Amca, vallahi, bu işi bırakmam için bir elime güneşi, diğer elime ayı koysalar, ben yine bu davadan vazgeçmem. Ya, Allah onu bütün cihana yayar, görevim biter, ya da bu yolda ölür giderim", diyerek Allah'a olan sonsuz güvenini gösterdi. Peygamberimizin sonsuz bir güvenle Allah'a dayandığını gösteren bir başka örnek de şudur: O, Mekke'den Medine'ye olan hicretinde Hz. Ebû Bekir ile birlikte Mekke yakınında bulunan Sevr mağarasında saklanmıştı.

ARAYIP BULACAKTIR
Mekke müşrikleri Peygamberimizi aramaya koyulmuş ve izini mağaranın başına kadar takip etmişlerdi. O kadar yaklaşmışlardı ki, ayaklarının dibine baksalar onu göreceklerdi. Bundan endişeye kapılan Hz. Ebû Bekir: 'Bizi görecekler, ey Allah'ın Resûlü' dedi. Peygamberimiz Allah'a olan güvenini ifade eden bir sesle: "Korkma, gam yeme, Allah bizimle beraberdir." (et- Tevbe, 9/40). Allah'a tevekkül edip O, benim rızkımı verecektir, diyerek çalışmayı bırakan kimse ya aç kalır veya başkasına yük olur. Bunu da tevekkül ile ifade etmesi doğru değildir. Çünkü az önce de ifade ettiğimiz gibi, insan için ancak çalışması vardır. İnsan çalışacak ve Allah'ın kendisine takdir ettiği rızkı arayıp bulacaktır.



OSMANLI'DA DİŞ KİRASI GELENEĞİ:
Diş kirası, eskiden ramazanlarda iftar daveti verilen saray ve konaklarda misafirlere verilen hediyeler için kullanılan bir ifadedir. Osmanlı Devleti'nde devlet adamlarının saray ve konaklarında her akşam iftar yemeği verilmesi bir gelenekti. Bu iftarlarda misafirlere ve özellikle fakirlere yemekten sonra diş kirası adıyla para ve çeşitli hediyeler dağıtılırdı. Diş kirasında, misafirler ayrılırken onlara küçük kadife keseler içinde hediyeler takdim edilir. Ev sahibi bununla; "Misafirim oldunuz, benim sevap kazanmam için siz zahmet çektiniz, dişlerinizi yordunuz, bu da sizin dişinizin kirası olsun." demek isterdi.

BİR DUA
"Allah'ın ismine sığınıyor ve Allah'a tevekkül ediyorum. Allah'ım, doğru yoldan sapmaktan ve saptırılmaktan kaymaktan ve kaydırılmış olmaktan haksızlık etmekten ve haksızlığa uğramaktan, saygısızlık etmekten ve saygısızlığa uğramaktan sana sığınırım." (Ebû Dâvud, "Edeb", 112).

BİR HADİS
MUAZ b. Cebel anlatıyor: Peygamberimiz bana: Ey Muaz, Allah'ın kulları üzerindeki hakkı nedir, bilir misin? diye sordu. Ben: Allah ve Resûlü daha iyi bilir, dedim, Peygamberimiz: O'na ibadet etmeleri ve kendisine hiçbir şeyi ortak koşmamalarıdır, buyurdu. Sonra: Ey Muaz, kulların Allah üzerindeki hakkı nedir? Buyurdu. Ben: Allah ve Resûlü daha iyi bilir, deyince, Peygamberimiz: "O'na ibadet edip, hiçbir şeyi ortak koşmadıkları takdirde, onlara azap etmemesidir." buyurdu. (Müslim, İman, 10)

PROF. DR. ALİ KÖSE