Türkler olmadan tarih yazılmaz

Giriş Tarihi 05 Kasım 2017, 00:00 Güncelleme 05 Kasım 2017, 11:48
Türkler olmadan tarih yazılmaz

İÇİNDEKİLER



Senaryosunu yazıp oynadığı 'Ketenpere' filmi vizyona giren Şafak Sezer, "Türkiye'nin köklü bir tarihi var. Türkler olmadan tarih yazılmaz. Avrupa'nın tarihinde varız ama kültüründe yokuz. Mesela Türk sinemasını almıyorlar" dedi.

'CİLDİMİ PALYAÇO MAKYAJLARI YAŞLANDIRDI'
Ünlü oyuncu Şafak Sezer'in yeni filmi 'Ketenpere' izleyiciyle buluştu. Bir figüranın başından geçenleri anlattığı film vasıtasıyla buluştuğumuz ünlü oyuncu, esprileri ile hepimizi kahkahalara boğdu. Mutfağa olan düşkünlüğünü bildiğimiz oyuncu, geçtiğimiz yıl geçirdiği rahatsızlık nedeniyle düzenli beslenmeye başlamıştı. Yediklerine hâlâ dikkat ettiğini belirten Sezer ile mutfağa girip mangal yaptık.
Sohbetimiz sırasında gençlik yıllarından bahseden Sezer, şöyle konuştu: "Ankara'dan İstanbul'a geldim. Palyaço okulunda Mandrake vardı. Onun için ufak tefek sihirbazlık dersleri aldım. Üç top çeviriyordum. 2.5 yıl palyaço oldum. Üç saatte bir makyaj yeniliyordum. Sabah 10'dan akşam 10'a kadar o makyajla duruyordum. Belki de cildimi o yaşlandırdı."
Sezer, hayranı olduğu sanatçılarla ilgili de şunları söyledi: "Gençken İbrahim Tatlıses ve Orhan Gencebay'ın afişleri odamda asılıydı. Bugün ikisiyle de tanıştım, arkadaş oldum. İbrahim Abi'nin taklidini yapıyordum. Hatta bir yarışmada da onun taklidini yapmıştım."



'TELEFONLA YATIP KALKIYORLAR'
Yeni filmi 'Ketenpere'den bahseden ünlü oyuncu, itiraflarda da bulundu: "Ketenpere, hayallerin yıkılması, dönen dolaplar demek. Normalde ketenpereye gelen hep benimdir. Ev yaptırmadan tutun da iş hayatına kadar bir sürü konuda bizi dolandırmaya çalışıyorlar. İş yapıyorsun, 'Zarar ettim' diyorlar, aslında kar ediyorlar. Bir sürü yalan. Sektör, artık 20 yıl önceki gibi değil. Bizim işte herkesi kandırmak çok kolay. Bir kere Kazakistan'a film çekmeye gidiyorduk, ketenpereye gelmişiz. 'Acun Firarda' gibi bir iş yapacağız' dediler. Baktık ki bizi dolandırmaya çalışıyorlar."
Sosyal medyada olmadığını, telefonu sadece konuşmak için kullandığını belirten Sezer, "Peki kızlarınızın teknolojiyle arası nasıl?" sorusuna şöyle yanıt verdi: "Onunla uyuyup onunla kalkıyorlar. Geçen bir video gördüm, Japonya'da bir kız telefonu havuza düşüyor sinir krizi geçiriyor; böyle bir dönemdeyiz. Evde kameramız, fotoğraf makinemiz var. Çocuklar onlara dokunmuyor. Telefonla fotoğraf çekmek istiyorlar. O da bir duygudur, bir yerde biter diye düşünüyorum. Evde 80'lerin atarisi duruyor, hiç ilgilerini çekmiyor."
Haberleri telefondan okumaktansa gazeteden okumayı tercih ettiğini söyleyen ünlü komedyen, alışveriş tutkusuyla ilgili de şöyle konuştu: "Yurt dışına çıktığımda mağazalara giderim. Özellikle şapka almayı severim. Gittiğim yerlerden değişik şapkalar alırım. Bu şapka da Hindistan hatırası."



