Kraliçe Elizabeth'i gördüğün rüyandan ve İskoçya Kraliyet Akademisi'nde gördüğün eğitimden bahseder misin?
Ben İngiltere'ye gitmek istiyordum o dönem. Burs almadan önce de İngiltere benim için çok önemli bir yerdi, tiyatro açısından çok önemli bir yer. Öyle bir yerde eğitim görmeyi çok istiyordum. Fakat Türkiye ile İngiltere'nin okul kredi sistemi tutmuyordu. Bundan dolayı da İngiltere'ye gidemeyeceğimi öğrendim. Fakat dil sınavına, yetenek sınavına girmişim. Her şeyi yapmışım ama sona gelemiyorum. O dönem bir gece rüyamda Kraliçeyi gördüm. Bana "Yavrum, ben senin nenen sayılırım. Yaz bana" dedi. Ben de uyandığımda bunun çok normal bir şey olduğunu düşündüm. Bir Pazar sabahıydı. Annemlere Kraliçeye mektup yazacağımı söyledim. Ailem de "Nasıl yani? Kraliçe mi?" demedi. "Çok mantıklı" dediler. "Yarın uzaya çıkacağım" desem ona da inanırlar. Ailem en büyük destekçimdir. Nasıl yapabiliriz diye düşündük. İngiliz bir hocam vardı prosedürü biliyordu, abimin de İngilizcesi benden daha iyiydi. Hep birlikte bir yazı yazdık, yolladık. Ama hiçbir zaman o mektuptan bir geri dönüş alacağımı düşünerek yazmadım. Sadece elimden geleni yapmış olmak için yazdım. Cevabı 15 gün içerisinde aldım. Sonunda da gitmiş oldum oraya. İnanılmaz bir deneyim yaşadım. Ama en güzel deneyimi Kraliçeye mektup yazdığım gün yaşamış oldum. Çünkü hayatta hiçbir şeyin imkânsız olmadığını anlamış oldum.
İskoçya'da yaşadığın, unutamadığın, seni şaşırtan bir anın var mı?
Bir gün evde oturuyordum. Bir anda penceremin önünden panik halinde akın akın insan geçmeye başladı. Ben de "deprem oluyor, bir şey oluyor heralde" dedim. Göktaşı falan düşecek herkes kaçışıyor sandım. Ben de çıktım gayriihtiyari. Arkalarından gittim. Herkese sormaya çalıştım ne olup bittiğini. Meğer iki bulut arasından beş saniyeliğine güneş gözüküp gidecekmiş. O kadar hasretler güneşe. "Şaka mı bu, o kadar yürüdüm buraya!" dedim.
Bir de sakatat çok severim ben. Orada bir Türk Mahallesi bulmuştum. İşkembe alıp işkembe çorbası yapmıştım. Normalde işkembe falan yasal değil orada. Ben çorbayı sınıf arkadaşlarıma da içirdim. Bu kadar sirkeli ve sarımsaklı bir şeyi yemeye alışkın olmadıkları için hepsinin midesi bozulmuştu. Değişik bir deneyim olmuştu benim için. "İnşallah ölmezler" dedim kendi kendime. Bu sorumluluğu alabilecek boyutta değildim.
Kişisel hayatında İlay Erkök nasıl biridir? Neler yapar? Bir günü nasıl geçer?
Süreçten dolayı şu sıralar aynı geçiyor günler. Şu anda fizyoterapiste gidiyorum, dizimle ilgili güçlendirme hareketleri yapıyorum. Erkek Fatma olduğum için menüsküsümü yırtmıştım. Sabah erken kalkıp tedaviye gidiyorum, tedaviden sonra Bağdat Caddesinde yürüyorum. İnsanlarla iletişime geçtiğimde enerjim yükseliyor. Dışarıda kalabalığı görmek, insan görmek beni mutlu ediyor. Ardından bir dondurmacı arkadaşımın dükkânına gidip dondurmamı yiyorum ve eve geçiyorum. Sonrasında ailemle ya film izliyorum ya iskambil kâğıdı, okey falan oynuyoruz evde. Ya da kendi arkadaşlarımla vakit geçiriyorum.
Sevdiğin, ilgiyle takip ettiğin yönetmenler kimler?
Ben Pedro Almodóvar'ı çok severim. Çünkü ters köşe yapmasını çok severim. Fatih Akın'ı çok severim. Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz'u severim. Bu arada Tarantino hayranıyımdır. Tarantino ve Tim Burton ile çalışmak çok isterim. Eleştirdiğim yönleri olsa da Woody Allen filmlerini de çok severim.
Karantinada hangi dizi ve filmleri izledin? Hangilerini bize önerirsin?
Geçmişte izlediğim ve etkilendiğim filmleri tekrar tekrar izlemeyi çok severim. Piyanist çok güzel bir film. Onu önerebilirim tekrardan. Game of Thrones ve Peaky Blinders'ı önerebilirim. İngiltere tarihini severim, The Crown'u önerebilirim. Johny Depp'in tüm filmlerini önerebilirim, hayranı olduğum için.
Sinema salonuna gitmeyi özledin mi?
Sinema salonuna gidip hunharca mısır yiyip kola içmeyi ve tabiki o atmosferde film izlemeyi çok özledim.
2020 Oscar adaylarından favori filmin hangisiydi?
Hepsinin ayrı bir anlamı var bende ama Parasite çok değişik bir işti. Çok güzeldi. Jojo Rabbit var. 1917 uzun soluklu ve dakikalarca tek planda kalan başarılı bir filmdi. Ama en çok etkileyen Parasite'ti. Joker'i de unutmamak gerekir tabii.
