Rahmet ve bağışlanma mevsimi: Ramazan

Bizi rahmet ayı Ramaza’a eriştirdiği için Rabbimize hamdediyor. O’nun sevgili kulu ve elçisi Muhammed Mustafa’ya salat ve selam ediyoruz...

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 06 Mayıs 2019 Güncelleme 06 Mayıs 2019, 07:58
Rahmet ve bağışlanma mevsimi: Ramazan

İÇİNDEKİLER

Günler, haftalar, aylar döndü dolaştı ve bizler rahmet ayı Ramazan'a ulaştık. Sağlık ve afiyet üzere bu aya kavuşmak başlı başına ilahi bir lütuftur. Geçen Ramazan aramızda olan nice kimseler, bu seneki Ramazan'a kavuşamadılar. Rabbimiz bizleri bu yıl da Ramazan'a eriştirdi, önümüze cennet kapılarını açtı, cehennem kapılarını kapatmış, günahlardan arınma, faziletlerle donanma, güzelliklerle bezenme şansı tanıdı. İnsan geçici nimetlerden uzaklaşmadıkça kalıcı lezzetlere kavuşamaz. Oruç, nimetlerin değerini öğreten, teşekkür hislerini uyandıran, insanı yıpratan yığın yığın emel, arzu ve şehvet ağırlıklarını kaldıran, maddenin esaretinden mânanın esenliğine kavuşturan, ihtiras ve tamah zincirlerini koparıp kanaat ve huzur iklimine ulaştıran, bütün varlığımızı kulluk şuuru ve iman nuruyla yücelten bir iksirdir.

HESAPSIZ RAHMET...
Ramazan'da yapılan ibadetlerin ve hayırların yerini hiçbir şey tutmaz. İnsanlar dünyevî fırsatları kaçırmamak için pek çok sıkıntı ve tehlikeyi göze alır, nerede ucuzluk varsa oraya koşar. Alışverişi indirim sezonlarında yapar. Promosyon yapan mağazaların önünde geceden kuyruğa girer. Üç kuruş daha ucuza alabilmek için pazar yerini baştanbaşa dolaşır. Mânevi kazançlara gelince aynı hassasiyeti göstermez. Hâlbuki dünyevi kazançlar geçici, uhrevî kazançlar kalıcıdır. Rabbimiz şöyle buyurur: "Mal ve çocuklar dünya hayatının süsüdür. Kalıcı olan salih ameller (Allah için yapılan iyi ve faydalı işler) ise Rabbin katında hem sevap bakımından daha hayırlıdır, hem de ümit bakımından daha hayırlıdır." (el-Kehf, 46). Alışveriş için indirim sezonunu bekleyenler hesapsız rahmet, bağış ve sevap mevsimi olan Ramazan ayını daha fazla bir heyecanla beklemelidirler. Zira Hz. Peygamber, bir hadisi şeriflerinde "Kullar Ramazanda'ki bereketi bilselerdi, bütün senenin Ramazan olmasını isterlerdi" buyurmuştur.

BİN AYDAN HAYIRLI
Allah Resûlü (s.a.v.) bu ayın kıymetini ve bereketinden istifâde yollarını, bir Şâban ayının son gününde şöyle ifâde buyurmuştur: "Ey insanlar! Sizi mübârek ve büyük bir ay gölgelemiştir. O, içinde bin aydan daha hayırlı bir gece bulunduran aydır. Allah Teâlâ'nın oruç tutulmasını farz kıldığı, gecesinde ibâdet yapılmasını sevap kıldığı bir aydır. Kim bu ayda hayırlı bir davranışla Allah'a yakınlık gösterirse diğer aylardaki bir farzı yerine getirmiş gibi olur. Kim de bu ayda bir farzı yerine getirirse diğer aylardaki yetmiş farzı yerine getirmiş gibi olur. O, sabır ayıdır. Sabrın karşılığı da cennettir. Bu ay, başkalarının dert ve sıkıntısına ortak olma ayıdır. Bu, mü'minin rızkının artırıldığı bir aydır. Kim bu ayda bir oruçluya iftar verirse, bu onun günahlarının bağışlanmasına, cehennem azâbından kurtulmasına ve kendi mükâfâtından hiçbir şey eksilmeden bir oruç tutma sevâbına daha nâil olmasına vesîle olur." Bunun üzerine sahâbîler: "-Ey Allah'ın elçisi! Hepimiz bir oruçluyu doyuracak kadar yiyeceğe sahip değiliz." dediklerinde, Peygamberimiz: "-Kim bir oruçluyu bir hurma ile veya içecek su ile veya tadımlık bir süt ile iftar ettirirse, Allah ona bu sevâbı verir." buyurdu. Farkında olmadan günler geçiyor. Ömürler tükeniyor. Gündelik meşgaleler içinde kendimizi kaybediyoruz. Ölümü, hesabı unutuyoruz. Küçük kazançlar peşinde koşarken büyük kazançtan mahrum oluyoruz. Ramazan bütün güzellikleri ihtiva eden bir hazinedir. Mühim olan bu hazineyi keşfetmek, bu güzelliklerden yararlanmaktır. Her türlü kıymetli eşyanın sergilendiği bu pazardan eli boş dönmek en büyük kayıptır. Teravih namazlarıyla, sahur vakitleriyle, mukabelelerde okunan Kur'an-ı Kerim tilavetleriyle, hatimlerle, iftar vaktini beklemenin heyecanıyla, Kadir gecesindeki manevi coşkusuyla, yapılan hayırlarla, fitre ve zekatla, bayram sabahının neşesiyle mübarek Ramazan ayını gerçek anlamda yaşamayı Rabbimiz bize nasip etsin.

