"Bilge Kral''ın vefatının 8. yıl dönümü

Derin bilgi birikimiyle ''Bilge Kral'' adıyla anılan merhum Aliya İzzetbegoviç, vefatının 8. yıl dönümünde mezarı başında düzenlenen törenle anıldı.İşte Bilge Kral'ın hayatı...

Giriş Tarihi 19 Ekim 2011, 00:00 Güncelleme 19 Ekim 2011, 18:07
Bilge Kral’’ın vefatının 8. yıl dönümü

İÇİNDEKİLER

Bosna-Hersek'in ilk cumhurbaşkanı merhum Aliya İzzetbegoviç, vefatının 8. yıl dönümünde Saraybosna'daki Kovaçi Şehitliği'ndeki mezarı başında anıldı.

Merhum İzzetbegoviç'in mezarı başında düzenlenen anma törenine, oğlu ve Bosna-Hersek Üçlü Cumhurbaşkanlığı Konseyi üyesi Bakir İzzetbegoviç, Bosna-Hersek Güvenlik Bakanı Sadık Ahmetoviç ve çok sayıda bakan ile kurucusu olduğu Demokratik Eylem Partisi'nin (SDA) Genel Başkanı Süleyman Tihiç ile çeşitli devletlerin temsilcileri, savaş gazileri ile vatandaşlar katıldı.

Tören kapsamında, merhum Aliya İzzetbegoviç için dua okundu ve mezarına çelenkler bırakıldı.

Bosna-Hersek'teki Boşnakların en büyük partisi olan ve bir zamanlar merhum Aliya İzzetbegoviç'in genel başkanlığını yaptığı SDA'nın Genel Başkanı Süleyman Tihiç törende yaptığı konuşmada, kendilerine bağımsız bir devlet bırakan liderlerini asla unutmadıklarını söyledi.

Merhum Aliya İzzetbegoviç'in kendilerine emanet ettiği Bosna-Hersek'e ve SDA'ya sahip çıktıklarını ifade eden Tihiç, ''Rahmetli Aliya'nın emanetine her anlamda sahip çıkıyoruz ve çıkmaya devam edeceğiz. Bosna-Hersek'i daha güzel günler bekliyor'' dedi.

Bakir İzzetbegoviç de törenin ardından gazetecilere yaptığı açıklamada, zor süreçler yaşayan babasının ülkeyi bir bütün olarak kendilerine teslim ettiğini ifade ederek, kendilerine düşen görevin ise Bosna-Hersek'i daha iyi bir konuma getirmek olduğunu vurguladı.

Merhum Aliya İzzetbegoviç için bugün ayrıca Saraybosna'daki Gazi Hüsrevbey Camisi'nde öğlen namazını müteakip hatim okutuldu. Saraybosna'nın Novi Grad Belediyesi'nde de merhum Aliya İzzetbegoviç'in ''hayatı ve mücadelesi'' konulu panel düzenlenecek.

TÜRKİYE BİLGE KRAL'IN EMANETİNE SAHİP ÇIKIYOR


Türk halkının ''Bilge Kral'' ismini verdiği, 8 yıl önce bugün vefat eden merhum Aliya İzzetbegoviç'in ''Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a ve Türkiye'ye emanet ettiği'' Bosna-Hersek'e, siyasi ve ekonomik anlamda Türkiye tarihi destekte bulunuyor.

Yaşadığı bütün zorluklara rağmen Bosna-Hersek'i bağımsız bir devlet yapmayı başaran, en zor anında halkının bir ''baba'' gibi etrafında kenetlendiği, derin bilgi birikimiyle ''Bilge Kral'' adıyla anılan Aliya İzzetbegoviç, ebediyete intikalinin 8. yıl dönümünde ülkesinde özlemle anılıyor.

Vefatından bir gün önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın hastanede ziyaret ettiği, bu ziyaret sırasında, Başbakan Erdoğan'a hitaben, ''Bosnamı sana ve Türkiye'ye emanet ediyorum; Bosnamı koruyun ve Bosnama sahip çıkın'' diyen merhum Aliya'nın ''emaneti''ne Türkiye özellikle son yıllarda her alanda sahip çıkıyor.

1992-1995 yılları arasında yaşanan savaşta büyük bir yıkıma ve kıyıma uğrayan Bosna-Hersek'in yeniden ayağa kalkması, uluslararası toplumla entegre olması, yaşadığı sorunları aşması için Türkiye'nin siyasi alanda verdiği destek dikkati çekiyor.

