Eleq ipucu sorusu için bekleyiş sona erdi. Türk Telekom'un canlı bilgi yarışması Eleq'in bugünkü yarışması için yapılan açıklamada, "Merhabalar eleqseverler, hafta sonuna bir coğrafya sorusuyla başlıyoruz. Dünya'nın en büyük mozaik müzeleri arasında yer alan, aynı zamanda Suppiluliuma Heykeli'ne ev sahipliği yapan müzemiz hangisidir, biliyor musunuz?" denildi. İşte 8 Şubat Eleq ipucu sorusu ve yanıtı...
ELEQ İPUCU SORUSU (8 ŞUBAT 2019)
Soru: Suppiluliuma Heykeli'ne ev sahipliği yapan müzemiz hangisidir?
Cevap: HATAY ARKEOLOJİ MÜZESİ
SUPPİLULİUMA HEYKELİ HAKKINDA
Antakya'nın (Antiocheia) 35 kilometre doğusunda, Antakya-Aleppo yolu boyunca sürdürülen Tell Tayinat 2012 kazı çalışmaları sırasında, iki anıtsal heykeltraşlık eseri ortaya çıkarıldı: Devasa bir insan figürü ve kabartmalı sütun altlığı. Her ikisi de bazalttan yapılmış ve giriş kapısı kompleksinin merkezi geçidinin taş döşeli yüzeyinde bir törenle gömülmüş gibidir.
Yaklaşık 1,5 metre yüksekliğindeki insane figürünün başı ve gövdesi, belinden yukarısı, bozulmadan korunagelmiştir. Heykel tahminen 3,5 – 4 metre uzunluğundadır. Sakallı figür, beyaz ve siyah taşlardan yapılmış, oldukça güzel koruna gelmiş kakma gözlere sahiptir. Saçı ise linear bir şekilde sıralanmış kıvrımlarla takke izlenimi yaratır. Her iki kol da dirseklerden öne doğru bükülmüştür ve her ikisinde de aslan başı ile süslenmiş iki bileklik vardır. Figür sağ elinde bir mızrak tutar ve sol elinde buğday demeti vardır. Göğsünü yarım ay biçimindeki bir takı süsler. Suppiluliuma'nın seferlerinin ve başarılarının kaydedildiği uzun hiyeroglif Luvice yazıt, heykelin arkasına yüksek kabartma olarak işlenmiştir.
HATAY ARKEOLOJİ MÜZESİ HAKKINDA
Hatay Arkeoloji Müzesi ya da Antakya Arkeoloji Müzesi, antik döneme ait eserlerin sergilendiği bir sanat müzesidir. Günümüz Türkiyesi'ne bağlı Hatay ilinin merkez ilçesi Antakya'da bulunmaktadır. Dünyanın ikinci büyük mozaik eserleri koleksiyonuna sahip olduğu söylenir. Müzede sergilenen eserlerin çoğunluğu Antakya'nın Roma dönemine ait mozaiklerden oluşmaktadır. Bu eserlerin çoğunluğu, 1932-1939 yılları arasında yapılan kazı çalışmaları sonucu keşfedilmiştir.
TARİHÇE