İFTAR DUASI:
"Allah'ım! Senin rızân için oruç tuttuk, senin verdiğin rızıkla orucumuzu açtık, bizden kabul buyur; çünkü sen her şeyi işiten ve bilensin."

SAHURUN BEREKETİ
Peygamberimiz "Sahur yemeği yiyin. Çünkü sahur yemeğinde bereket vardır" buyurarak Müslümanlar'dan bir yudum su ile olsa da mutlaka sahur yapmalarını istemiştir. Resul-i Ekrem, sahurun bereketinden sık sık bahsetmiş, sahabeden Irbad bin Sariye'yi sahura davet ederken de, "Mübarek yemeğe gel" diyerek bu yemeğin hayırlı ve bereketli olduğunu farklı bir şekilde ifade etmiştir. Sahur yapanlara Allah'ın merhamet, meleklerin de hayır duası edeceği müjdesini vermiştir.



CEMAATLE NAMAZIN ÖNEMİ
Peygamber Efendimiz'in hadislerinden cemaatle namaz kılmanın önemine dair şu hususları öğreniyoruz: Cematle kılınan namaz, tek başına kılınan namazdan 27 kat daha sevaptır. İki kişinin birlikte namaz kılması tek başına kılmaktan, üç kişinin birlikte namaz kılması iki kişiyle namaz kılmaktan daha değerlidir. Cemaat ne kadar çok olursa, Allah Teâlâ da o kadar hoşnut olur. Bir kimse güzelce abdest alır, sonra sırf namaz kılmak için câmiye giderse, câmiye girinceye kadar attığı her adım sebebiyle derecesi bir basamak yükseltilir ve bir günahı bağışlanır.

'ONU BAĞIŞLA...'
Câmiye girince de, namaz kılmak için orada durduğu sürece, tıpkı namaz kılıyormuş gibi sevap kazanır. Bir mümin namaz kıldığı yerden ayrılmadığı, orada kimseye eziyet etmediği ve abdestini bozmadığı müddetçe melekler:

"Allah'ım! Ona merhamet et!
Allah'ım! Onu bağışla!
Allah'ım! Onun tövbesini kabul et!" diye dua ederler.
Allah Teâlâ, cemaatle namaza devam eden kimseye, camiye her gidiş gelişinde cennette ikramlar hazırlar. Bir Müslüman, câmiye giderken attığı her adım için sevap kazanır. Karanlık gecelerde câmiye yürüyerek gidenlere, kıyamet gününde pırıl pırıl yanan bir nur verilecektir.


SORU-CEVAP

RAMAZAN AYINDA ORUÇLUYKEN YOLCULUĞA ÇIKAN KİMSE, YOLCULUK SEBEBİ İLE ORUCUNU BOZARSA NE GEREKİR?
Ramazan'da en az 90 km. mesafedeki bir yere gitmek için yola çıkacak olan kimse, geceden oruca niyet etmeyebilir. Fakat niyet ettikten sonra gündüz yolculuğa çıksa, bu yolculuk esnasında meşru başka bir mazereti bulunmazsa orucunu bozmamalıdır. Başlanan bir ibadetin mazeret yoksa tamamlanması gerekir. Yolculuk bir mazeret olduğu için, eğer orucunu seferîliği başladıktan sonra bozarsa kendisine sadece kaza gerekir.

KAZAYA KALAN RAMAZAN ORUÇLARININ BELLİ BİR SÜREDE TUTULMA ZORUNLULUĞU VAR MIDIR?
Ramazan ayında tutulamayan veya bir mazeret sebebiyle başlanıp da bozulan oruçların kaza edilmesi gerekir. Kur'an-ı Kerim'de, "İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutar." (el-Bakara 2/184) buyurulmaktadır. Kaza oruçlarının peş peşe tutulması hakkında herhangi bir delil yoktur. Bu oruçların, geciktirilmeksizin bir an önce tutulması uygun olur. Çünkü bu bir Allah hakkıdır. Kişi, ne zaman öleceğini bilemez. Ramazan orucunun kazası, oruç tutmanın haram olduğu günler dışında her zaman yapılabilir. Hz. Peygamber, Ramazan Bayramı'nın birinci günü ve kurban bayramı günlerinde oruç tutulmayacağını bildirmiştir. (Buhârî, Savm, 66-67).


PROF. DR. ALİ KÖSE