Ramazan'daoruç üzerindekikonuşmalararasında enrahatsız edici olanımeselenin diyetleirtibatının kurulduğukonuşmalardır. Hz.Peygamber 'Oruçtutun sağlık bulun'buyurdu gerçi; yinede oruç ile sağlıkve beden bakımıarasında güçlü irtibatkurulduğunda ciddibir sorun ortayaçıkar. Bir ibadetibeden sağlığının aracıhaline getirmek izanve insafla bağdaşır mı? Diyet konuşmalarızenginleşen toplumların tipik özelliği halinegelmiştir. 'Zenginlerin mideden çektiklerifukaranın açlığının intikamıdır' atasözügerçekleşmiş gibidir çağdaş toplumlarda:zenginler yediklerinden daha çoğunu yemeiçmeninyan ürünlerini telafi etmek üzereharcıyor. Yeryüzündeki açları birkaç kezdoyurabilecek müsrif sofralarda tıka-basayiyenler, aşırı beslenme sorunlarını çözmeküzere ağır bedeller ödemek zorundadır.Günümüzün en muteber meslekleriarasında diyet uzmanlığının yer almasıtrajikomiktir. Bu uzmanların konuşmalarındaakla ziyan tavsiyeler, beslenmenin hemenher noktasıyla ilgili ayrıntılı konuşmalareğitimli bir toplumun çelişkilerini anlamakbakımından kayda değerdir. Kaygı artaninsanlarda eğitimin nasıl işlevsizleşebileceğinigörebileceğimiz en iyi örneklerden biri diyetüzerindeki konuşmalardır. Diyet uzmanlarıtakipçilerini 'gassal elinde meyyit (yıkayıcıelindeki ölü)' haline getiren kadim şeyhlerdenrol çalmışa benziyor. Bu uzmanlarınkonuşmaları sayesinde oruç öteki ibadetleregöre modern insana daha makul bir ibadetgeliyor. Hocalar orucu anlatırken ikna sorunuyaşamıyor. Çünkü insanlar beden sağlığıüzerinden daha ağır bir 'seküler' orucu inşaetmiş durumdadırlar.Müslüman Aklıyla Diyet Kuralları!Oruç ve diyet ilişkisi üzerinde düşünerekorucu diyete çevirmek yerine, diyeti orucadönüştüren derin bir aklı yönelmek gerekir.Bu hususta İslam'ın meseleye nasıl baktığıylailgili birkaç hususu hatırlamak gerekir:Bir Müslümanın bilir ki:1. Bir gün mutlaka öleceğiz! Ecelimizgeldiyse engellenmesi mümkün değildir. Bazıayetlerde ve hadislerde ömrün uzamasındansöz edilir. Ömrü uzatan işler ahlakidavranışlardır. 'Sadaka vermek ömrü uzatır'denilir: Bilginler bu hususta iki görüş beyanetmiştir: Birincisi ömrün niceliksel olarakdeğil, nitelik olarak uzamasıdır. İkincisiise ömür şarta bağlı bir şekilde uzayabilir.Fakat ömrü uzasın isteyen insan, bununyolunu diyetlerde değil, hayırları çoğaltmadaaramalıdır. İnsanı tüketen şey hırslarıdır.Ahlaklı olmak ömrü uzatır; yaşamayı dahak eder ahlaklı insan! Sadaka vermek,merhametli olmak, ilim öğrenmek-öğretmekvb. Ama her halükarda ölüm gelecektir.2. Müslümanların sofralarındaki kurucuunsur helal kazançtır. Helal kazanç değilsebir şeyin az veya çok yenmesinin hiçbirehemmiyeti yoktur. Bir malın helaldenkazanılabilmesi için mutlaka dincebelirlenmiş meşru yollarla kazanılmasıgerekir. Helalden kazanılmış para -zekatverme miktarına ulaşmışsa-, zekatve sadakalar ile temizlenmelidir.Helalden kazanılmış parahenüz temiz değildir; onunzekatla temizlenerek helal halegetirilmesi gerekir. Para