Bosna-Hersek-Sırbistan ve Hırvatistan arasında Dışişleri Bakanı Ahmet Davuoğlu'nun önderliğinde başlatılan üçlü görüşmelerle, bu ülkeler arasındaki sorunlar önemli ölçüde giderilirken, Türkiye'nin bu çabaları Bosna-Hersek'in yanı sıra tüm Balkanlar'da büyük yankı buluyor.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun 1 yıl içinde 4 kez ziyaret ettiği Bosna-Hersek'e, bu yıl Başbakan Yardımcıları Bülent Arınç ve Ali Babacan'ın yanı sıra çok sayıda bakan ve üst düzey yetkililer de önemli ziyaretler gerçekleştirdi.

Türkiye'den hemen her kentinin kardeş bir belediyesi olan Bosna-Hersek'e, başta Bursa olmak üzere çeşitli belediyeler de önemli yatırımlar gerçekleştiriyor.

-''Bosna'nın bekası ve esenliği için en güçlü çabayı harcamaktayız''-

Türkiye'nin Saraybosna Büyükelçiliği Müsteşarı Emre Zeki Karagöl, Bosna-Hersek'e verilen desteklerle ilgili AA muhabirine yaptığı açıklamada, rahmetli Aliya İzzetbegoviç ve dava arkadaşlarının kurduğu bu devletin bekası ve esenliği için Türkiye Cumhuriyeti olarak en güçlü çabanın harcandığını söyledi.
Türkiye'den Bosna-Hersek'e verilen desteğin, üst düzey siyasiler ve yöneticiler tarafından gerek bu ülkedeki gerek üçüncü ülkelerin muhataplarına ifade edildiğini belirten Karagöl, şöyle konuştu:
''Bosna-Hersek'in esenliğini kendi ülkemizin esenliğiyle eş görmekteyiz. Özellikle bu ülkenin Avrupa-Atlantik kurumlarıyla bütünleşmesi için de Türkiye yoğun çaba harcıyor. 23 Nisan 2010 tarihinde Talinn'de düzenlenen NATO Dışişleri Bakanları toplantısında Dışişleri Bakanımızın yoğun çabalarıyla, Bosna-Hersek'in NATO-MAP'a (Üyelik Eylem Planı) katılması sağlanmıştır. Bu durum Bosna-Hersek'in NATO'ya üyeliği için büyük önem taşıyor.''

Bosna-Hersek'e Türkiye'den yoğun olarak üst düzey siyasetçilerin geldiğini, bu ziyaretlerin Saraybosna başta olmak üzere Mostar, Banya Luka gibi ülke sathına gerçekleştirildiğini vurgulayan Karagöl, bu ziyaretlerde de Türkiye'nin güçlü desteğinin vurgulandığını kaydetti.

-Sosyal ve kültürel anlamdaki yatırımlar-

Emre Zeki Karagöl, Türkiye'nin Bosna-Hersek'e siyasi alandaki desteğinin sosyal ve kültürel alanlarda da sürdürüldüğünü belirterek, özellikle Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı'nın (TİKA) projeleri yadsınamaz şekilde dış siyasete ivme kazandırdığını vurguladı.

TİKA'nın Bosna-Hersek'te çok başarılı projeler yürüttüğünü ifade eden Karagöl, bu projelerin dış politikayı güçlendirdiğini ve dış politikaya ivme kazandırdığını söyledi.

Karagöl, Bosna-Hersek'te yine TİKA'nın yanı sıra Yunus Emre Türk Kültür Merkezi'nin de Türk kültürünün yaygınlaştırılması için çok başarılı çalışmalar yürüttüğünü söyledi.

