Aynı zamanda Çocuktan Al Haberi adlı programı da sunuyorsunuz. Çocuklarla aynı proje içinde yer almanın size kattığı en önemli şey nedir?
Çocukların aşırı akıllı oldukları :) 3 ila 6 yaş arasında programdaki çocuklarım. Öyle cümleler kuruyorlar, öyle bir hayal dünyaları var, öylesine akıllı, bilgili, meraklı ve heyecanlılar ki zaman zaman annemi arayıp "Anne ben 4 yaşında bunu diyor muydum?" "Anne ben 5 yaşında bunları hayal edebiliyor muydum?" diye soruyorum. Çünkü bu çocuklar başka çocuklar. Bazen bana diyorlar ki "Doğa abla ya neden böyle saçma sorular soruyorsun?" Gülmeye başlıyorum :) Çünkü programın da formatı gereği saçma bir şeyler de sormam lazım ki komik bir şeyler söylesinler. Ama komiklikten ziyade hep bir mesaj hep bir bilgi verme peşindeler :) Çocukları keşfetmek, onların dünyasına girmek, onların sevgilerini görmek harika. "Doğa abla nasılsın? Seni çok özledik" demeleri bile yeni hücreler katıyor bana. Çocukları çok seviyorum. Bu işte bir de şunu öğrendim, kendi yaşıtlarımla ve benden büyüklerle iyi anlaşan biriyimdir. Çocuklarla da çok iyi anlaşabildiğimi bu proje sayesinde bir kere daha görmüş oldum.
"ALİ (SUNAL) İLE YOUTUBE'A GİRMEK HAYALİMİZ DEĞİLDİ"
Şimdi çiçeği burnunda YouTube kanalınıza geçmek istiyorum. Ali Sunal ile "Ali Baba Doğa Ana" isminde bir YouTube kanalınız var. YouTube'a girme fikri sizden mi çıktı? Nasıl gelişti süreç?
Hiç benden çıkmadı :) Bana hep "YouTube kanalı açsana" diyorlardı. Ben de düşündüm ne yapsam diye. Ev hayatımı anlatırım, formüllerimi, püf noktalarımı anlatırım diye düşündüm. "Ama herkes bunu yapıyor zaten ya, millet de bunu merak etmez" dedim hemen ardından. Zaten Instagram'ı çok yoğun kullanan bir insanım, her şeyimi orada paylaşan bir insanım. Bir de YouTube'a çıkıp bıdı bıdı anlatmayayım diye düşündüm. Ali Sunal ile menajerimiz Ayşegül Bafralı bir teklifte bulundu. "Ali de sen de ayrı bir şey yapmak istemiyor. Gelin beraber açın kanalı" dedi. Aslında bebekler ve çocuklarla ilgili eğitici bilgiler verecektik. Fakat editörümüz Doğan Akdoğan dedi ki "Hadi bir yarışma yapalım" O kadar çok izlendi ki o bölüm. Şimdi sürekli yarışıp duruyoruz :) YouTube Ali ile ikimizin de hayali değildi, menajerimizin bizi ortak bir araya getirmesiydi diyebilirim.
"HAYATI ISKALAMAM"
Çok çalışkan biri olduğunuzu biliyorum ama yine de sormadan edemeyeceğim. Birçok farklı projede yer almak, tempolu bir iş hayatına sahip olmak bir yerde yoruyor mu? Sosyal hayatınıza zaman ve enerji nasıl kalıyor?
Pandemiden dolayı kimse sosyalleşemiyor zaten son dönemde. Sosyal hayat şu anda benim için iş yerindeki arkadaşlarımla sosyalleştiğim anlardan oluşuyor. Güldür Güldür'de 3 gün tiyatrodayız. Kulisin içinde baş başayız. Herkes başına gelenleri, ne yaşadığını orada anlatıyor. Ama tam olarak sosyalleşmek değil tabii. Bir arkadaşınla yemeğe çıkamıyorsun, sinemaya gidemiyorsun. Evet, ben çok çalışırım, çalışkanımdır. Hep öyleydim. Ama çok tembel de bir insanım ben. Kendi hayatımı da hiç ıskalamayan bir insanım. "Bu kız da koşturuyor, hiç hayatını yaşamıyor" gibi düşünülmesin. Asla. Ben evde çiçeğime de vakit ayırırım, kitabımı da okurum. Film de izlerim. Hayatı ıskalamayan ama hayatı ıskalamadan da çalışabileceğini başarmaya çalışan bir insanım. Her şeyin bir zamanı var. Hiçbir şey için insan kendini karanlıklara sokmamalı. Çünkü en ufak bir yerde bile mutlu olacak bir an var. Bunun peşinde koşmak daha kıymetli.
"YALNIZLIĞIMA ÇOK DÜŞKÜNÜM"
Doğa Rutkay çalışmadığı günlerde neler yapar? Eşinizle çocuklarınızla nasıl vakit geçirirsiniz?
Paylaşmayı seven neşe dolu bir insanımdır ama çok kalabalıkları sevmem mesela. Böyle çok sosyal böcek bir tipimdir ama en fazla 2 saat. Mesela çok kalabalık bir arkadaş ortamında 2 saatten fazla duramam, bilirler zaten. "Ay şimdi gider bu evine" derler. Yalnızlığıma çok düşkün bir insanım. Diyeceksin ki iki bebek evde, yardımcın var, eşin var, annen var. Nasıl yalnızlık? O yalnızlığı yaratabiliyorsunuz. Çalışma odamın kapısını kapattığım zaman orada bahçeye bakıyorum, müzik dinliyorum, bir şeyler çiziyorum, kitap okuyorum. Arkadaşlarımı görüntülü arıyorum. O zamanı kendime yaratmaya çalışıyorum. Yürüyüş bağımlısıyım. Aynı anda çok fazla kitap okurum. Birinden 5 sayfa birinden 10 sayfa okurum. İkizin olunca zaten zamanın nasıl geçtiğini bilmiyorsun. Bugüne kadar bekâr hayatımda zaten yalnız zamanlarım oldu. O bana yeter :) O kadar yalnızlığı da istemem açıkçası.
"BEBEKLERİM BANA ANDA KALMAYI ÖĞRETTİ"
Klişe olacak belki ama çocuklardan çok şey öğrendiğimizi düşünüyorum. Sizin çocuklarınızdan öğrendiğiniz en önemli şey neydi şimdiye kadar?
Rutkay Kerim ve Piraye bana sabrı öğretti. Sabırlı olmak ve anda kalmak. Yıllarca peşinden koştuk ya bunun, anda kalmanın. Seminerler, hocalar, kitaplar… Anda kalın, anda kalın. Anda kalmak ne demek derdim hele ki benim gibi hiperaktif bir insan için çok zor. Aynı anda bir sürü şey düşünüp yapmaya çalışırım. Çocuklarım bana resmen şunu öğretti: Anne biz buradayız, el ele tutuşuyoruz. Burada kal! Mutfaktaki yemeği, trafikte işe nasıl giderimi, birini arayacaktın, şunu alacaktın düşünme! 42 yaşındayım. 40 senedir aradığım sabrı buldum. O anda ne var, gökyüzü ne renk, şu an ne hissediyorum? Bütün bu duyguları bana bebeklerim öğretti.