üzerindebaşka haklar varsa onların daödenmesi gerekir. İşçinin hakkınınödenmesiyle ilgili Hz. Peygamber'Alın teri kurumadan ödenmelidir'der. Üzerinde işçi hakkı kalmışveya zekatı verilmemiş kazançlarlayapılan diyetlerin bedene nekazandıracağı bilinmez, lakin ruhukirleteceği kesindir.3. Üçüncü ilke az yemekilkesidir. Bütün hadislerde buhusus böyle beyan edilir. İnsanınkazancını kendi istediği şekildekullanma hakkı hukukta olabilir ama dindeolamaz. Hz. Peygamber 'İnsanın doldurduğukapların en kötüsü midesidir' dedi. Hemöğünler az olmalıdır, hem de yemek miktarıaz olmalıdır. Yemek adabı kitaplarında buhusus böyle beyan edilir.4. İslam ahlakında yemeğin misafirlebirlikte olması ısrarla tavsiye edilir. Bumeyanda en büyük örnek Hz. İbrahim'dir.Peygamberler misafirsiz yemek yemezlerdi.Misafir sofranın bereketi sayılır: beslenmeninmaksadı olan Allah'ı zikretmek veO'na şükretmek misafirli sofrada dahamümkündür.5. Her şeyden önemlisi beslenmeninbir gayesi olmalıdır. İnsan zihni gayesizliğikabul etmez. Yaşamakla ilgili bir fikri vegayesi olmalıdır insanın. Bir fikrimiz yoksayiyerek-içerek günü gün ederek var olmasorumluluğundan köşe bucak kaçmakzorunda kalırız. İnsanların sürekli yemelerininnedeni gayesizlikten duydukları korkuve kaygılardır. İnsanı zihnen ve bedenenyaşatacak olan şey, anlamdır. Gayeli birhayat sürdürmek ve beslenmeyi o gayeninaracı yapmaktan daha kıymetli ne olabilir?Meseleyi doğru teşhis etmek istiyorsak aşırıbeslenme ve buna bağlı sorunlar, basit birsindirim sistemi sorunu olarak değil, derin birzihin krizi ve ahlak sorunu kabul edilmelidir.
BİR HİKAYE: İLK KATİL OLAYI
Kabil kardeşi Habil'i kıskançlık nedeniyle öldürmüş, yeryüzünde ilk kanın dökülmesine sebep olmuştu. Daha sonra Kabil kardeşini öldürmenin ayıbını içinde taşımış, vicdan azabı çekmişti. Fakat Allah onun çektiği vicdan azabını tövbe saymamıştı. Bazı rivayetlerde uzun süre kardeşinin cesedini sırtında taşıdığı ve onu ne yapacağını bilemediği anlatılır. En sonunda Allah ölü bir kargayı toprağa gömen bir karga ile kendisine ne yapacağını göstermiş, o da bir yandan 'karga kadar bilemedim' diye kendini suçlarken öte yandan kardeşini defnetmişti. Bu hadise insanlık tarihinin en önemli hadiselerindendir. Çünkü yeryüzünde ilk kez kıskançlık kardeş kanının dökülmesine yol açarak cinayet ortaya çıkartmıştı. Bundan sonra da kardeşler kıskançlıklar sebebiyle birbirlerini katletmişti. Habil ve Kabil olayının üç neticesi vardı: Birincisi kavgaların sebebi kıskançlık, payına razı olmamak ve daha çoğunu istemek arzusuydu. Hırs bütün fitnelerin başı iken kanaat büyük zenginliktir. İkinci mesele, ilk kan dökmenin vebalinin Kabil'in üzerinde kalmasıydı. Hz. Peygamber 'Her katilden Kabil'in payına günah yazılır' demiştir. İyi işlere sebep olanlar onu yapanların sevabına ortak iken kötülük adeti başlatanlar da ondan payını alır. Üçüncüsü ise tövbenin anlamıdır: Vicdan azabı çekmek tövbe etmek değildir.