Türkiye-Bosna-Hersek arasındaki ekonomik ilişkilerin ise siyasi ilişkilerle karşılaştırıldığında biraz daha alt düzeyde olduğunu belirten Karagöl, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi için çok yoğun istek ve çaba var. Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız, 2010 yılında Bosna-Hersek'i ziyaretlerinde farklı sektörlerden iş adamları kendilerine refakat etti. Siyasi anlamda, ekonomik ilişkilerin canlandırılması için çok yoğun istek bulunuyor. Özellikle karşılıklı dış ticaret göz önünde bulundurulduğunda henüz istediğimiz rakamı yakalamış değiliz. Dış ticaret konusunda Türk işadamlarına özellikle vurguladığımız husus ve her zaman vurguladığımız konu, Bosna-Hersek pazarı henüz bakir, yabancı yatırımcılar bu piyasaya henüz girmedi. İşadamlarımıza engin olanaklar sunuluyor. Bu fırsatı kaçırmalarını istemiyoruz. Önümüzdeki döneme ait ümitliyiz, siyasi ilişkilerimizin yanı sıra ekonomik ilişkilerimizin de daha da gelişeceğini bekliyoruz.''
-''TİKA'nın Afganistan'dan sonra en büyük bütçesi Bosna-Hersek'e''-
TİKA Bosna-Hersek Koordinatörü Dr. Zülküf Oruç da TİKA olarak Afganistan'dan sonra en fazla bütçenin Bosna-Hersek'e aktarıldığını, bunun da bu ülkeye verilen önemin bir göstergesi olduğunu söyledi.
TİKA olarak Bosna-Hersek'te alt yapıdan tarihi eserlerin restorasyonuna, eğitimden sağlığa, onlarca projeyi hayata geçirdiklerini ifade eden Dr. Oruç, Türk insanının gönül genişliğini kurumsal olarak temsil ettiklerini vurguladı.

Dr. Oruç, çalışmaları sırasında Bosna-Hersek haritasını önlerine koyduklarını ve ''kutsal bir derse çalışır gibi Bosna-Hersek dersine çalıştıklarını'' vurgulayarak, bu ülkenin Türk halkının nezdindeki öneminin farkında olduklarını ve o sorumluluk içinde hareket ettiklerine dikkati çekti.

-Türk yatırımcıları yüzleri güldürüyor-

Dünyada yaşanan ekonomik krizin en fazla etkilediği ülkelerden biri olan Bosna Hersek'te, özellikle Türk yatırımcılar yüzleri güldürüyor.

Siyasi sorunlarla çalkalanan ve 1 yılı aşkın süredir merkezi hükümetin kurulamadığı Bosna-Hersek'te ekonomik kriz etkisini hala önemli ölçüde devam ettiriyor. Ekonomik krizle birlikte, binlerce şirketin hesaplarının bloke edildiği, yaklaşık 150 bin kişinin işini kaybettiği, işsizliğin yüzde 43 olduğu Bosna-Hersek'te, son yıllarda Türk girişimcilerce açılan firmalar ve yapılan yatırımlar, ülke insanına büyük bir umut veriyor.

Tuzla kentinde Şişecam, Maglay'da Natron Hayat, 21 şubeli Ziraat Bankası, THY'nin yüzde 49'una ortak olduğu BH Airlines, Nobel İlaç, Türk Oil gibi önemli yatırımların bulunduğu Bosna-Hersek'te, tekstil piyasasında da Türk girişimciler son aylarda önemli yatırımlar gerçekleştirdi.

LC Waikiki, Koton, Colins gibi çok sayıda Türk giyim mağazasının da açıldığı Bosna-Hersek'te, Bellona, Çilek gibi Türk mobilya mağazaları da Bosna-Hersek halkına hizmet veriyor.

Yabancıların yatırım yapmaktan çekindiği Bosna-Hersek'e Türk yatırımcılarının ilgisi ise yüzleri güldürüyor.

Türk girişimciler, Bosna-Hersek'te eğitime de büyük önem veriyor. Uluslararası 2 Türk üniversitesinin bulunduğu ve Türkiye'den çok sayıda öğrencinin yüksek öğrenim gördüğü Bosna-Hersek'te, ayrıca 7 Türk koleji de eğitim faaliyeti yürütüyor.

Bosna-Hersek'e Türkiye'de son yıllarda artan ilgi turizm alanında da kendisini hissettiriyor. Hemen her hafta, çeşitli tur firmalarıyla Türkiye'den gelen turistler, Bosna-Hersek'in tarihi ve doğal güzelliklerini görme fırsatı elde ediyor. Türk turistlerin bu ilgisi sayesinde, Bosna-Hersek'te özellikle küçük esnaf ayakta kalıyor.