Günün her saati yapabilirim dediğin bir spor var mı?
Uyumak diyormuşum. Ayak tenisi oynamayı çok seviyorum. Her dakika oynayabilirim. En çok abimle ve abimin arkadaşlarıyla oynarım. Erdek'te yazlığımızda bir tayfam var. Erkeklerden oluşuyor. Kadınların sevdiği bir spor dalı değil çünkü. Saçımı yukarıdan toplarım, "Atsanıza hadi oynayalım" diye başlarım. Yanımdan geçen insanlar, Hercai izleyenler beni öyle gördüğünde Yaren olmadığıma o kadar kesin kanaat getiriyor ki. Asla olamaz diyorlar. Bambaşka bir karakter çıkıyor içimden. Hiç vazgeçemeyeceğim bir spor. Ben çok çirkefimdir. Abimle aynı takımda olmaya özen gösteriyorum. Rakip olursak onun eve yansıması var çünkü.
Hiç arkadaşlık sitesine veya bir aplikasyona üye oldun mu?
Hayır.
Ünlülüğünü kullanarak hallettiğin işler oluyor mu?
Oluyor. Kendim için yapmam ama annemlerle veya değer verdiğim biriyle birlikte bir yere gidiyorsam güzel bir yerde oturmak isterim. "Ben İlay" diyorum bazen. Bazen hiç tanımıyorlar beni. "Eee" diyorlar. "Hercai, Yaren falan hiç mi yok?" diyorum. O kötü oluyor. Ama ünlülüğü konserde, restoranda kullandığım çok oluyor.
Sosyal medyada fake hesabın var mı?
Var. Kız arkadaşlarımla açmıştık. Bence olmalı deyip açmıştık. Ama kullanmıyoruz çok.
Kendi hesabından stalk yaparken yanlışlıkla fotoğraf beğendiğin oldu mu?
Tabii oluyor. Arkadaşımın annesinin fotoğrafını bile beğendiğim oluyor. Bakarken gayriihtiyari parmaklarımın tombişliğinden basabiliyorum. Hemen geri alıyorum ama. Mesela bugün daha oldu. Beni takip edenleri gördüm. Kimler diye bakarken birini yanlışlıkla takip ettim.
Fotojenik olduğunu düşünüyor musun?
Neye göre fotojenik olunması gerektiğini bilmiyorum. Sadece bir insanın fotojenik olmasını şununla eşleştirebilirim: gülen her insan fotojenik oluyor. Çünkü gülmenin en samimi hali olduğuna inanıyorum.
Estetiğin var mı?
Yok.
Kalabalık bir semtte rahatça yürüyebiliyor musun?
Ben her yerde rahatça yürüyorum. Selfie istemeleri kadar doğal bir şey yok. Hiç rahatsızlık duymuyorum. Mardin'de daha çok oluyor ama. Diziyi daha fazla istiyorlar. İstanbul'da şu halimle çok tanıyan olmuyor açıkçası.
Okulda popüler miydin, ezik miydin?
Hiçbir zaman sessiz, sakin bir kız olamadım. İnsan ilişkilerim de hep çok iyiydi. Bu yüzden eğer bir kategoriye sokmamız gerekirse popüler diyebilirim.
Bir adaya düşsen yanına alacağın 3 yemek ne olurdu?
Aslında benim yemeğe ihtiyacım yok. Her şeyi çiğ yiyebiliyorum. Oradaki çiğ balığı, deniz canlılarını yiyebilirim. Ama almak istediğim şeylerden biri herhâlde meyveler olur. Meyve çok seviyorum. Özellikle kırmızı meyveler, karpuz çok severim. Mantı isterdim, yoğurtlu sarımsaklı. Suşi isterdim bir de.
Yarısında çıktığın bir film oldu mu?
Hayır. Çıkmak istediğim oldu ama çıkmadım. Emek var. Ne olursa olsun oraya bir saygı var. O işin sonuna kadar izlenmesi gerektiğini düşünerek kalmışımdır.
Depresyona girince ne yaparsın?
Ben depresyona giremiyorum. Girdiğimde ailemle veya arkadaşlarımla vakit geçiririm. Kendi kabuğuma çekilirim biraz. Odamda olmaya, yalnız kalmaya ihtiyacım olur ama bu maksimum 1 gündür. Arkadaşlarımla veya kendi başıma o süreci çok çabuk atlatan bir insanım. Depresyona hiçbir zaman çok ciddi bir şekilde girdiğimi düşünmüyorum.
İzlediğin ama başkalarına söylemekten utandığın bir dizi-film var mı?
Yok. 90'ların çizgi filmlerini izlemeyi seviyorum. South Park, Simpsonlar hala izlediğim dizilerdir. Beavis and Butt-head izlerim. Çok severim.
Ömrünün sonuna kadar bıkmadan dinleyeceğin şarkı hangisi?
"Yaşandı Bitti Saygısızca" Bana çok enerji veriyor. Bana Rocky gibi hissettiriyor.
Sana söylenen hangi hitap şekli en çok hoşuna gidiyor? Kim tarafından?
Abim bana adımla hitap etmez. İlyas der, İlbert, İlla, İl der. Kendimi çok tatlı ve özel hissediyorum.
Haters'larına iletmek istediğin mesaj nedir?
Öncelikle teşekkürler. Demek ki işimi doğru yapıyorum ki benden nefret ediyorsunuz. Çünkü İlay ve Yaren karakteri birbirinden tamamen farklı. Ve sonuçta haterslarım olmanıza rağmen bizi izlediğiniz için tüm karakterler adına teşekkür edebilirim Hercai dizisi olarak.