BİR AYET 'Ey iman edenler! Allah'ın veresulünün önüne geçmeyin. Allah'akarşı gelmekten sakının. Allah işitir,bilir. Ey iman edenler! Seslerinizipeygamberin sesinin üstüneçıkarmayın. Birbirinize bağırır tarzdakonuştuğunuz gibi onunla konuşmayın.'(Hucurat, 1-2).
Bu ayet-i kerimeler müminlerin Allahve peygambere karşı adabını belirleyeniki ayettir. Ayette belirtilen hususlar daha sonramüslümanların edep anlayışının çerçevesini çizerekahlakı hayatlarına yön vermişti. Edep insanınhukuk kapsamına girmeyen bireysel ve toplumsaldavranışlarında yazılı olmayan kuralları anlatır.Her şeyin bir adabı vardır. Müslümanlar 'Edebya Hu' derken en önemli işin edep olduğunubeyan etmişler demektir. Edebin esası Allah'a vepeygamberine karşı edeptir. Allah'a ve peygamberinekarşı edepte kusur varsa, sonra gelenlereedepli olmak insanı edepli kılmaz. Allah'a vepeygamberine edep ise vahye ve sünnete karşıedepli olmak demektir. Vahye karşı edep onuaklın önünde görmektir. Vahiy bir söz söylemişse,artık müminlere onu anlamaya çalışmanınötesinde iş düşmez. Gerçek edep budur: vahyive sünneti aklın önüne almak, onlara karşı sözsöylememek edep demektir.
BİR HADİS Adamın biri Hz. Peygamber'den tavsiyeistedi. Hz. Peygamber ona şöyle dedi: 'Öfkelenme.'Bunu ise üç kere tekrar etti.'
Hz. Peygamber'in kişilere özel tavsiyelerihadisler arasında önemli yer tutar. Geleninsanın durumuna göre bazen namazı tavsiyeeder, bazen anne babaya karşı iyilik yapmayı,bazen başka bir hayrı tavsiye eder. Bu sahabeyeise öfkelenmemesini tavsiye etmiş, bunuüç kere tekrarlamıştı. Demek ki öfkelenmek osahabenin günaha girmesinin sebebiydi. Öfkeinsanın aklını ortadan kaldırır ve duygularınetkisi altına girmesini sağlar. Halbuki din insanınkendisini kontrol etmesini isteyerek onun ilahiiradeye göre yaşamasını ister. Öfkenin yol açtığısorunlar günlük hayatta gözlenir. Öfke kontrolüçağımızda mühim bir olgu haline gelmiştir.Hz. Peygamber pek çok hadisinde bunu beyanederek insanlara sakin davranmayı, öfkelendiklerindesusmayı, emretmiştir. Öfke kontrolü içinönerilen hususlar arasında bulunulan durumundeğiştirilmesi başta gelir: ayakta ise oturmak,otururken uzanmak veya abdest almak veyadışarı çıkmak, kısaca başka bir davranışla ortamıdeğiştirmek tavsiye edilir. Ama her halükardaöfke kontrol edilmelidir. Çünkü öfke genellikleen büyük günah olan kibrin delilidir.
SORU CEVAP Tövbe ile vicdan azabı çekmek arasında nasılbir ilişki vardır? Vicdan azabı tövbe sayılır mı?
Tövbe, dince yapılan bir hata ve günahtan dolayıAllah'ın belirlediği şekilde pişmanlık duymakdemektir. Bu pişmanlığı Allah'ın emrine uyarakhayırlar işlemek takip eder. Pişmanlığın maksadıAllah'ın rızasını yitirme korkusudur. Bu nedenlegünahlardan pişmanlık tövbenin ilk meselesidir.İnsanın günahı, kendine yakıştıramamaktankaynaklanan üzüntü tövbe için yeterli değildir.Günahta pişmanlık, Allah'a karşı olan pişmanlıkve utanmadır. Kabil, kardeşi Habil'i öldürdüğündeuzun süre vicdan azabı yaşamış, fakat bu pişmanlıkfayda vermemişti. Çünkü tövbe etmemiş,vicdan azabı çekmişti. Tövbenin tövbe olabilmesiiçin O'nun rızasını kazanmak arzusu olmalıdır.