OĞUL BEGOVİÇ'İN GÖZÜNDEN "BİLGE ADAM"

Bosna-Hersek Üçlü Cumhurbaşkanlığı Konseyi Üyesi ve ülkenin ilk devlet başkanı merhum Aliya İzzetbegoviç'in oğlu Bakir İzzetbegoviç, babasının Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı ''öz oğlu'' gibi sevdiğini belirterek, ''Ölüm döşeğindeki babam, oğlu gibi sevdiği Erdoğan'ın başarabileceğine inandığı ve güvendiği için, Bosna Hersek'in varlığının sürdürülmesini bir nevi ona (Erdoğan'a) emanet etmişti'' dedi.
Bosna-Hersek'te 3 Ekim'de yapılan genel seçimlerde Boşnakları temsilen Üçlü Cumhurbaşkanlığı Konsey Üyeliği'ne seçilen Bakir İzzetbegoviç, merhum Aliya İzzetbegoviç'in vefatının 8. yıl dönümü kapsamında AA'ya demeç verdi.

Saraybosna'daki Cumhurbaşkanlığı binasında, merhum Aliya İzzetbegoviç'in savaş zamanında ve daha sonraki yıllarda kullandığı ve şu anda ise kendisine tahsis edilen odada gerçekleşen röportajda, Bakir İzzetbegoviç, babasıyla ve Bosna-Hersek'in geleceğiyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

Bakir İzzetbegoviç, ''Bosna-Hersek'i bağımsız bir devlet yapmayı başaran, derin bilgi birikimiyle Türkiye'de 'Bilge Kral' adıyla anılan, Türk halkının büyük bir sevgi duyduğu merhum Aliya İzzetbegoviç'in oğlu olarak, bir zamanlar merhum Aliya'nın yaptığı görevi şu anda sizin yapıyor olmanız nasıl bir duygu?'' şeklindeki soru üzerine, babasının ünlü bir düşünce insanı ve bilge kişi olduğunu söyledi.
Merhum Aliya'nın demokrasi ve Müslümanların hakları için mücadele eden, Bosna-Hersek ve Boşnakların varlığı için ayaklanan ve bunu başaran bir lider olduğunu vurgulayan Bakir İzzetbegoviç, ''Bu çabalar sonucu yaklaşık 500 yıl sonra yeniden devletimiz ve ordumuz oldu'' dedi.

Bu nedenle merhum Aliya İzzetbegoviç'in koltuğuna oturmanın hiç de sanıldığı gibi kolay olmadığını vurgulayan Bakir İzzetbegoviç, şöyle konuştu:
''Ben şu anda, babamın savaş zamanında Bosna-Hersek'in savunmasını yönettiği aynı koltuğa, aynı masaya oturuyorum. Bu, Aliya'nın kullandığı odadır ve bu yüzden büyük sorumluluk hissediyorum. Onun yolunda devam etmek ve onun emanetini devralmak hiç de kolay değildir. Şanslıyız, çünkü yaşadığımız bu zaman, babam ve arkadaşlarının devleti ve orduyu kurduğu zamanlardan çok daha iyidir. Yani bir satranç oyunu oynandı. Bize ise satrançta çok iyi bir pozisyon bırakıldı. Biz bu iyi fırsatı kullanmak ve galip gelmek zorundayız. Biz rahmetli Aliya ve ekibinin taşıdığı ağır yükü ve aynı sorumluluğu şu anda taşımıyoruz.''

-''Batılı değerleri İslam'la buluşturmada başarılı iki lider''-

''Aliya'nın bıraktığı emanet olan Bosna-Hersek devletinin ve halkının geleceğini nasıl görüyorsunuz?'' şeklindeki soru üzerine Bakir İzzetbegoviç, Bosna-Hersek'in bir Avrupa ülkesi olduğuna işaret ederek, bu ülkenin AB'nin bir parçası ve NATO'nun üyesi olacağını söyledi.

Bakir İzzetbegoviç, Bosna-Hersek'in nüfusunun yarısından fazlasının kimliğinin ve İslam'a bağlı Müslümanlardan oluşmasının bu ülkenin Avrupa içindeki en büyük özelliği olduğuna işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Boşnak, Müslüman siyasetçilerin ustalığı, Batı'nın getirdiği değerleri, İslamiyet'in değerleriyle birleştirme noktasını bulmakta yatıyor. Böylesi bir misyonda, böylesi bir işte bugüne kadar başarı gösteren iki lider bulunuyor. Bunlardan biri babam Aliya İzzetbegoviç, diğeri Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dır. Bize düşen de laik ve Batılı değerleri, İslami değerlerle ortak noktalarını bulmaktır. Bunların ikisini birbirine ters düşürmemeliyiz. Bunların dengesini sağlamalıyız. Bosna Hersek, içinde 600 yıl boyunca yaşayan ve köklü olan Müslümanların güçlü varlığı ile bir Avrupa ülkesi olacaktır.''

