Namaz müminin miracıdır

Namaz, insanın ruhunu yıkar, kalbini saf ve temiz bir hale getirir. İnsan namazda Allah’a yaklaşır. Kur’an-ı Kerim’de, namazın kötülüklere engel olacağı belirtilir.

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 07 Mayıs 2019 Güncelleme 07 Mayıs 2019, 07:57
Namaz müminin miracıdır

İÇİNDEKİLER

Peygamber Efendimiz bir hadislerinde: "Evimizin önünden akan bir nehir olsa, günde beş defa bu nehirde yıkansanız, üzerinizde kirden pastan hiç eser kalır mı? İşte beş vakit namaz böyledir, günahları siler süpürür" buyurmuştur. Yani namaz insanın ruhunu yıkar, kalbini saf ve temiz hale getirir. Kur'an-ı Kerim'in ifadesiyle, 'Yerdeki ve gökteki bütün varlıklar Allah'ı tesbih ederler' (el-İsra 17/44). Yani kendi dilleriyle O'na ibadet halindedirler. İşte namaz, onların hepsinin ibadet şekillerini içinde toplamaktadır. İnsan namazda kıyamda iken dikey, rükûda yatay bir halde bulunur. Secdede ise başı yerdedir. Bu sonuncu halde iken Allah'a yaklaşır. Secde vaziyeti, insanın Rabbi'ne en yakın olduğu haldir. İnsan Allah karşısında maddi olarak ne kadar eğilir ve küçülürse, manen o nispette büyür ve yücelir.
ALLAH'A YÖNELİŞ
Kur'an-ı Kerim'de namazın kötülüklere engel olacağı belirtilir (el-Ankebût 29/45). Sahibini ahlâksızlık sayılan tutum ve davranışlardan vazgeçirmeyen namaz, faydasızdır. Kur'an'da gaflet içinde ibadet edenler için "Yazıklar olsun o namaz kılanlara" (Mâun Sûresi) buyrulur. Hadiste ise "Nice namaz kılanlar vardır ki, kıldıkları namazdan ellerine geçen sadece uykusuzluk ve zahmettir" denilmiştir. Namazın özü, Allah'ın huzurunda kalbin saygı ile dolması, dil ile Allah'ın anılması, bedenle O'na azamî derecede saygı tavrı sergilenmesinden ibarettir. Bu üç unsur öteki dinlerin ibadetlerinin de özü sayılır. Bu üçü arasında en önemli olan ise birincisidir. Dilsiz kimse ikincisini, kötürüm kimse de üçüncüsünü yerine getiremeyebilir. O halde namazda özün özü kalpteki Allah'a yöneliş, O'na olan sonsuz saygı ve sevgi duygusunu canlı tutuştur.
'SEN EN YÜCESİN'
Kur'an-ı Kerim'de namaz zikir, yani Allah'ı anma, O'nu hatırlama olarak da ifade edilir (el-Ankebut 29/45). Bir kimsenin namazı, o sırada Allah'ı hatırlaması ölçüsünde değer taşır. Gaflet içinde kılınan namaz, şeklen namaz olsa bile gerçek namaz olmaktan uzaktır. Bununla birlikte namaz sırasında bir an bile Allah'ı hatırlayıp, kendini O'nun huzurunda hissetmek bile bir başarıdır. İnsan namaz kılarken en azından böyle bir huzur anını yakalamayı düşünmelidir. Bu büyük bir mutluluktur. Namazda ilk okunan dua olan 'Sübhâneke' kelimesinin anlamı "Allah'ım seni tesbih ve tenzih ederim, sen en yücesin, sen en büyüksün" demektir. Bu düşünce ve duygularla Allah'a yönelen kul, O'nu içinde duymaya çalışır. Daha sonra 'Fâtiha' suresi okunur. Burada Rabbi'mizle bir konuşma söz konusudur. Önce Allah'a hamdedilir. O'nun âlemlerin Rabbi olduğu, her şeyin sahibi ve hâkimi bulunduğu belirtilir. "Yalnız sana kulluk ederiz" denir. Daha sonra "Yalnız senden yardım dileriz" denir. Yani bana kulluk etme imkanı ve gücünü veren de sensin demektir. O halde, "Ya Rab, ben sana sığınıyorum. Bizi sırât-ı müstakîme (doğru yola) ilet" diye dua ve niyazda bulunulur.
DİRİLİŞİN SEMBOLÜ
Namazda bedenin aldığı pozisyonlar mükemmel bir uyum içerisinde birbirlerini tamamlarlar ve her biri bir sonrasına hazırlar. Kıyam pozisyonu namazın başlangıcıdır. Bu yüzden kıyam ve Fatiha tilavetiyle Cenab-ı Allah'ın ilahi huzuruna gireriz. Kıyam; insanın şerefli, aziz ve seçkin duruşunu ifade eder. Ölümden sonra diriliş olan haşri sembolize eder. Rükû, eğilmek demektir. Allah'a saygının, O'nun büyüklüğünü itiraf etmenin fiilî şeklidir. İnsan izzet sahibi, değerli bir varlıktır. Başka fâni varlıklar karşısında eğilmek ona yakışmaz. Allah'ın huzurunda eğilip, kulluğun sâdece O'na ait olması gerektiğini bilenler, başkaları önünde eğilmezler. Bir tek kapıya, yani yalnızca Allah'a kul olmasını bilenler başka kulluklardan; insana, paraya, mevkiye, şöhrete kul olmaktan yakalarını kurtarmış olurlar. Rükûda Allah'ın azamet ve yüceliği dile getirilirken, doğrulunca da şükrün O'na mahsus olduğunu belirten sözler söylenir.
O'NUN HUZURUNDA
Okuduğu sure ve duaların manalarını da göz önünde bulunduran kişi, namazda Rabbiyle karşı karşıyaymış, O'nunla konuşuyormuş gibi bir yakınlık duygusu hissetmeye çalışmalıdır. Bu seviyeyi yakalayamamak namazdan vazgeçmeyi gerektirmez. Gönül ehli şöyle diyor: "Önünde beklediğiniz kapıyı cevap almak için çalınız. Cevap gelmeyince vazgeçen muhtaç değil demektir. Bu durumda ev sahibi ona ilgi göstermez. Bu yüzden namaz terkedilirse mânevî kayıp büyük olur." Namazda Allah'ın huzurunda bulunduğunun farkında olmayan ve aklı fikri ticaretinde veya başka dünyevi işlerinde takılıp kalan kimse, şeklen namaz kılsa bile gerçek anlamda namaz kılmış sayılmaz. Bu yönden namazın öteki ibadetlerden farklı bir özelliği vardır. Namaz kılan kimse, görünüş olarak da başka hiçbir şeyle meşgul olamaz. Namazı, onu diğer işlerden alıkoyar. Meselâ oruç tutan bu sırada alış veriş yapabilir, Hac ibadetinin yapıldığı günlerde de bu mümkündür. Namaz sırasında ise bunlar söz konusu değildir. Namazı ciddiye almamak, vaktine dikkat etmemek, insanların yanında başka, yalnızken başka kılmak, Allah rızasından başka maksatları gözetmek, namaza istemeyerek kalkmak, münafıklık alameti olarak kabul edilmiş ve namazı böyle kılanların namazlarının kabul olunmayacağı ve yüzlerine çarpılacağı beyan edilmiştir. (Mehmet Demirci'nin "İbadetlerin İç Anlamı: Namaz" başlıklı makalesinden yararlanılmıştır).
SORU-CEVAP

