Kadın ve kuaför arasındaki ilişki

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 30 Mart 2013 Güncelleme 30 Mart 2013, 00:00
Kadın ve kuaför arasındaki ilişki

İÇİNDEKİLER

Kadın ve kuaför kelimesi birbirleriyle neredeyse eş anlamlı gelecek kadar birbirleriyle özdeşiyor.
Bir kadın için kuaför bir pskilog gibidir. Canı sıkıldı mı, bunalıma girdi mi, sevgili ya da eş ile kavga edildi mi kuaför imdat düğmesi gibi gelir.
Fakat kadınlar erkeklere göre kuför konusunda nankördür. Bir kadın için kuaför saçını en güzel şekilde yapması gereken, efendim manikürüdür, pedikürüdür bunlar için aldığı parayı hak eden bir dükkandan ibarettir. Belli bir süre bağlı gelir ama gider saçını daha ucuz diye başka kuaförde fön çektirir. Ya da her zaman güzel yapılan saçını o gün kötü yapmıştır.
Hemen yıllardır gidilen kuaför defterden silinir.
Erkekler öyle mi? Erkekler berberlerine sadıktır. Misal erkekler için bir berber asla berber değildir. Osman, Hilmi, Rüknettin abi ya da benim berberim gibi Bora nam-ı değer Malbora. Ondan şahıstan başka bir gün bahsedeceğim. Berbere gidip de sandalyeye oturduklarında "Abi her zamanki gibi yapıver işte" cümlesi ile bile kadınlardan ne kadar farklı olduklarını ispatlıyorlar..
Bir kadının kuaförden çıktığındaki özgüven hiç bir güvene benzemez.
Ha biraz şu yaklaşabilir: Şahin marka arabasını oto kuaföründen çıkarıp caddelere akan erkeğin duyduğu özgüvene yakındır. Fakat bu güven evde saçını yıkayana kadar ya da onu kuaförden almaya gelen sevgilinin ya da eşin "Aaa! Niye kuaföre gitmekten vazgeçtin" sorusuyla son bulabilen guvendir.
Peki neden kadınlar canı sıkıldımı kuaföre gider.
Kadınların kuaförde rahatlamaları, kendilerini huzurlu hissetmelerinin nedeni, kuaförü "Parasıyla dertlerini dinleyecek birisi" olarak görmelidir. Bunu yapan kadınlar çoğunlukla parasını verdikten sonra, kuaförlere, erkek bile olsa, en yakın dostlarına anlatmadıkları sıkıntılarını anlatırlar. Burada bir teslim oluş anı yaşarlar. Bir başka rahatlama ise aynadakinin değişmesiyle ruh hallerininde değişikliğe uğrayacağını düşünür. Evet, kısa bi müddet bu duruma iyi geldiği söylenebilir ama etkisi tekrar ayndakine alışmanızla doğru orantılıdır.
Gerçekten ihtiyaç anında da giderler. Haklarını yemeyim şimdi.
-İyi günler hanfendi.
-İyi günler.
-Ne olacaktı saçınıza?
-Bilmiyorum.
-Nasıl yani?
-Sıkıldım, geldim ben.
-Hı tamam gelin başı yapalım o zaman. Güzel bi topuz.
-Olur. Çok sıkıldım ben.




* * *
BİR HİKAYE
Yaşlı bir adama sokakta yürürken bisikletli çarpmış ve hafif yaralanmış.
Etraftakiler hastaneye götürmüşler.
Hemşireler, röntgen çekerek her hangi bir kırık veya çatlak olup olmadığını inceleyeceklerini söylemişler.
Yaşlı adam huzursuzlanmış; "acelesi olduğunu, röntgen istemediğini" söylemiş. …Hemşireler merakla acelesinin nedenini sormuşlar. "Eşim huzur evinde kalıyor.
Her sabah birlikte kahvaltı etmeye giderim, gecikmek istemiyorum" demiş.
Hemşire "Eşinize haber iletir gecikeceğinizi söyleriz" diyince; Yaşlı adam üzgün bir ifade ile: "Ne yazık ki karım Alzheimer hastası hiç bir şey anlamıyor,hatta benim kim olduğumu dahi bilmiyor" demiş.
Hemşireler hayretle: "Madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor neden hergün onunla kahvaltı yapmak için koşuşturuyorsunuz?" diye sormuşlar.
Adam cevaplamış: "Ama ben onun kim olduğunu biliyorum" .

* * *
BİR FIKRA
Sürücü dikiz aynasında kendisini izleyen polis aracını görünce, kaçabileceğini düşünerek gaza dokunur.
Ancak polisi atlamayacağını anlayınca pes ederek kenara çeker.
Polis arabadan çıkıp sürücünün yanına gelir ve sorar: -Arkadaş, bugün oldukça yoruldum. Mantıklı bir mazeretin varsa seni bırakacağım. Sürücü düşünür ve yanıtlar:
-Karım geçen ay beni bir polis için terk etti. Aynadan polis aracını görünce, kaçtığı polis onu geri getiriyor sandım. -Pekâlâ, gidebilirsin.


LÜTFİ ALBAYRAK