-''Rahmetli babam, Erdoğan'ı oğlu gibi seviyordu''-

Bakir İzzetbegoviç, ''merhum Aliya İzzetbegoviç'in, vefatından önce Başbakan Erdoğan'a ziyaretinde ''Bosna sana emanet, Bosnama sahip çıkın'' şeklindeki sözlerinin hatırlatılması üzerine, bu olayın doğru olduğunu ve yaşandığını teyit etti.

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın ziyaret sırasında, babasının böbreklerinin 5 saattir çalışmadığını, kendisinin ölüme çok yakın olduğunu bilmediğini ifade eden Bakir İzzetbegoviç, şunları kaydetti:

''Ölüm döşeğindeki babam, oğlu gibi sevdiği Erdoğan'ın başarabileceğine inandığı ve güvendiği için, Bosna Hersek'in varlığının sürdürülmesini bir nevi ona (Erdoğan'a) emanet etmişti.

Aslında Türkler, Bosna-Hersek'e hep yardım etti. (Eski Cumhurbaşkanları) Turgut Özal ve Süleyman Demirel zamanında da Türkiye Bosna-Hersek'e yardım etti. Fakat hiçbir zaman Bosna-Hersek ve Boşnaklara bu kadar düşkün olan ve Boşnaklara bu kadar akıllı bir şekilde yardım eden bir lider grubu yoktu. Türkiye Balkanlar'daki ve Bosna-Hersek içindeki barışın tesisinde çok yoğun çalışıyor. Türkiye'den hiçbir zaman bu kadar yetkili ve otoriteli bir lider grubunun, Bosna-Hersek'le bu kadar ilgilendiği durum yoktu. Bu grup liderden kastım Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'dur.''

Bakir İzzetbegoviç, Türkiye'nin şu anda yeni bir yerçekimi alanının merkezinde bulunduğunu ve her tarafa yardım ettiğine dikkati çekerek, ''Dünyanın birçok yerindeki Müslüman Türkiye'den destek ve siyasi yardım bekliyor. Boşnaklar sadece onlardan birisidir. Bosna'ya Türkiye'nin yardımının zaman içerisinde daha da yoğunlaşacağına inanıyorum'' dedi.

FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYIN

-''Türkiye bizim içimizde, biz de bir nevi Türkiye'nin içinde yer alıyoruz''-

''Türkiye ve Türk halkı sizin için ne anlam ifade ediyor?'' şeklindeki soru üzerine Bakir İzzetbegoviç, Türklerin Bosna-Hersek ve Balkanlar'dan ayrılırken, en çok üzülen milletlerin başında Boşnakların geldiğini söyledi.

Boşnaklara, yüz yıllarca Osmanlı Devleti zamanında büyük saygı duyulduğunu, Boşnakların çok önemli makamlara getirildiğine işaret eden İzzetbegoviç, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Kısacası bizim mantalitemiz, Türklerin mantalitesi ile çok iyi uyuşuyordu ve bu yine tekrarlanıyor. Belki biraz da farklı olduğumuz için çok iyi işbirlikleri kuruyoruz. Biz Türkleri, Türkler de bizleri çok seviyor. Biz o devletin bir parçası seve seve oluyorduk. Ve Osmanlı'nın buradan ayrılmasıyla üzüntü duyduk. Bizim mantalitemizin, kodumuzun bir parçası aslında o sıralarda oluşmuştu ve o mantalite, o kod hala bizlerin bir parçasıdır. Dinden, kimlikten başlanarak, çarşılarımızın görünümüne kadar, duygusal dünyamıza kadar birçok etkenimiz o dönemlerde oluşmuştur. Türkiye bizim içimizde, biz de bir nevi Türkiye'nin içinde yer alıyoruz.''