Oruçlu kimse abdest alırken hata ile boğazına su kaçırırsa orucu bozulur mu?
Abdest sırasında oruçlu olduğunu bildiği halde ağzını çalkalarken isteği dışında boğazına su kaçan kişinin orucu bozulur. Bu durumda sadece o günkü orucunu kaza etmesi gerekir. Ancak oruçlu olduğu hatırında değilken yani unutarak orucu bozan bir fiili işleyen kişinin orucu bozulmaz. Bir sahabî Resûlullah'a (S.A.S), "Ey Allah'ın Resulü! Oruçlu iken unutarak yiyip içtim. Orucum bozuldu mu?" diye sormuş. Peygamberimiz de "(Hayır bozulmadı) Allah seni yedirip içirdi" cevabını vermiştir. (Ebû Dâvûd, Savm 39)
​HZ. PEYGAMBER'DEN BİR DUA
"Allah'ım! Senden dinde sebat etmemi istiyorum. Senden doğrulukta kararlı olmak istiyorum. Senden nimetlerine şükretmek ve ibadetlerini en güzel biçimde yapmak istiyorum. Senden doğru söyleyen bir dil, sağlıklı ve sana teslim olan bir kalp istiyorum. Bildiğin her zararlı şeyin şerrinden sana sığınıyorum. Bildiğin her hayırlı şeyi istiyorum. Bildiğin her günah için bağışlamanı diliyorum. Sen gizli olan şeyleri çok iyi bilensin." (Tirmizî, Deavât, 23).
ALLAH'IN RAHMET VE ŞEFKATİNİN GENİŞLİĞİ
Bir savaş sonrası, Resulüllah'a bir grup esir getirildi. İçlerinden bir kadın, telaş içinde esirler arasında yavrusunu arıyordu. Sonunda bir çocuk buldu ve onu kucaklayıp bağrına bastıktan sonra emzirmeye başladı. Durumu gören Hz. Peygamber yanındakilere, "Bu kadının çocuğunu ateşe atacağına inanır mısınız?" diye sordu. Onlar da, "Hayır" diye cevap verdiler. Bunun üzerine Peygamber (S.A.V), "Bilin ki, Allah'ın kullarına olan rahmeti, bu kadının çocuğuna olan şefkat ve merhametinden çok daha fazladır" buyurdu. (Buhari, Edeb, 18; Müslim, Tevbe, 22)
BİR HADİS"Mümin, güzel koku satan kimseye benzer. Onunla beraber oturursan sana faydası olur, beraber yürürsen sana faydası olur, beraber iş yaparsan yine sana faydası olur." (Taberani, el-Mu'cemü'lkebir, XII, 319).
BİR HADİS
"Ey iman edenler! Siz kendi sorumluluklarınıza dikkat edin. Siz doğru gittiğiniz takdirde, yanlış yola sapanlar size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah'adır ve yapmakta olduğunuz her şeyi o zaman Allah size bildirecektir." (el-Mâide 5/105).

PROF. DR. ALİ KÖSE