'FİGÜRANLAR BİZİ ZOMBİ GİBİ GÖRÜYOR'
Senaryosunu yazdığı 'Ketenpere'de 'Kalender' karakterine hayat veren Şafak Sezer, filmde dizi ve sinema sektörüne de göndermeler yapıyor.
"Türkiye'de dört haftada film çekmek çok önemli. Bu açıdan övgüyü hak eden adamlarız" diyen Sezer, sözlerine şöyle devam etti: "Sendikayı gördük bu filmde. '12 saatten fazla çalışmayız' dediler. Hayatımda sette figüranla kavga etmedim. Onlar bizi zombi gibi görüyorlar. Setlerin en önemli adamları, yardımcı oyunculardır. Ben genellikle sete gelen adamlarla konuşurum. Onlara 'Çekingen olmayın' diyorum ama direkt kameraya bakanlara ayar oluyorum. 'Kendin ol, doğal ol' diye yalvarıyorum. Sektöre gelen giden insanları eğiteceğimiz bir okul olması lazım çünkü göz hiçbir şeyi affetmiyor."

'DÜNYA ARTIK BİZİ ÖNEMSEMELİ'
Sezer, Türkiye'nin dış politikadaki tutumuyla ilgili de şunları söyledi: "Bizim köklü bir tarihimiz var. Türkler olmadan tarih yazılmaz, Avrupa'nın tarihinde varız ama kültüründe yokuz. Sinemamızı almıyorlar. Cumhurbaşkanımız da kültür-sanat konusunda eksik olduğumuzu söyledi. Amerika, 1930'lardaki ekonomik krizi sinemayla yendi. Vize dediğin sıkıntı siyasi gerginliktir geçer ama dünyanın bizi önemsemesi lazım."



'İLK ÜNLÜ GÖRDÜĞÜMDE ÜÇ-DÖRT GÜN UYUYAMADIM'
Şafak Sezer'in içinde büyük acılar yaşayan ve her şeyi kendisine dert eden bir adam var bence... O, herkesi güldürse de bence derinlikleri olan biri.
Ünlü komedyen, "Hikayelerinizi nasıl yazarsınız?" sorumuza şöyle cevap verdi: "Sabah kalkarım, eşimle birlikte kahvemizi içerken ona bir hayal anlatırım. O hayali, ilk eşim Esra dinler, sonra bana fikirlerini anlatır. Ondan sonra yemek yapmaya başlarım. Misafirlerim gelir, bu sefer Esra'ya anlattığım hayalimi onlara da anlatırım. O sırada başka fikirler gelir aklıma. Sonra sokağa çıkıp arkadaşlarımın yanına giderim, bu hayalimi onlara da anlatırım. Altı-yedi ay yazarım. Yazı bittikten sonra bu sefer oynamaya başlarım. 80 tane tip varsa 80'ini de oynarım. Sonra yapımcı, tipleri bulur getirir."

Anadolu'yu çok gezdiğini söyleyen Sezer, sözlerine şöyle devam etti: "Tiyatro geçmişi olmayan insanlar var. Bizler gibi Anadolu'yu gezip seyircinin evinde kalmadılar, o samimiyeti yaşamadılar. Yaptığımız mizah ama aynı zamanda çok ciddi bir iş. Mesela çok ciddi bir yerde anlatılan bir fıkra sizi güldürebilir ama sulu bir şey insanı rahatsız edebilir."

"Her şeyde denge sorunu var" diyen Sezer, "40 yıl boyunca hiç kimse aynı çizgide gidemez. Aslında mizah da dengenin bozulmasının bir anlatımıdır" diyor.
Ünlü komedyen, yeni filmi 'Ketenpere'yle ilgili de şunları söyledi: "Filmde oynadığım 'Kalender'; setlere figüran götüren, arasıra da kendisini göstermek için mahalledeki esnafı ufak ufak koparan, parasız biri. Ve bir gün ünlülerle tanışıyor..."
Sezer, sohbetimiz sırasında film çekimleriyle ilgili anılarını da anlattı: "1991 yılında, İzmir'de, 9 Eylül Üniversitesi'nde bir film çektik, çok ciddi ustalarla çalıştık. Sonrasında 'Ana' dizisinde oynadım. İlk iş günümde ünlüleri karşımda gördükten sonra üç-dört gün uyuyamadım. Çocukluğum Ankara'da geçti, o zamanlar açıkhava sinemaları vardı. Her akşam 'Bu akşam şu film sinemalarda' diyen araba, bizim evin önünden geçerdi ve biz onun