Bosna-Hersek Üçlü Cumhurbaşkanlığı Konseyi Üyesi ve ülkenin ilk devlet başkanı merhum Aliya İzzetbegoviç'in oğlu Bakir İzzetbegoviç, ülkeye barışı getiren ve 1995 yılında imzalanan Dayton Barış Antlaşması'nda değişikler yapılmasının şart olduğunu belirterek, ''Babam, Dayton Antlaşması için, 'adaletli ve iyi bir barış olmadığını, ancak en iyi savaşın bile bundan kötü olacağını' söylemişti. Dayton, sadece bir hastanın hayatını kurtarmıştı. Bu hasta hayatta kaldı, fakat vücut işlevi yok. Dayton'a göre düzenlenmiş bir devlet fonksiyonel olamaz. Hala ameliyatlara ihtiyaç var'' dedi.

Bakir İzzetbegoviç, ''Dayton Barış Anlaşması'ndan dolayı Bosna-Hersek'in karışık bir siyasi yapıya sahip olduğu ve bu nedenle ülkenin yeni bir Dayton'a ihtiyacı olup olmadığı'' şeklindeki soru üzerine, Dayton'un sadece bir hastanın hayatını kurtardığını ifade etti.

''Babam, Dayton Antlaşması için, 'adaletli ve iyi bir barış olmadığını, ancak en iyi savaşın bile bundan kötü olacağını' söylemişti'' diyen İzzetbegoviç, Dayton'a göre düzenlenmiş bir devletin fonksiyonel olamayacağını vurguladı.

''Dayton'la ilgili daha sonraki yıllar bazı değişiklikler ve ameliyatlar yapıldığını'' ifade eden Bakir İzzetbegoviç, şöyle konuştu:
''Bu değişiklikler ve ameliyatlarla, bu hasta yürümeye, nefes almaya başladı. Fakat hala ameliyatlara, hamlelere ihtiyaç var. Bu hamlelerin arasında dramatik bir yeni Dayton mu? Bosna-Hersek'te böyle bir şeye hazırlığın, özellikle Sırplarda olmadığını düşünüyorum. Yani ihtiyacın yanı sıra istek ve hazırlılık da gerekiyor. Bosna-Hersek'in daha da büyük sorunu, ülkede Sırp ve Hırvat halkını devletin birliğine karşı kışkırtan politikacıların bulunmasıdır. Bu durum geçince ki sadece zamanla geçebilir, Daytonlu Bosna-Hersek de daha kolay işleyecek ve biz de Avrupa yolunda, Avrupa'nın standartlarına göre kanunları getirip Daytonu 'tamir edeceğiz'. Bosna bu ritm ile devam ederse, yani 15 yıl öncesi ile bugünkü halimizi kıyaslarsak, ülke 15 yıl sonra ancak normal işleyen bir ülke olur. İyi bir şekilde düzenlenmiş bir Avrupa ülkesi olur inşallah.''

-''Türkiye'nin ekonomik yatırımları''-

''Türk halkının Bosna-Hersek'e duygusal sevgisinin, ekonomik anlamda yansıyıp yansımadığının'' sorulması üzerine Bakir İzzetbegoviç, Türkiye'den Bosna-Hersek'e daha çok yatırımın gelmemesindeki sorumluluğun bir kısmının kendilerinde olduğunu söyledi.

İzzetbegoviç, Bosna-Hersek olarak yatırım çekmek için Türkiye'nin yaptıklarını yapamadıklarını ifade ederek, şunları kaydetti:
''Türkiye, yatırım prosedürlerini basitleştirdi ve hızlandırdı. Biz eğer Türkiye'den gelen yatırımları buraya çekmek istiyorsak aynı şeyi yapmalıyız. Ben her hafta Türkiyeli arkadaşlarla, siyasetçi veya iş adamları ile bir araya geliyorum. Bu yatırım konusunun çözülmesi için hala ortak bir çözüm arıyoruz. Bence buradaki sorun Türklerden ziyade bizden kaynaklanan sorundur, çünkü prosedürleri basitleştirmesi gereken bizleriz. Ülkeyi yatırımcılara hazır hale getirmemiz lazım.

İnsanlar, krizin olduğu bir yere yatırım yapmayı sevmezler. İnsanlar, Bosna-Hersek'in tam anlamıyla Avrupa entegrasyonlarına doğru gitmeye başlamasını bekliyor. O zaman daha çok yatırım olur. Bu yatırımlar arasında daha çok Türklerin yatırımı da olur. Biz de prosedürleri basitleştiririz. Türkiye ile Bosna-Hersek arasındaki dış ticaret Bosna-Hersek'in zararınadır. Duygular başka, ticaret başka bir şeydir. Biz, Bosna-Hersek'e yapılan yatırımın karlı olacağını sağlayacak bir durum üretmemiz gerekiyor.''

-''Merhum Aliya'nın çok özel fotoğraflarını AA ile paylaştı''-

Röportajın ardından, AA Saraybosna Temsilcisi Ömer Çetres tarafından, Bakir İzzetbegoviç'e AA'nın Bosna-Hersek'teki çalışmaları hakkında bilgi verildi ve AA'nın ''haber kuşu'' hediye edildi.

İzzetbegoviç de AA'nın geçen yıl Saraybosna'da ofis açmasından dolayı memnuniyetini dile getirdi.

Bakir İzzetbegoviç, daha sonra bir zamanlar merhum Aliya İzzetbegoviç'in kullandığı masanın çekmecesinden çıkardığı, babası ve ailesine ait çocukluk, gençlik ve savaş yıllarındaki çok özel fotoğraflarını AA ile paylaştı. Bu fotoğrafları daha sonra CD'ye hazırlattırarak AA'ya hediye eden İzzetbegoviç, ayrıca babası ile ilgili Aliya İzzetogebviç Müzesi tarafından hazırlanan belgeseli hediye etti.

FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYIN

-O "BİLGE ADAM"-

Yaşadığı bütün zorluklara rağmen Bosna-Hersek'i bağımsız bir devlet yapmayı başaran, en zor anında halkının bir "baba" gibi etrafında kenetlendiği, derin bilgi birikimiyle "Bilge Kral" adıyla anılan Aliya İzzetbegoviç, vefatının 8. yıl dönümünde ülkesinde özlemle anılıyor.

Osmanlı öncesi, Hristiyanlığın ''Tek tanrı inancını kabul eden'', Bogomil mezhebine inandıkları için Haçlılar tarafından katledilen Boşnaklar, Osmanlı sonrası ise Birinci ve İkinci Dünya Savaşı ile 1992-1995 yıllarındaki savaşta, Sırp ve Hırvatların zulüm ve katliamlarına maruz kaldı.

Tarihleri boyunca ''ya yok olmak'' ya da ''teslim olmak'' gibi iki seçenekle karşı karşıya kalan Boşnaklar, hep bir ''üçüncü yol'' buldular. Bu üçüncü yol, onların ayakta kalabilmesi, tarih sahnesinden silinmemesi için inançlarına ve bağımsızlıklarına sarılmaları oldu.

Birinci ve İkinci Dünya Savaşı ve 1992-1995 yıllarındaki savaşta nüfusunun önemli kısmı katliamlara maruz kalan Boşnaklar, şimdi merhum Aliya İzzetbegoviç sayesinde, dünya sahnesinde tanınan bağımsız devletlerine ve bayraklarına sahip olmanın gururunu yaşıyor. Zor ve büyük acılar sonucu kazanılan bu özgürlüğün mimarı ''Bilge Kral'' Aliya İzzetbegoviç ise Bosna-Hersek'te ''her türlü anti propagandaya karşı'' hala halkının özlemle aradığı bir lider olma özelliğini koruyor.

Aliya İzzetbegoviç, 1970'li yıllarda yayımladığı, Cezayir'den Bosna'ya, Fas'tan Endonezya'ya, Türkiye'den Pakistan'a uzanan İslam coğrafyasındaki tüm Müslümanlara hitap ettiği ''İslam Manifestosu'' ile büyük ses getirmişti.

Aliya İzzetbegoviç'in ''İslam Manifestosu''nun yanı sıra ''Doğu-Batı Arasındaki İslam'' adlı eseri de özellikle 1970 ve 1980'li yıllarda başta Türkiye olmak üzere birçok İslam ülkesinde ses getiren ''başyapıt'' olmuştu.

-Aliya'nın hayatı ve mücadelesi-

Bosna-Hersek'in kuzeybatısındaki Bosanski Şamats şehrinde 1925 yılında dünyaya gelen ve babaannesi Üsküdarlı bir Türk olan Aliya İzzetbegoviç, Saraybosna'da 1943 yılında Alman Erkek Lisesi'ni bitirdi. Aliya İzzetbegoviç, İkinci Dünya Savaşı boyunca faşist ve Çetnik ideolojiye, daha sonra ise komünist ideoloji ve uygulamalarına karşı çıkarak Mladi Müslümani (Genç Müslümanlar) isimli, kolej ve üniversite öğrencilerinden oluşan, Bosnalı Müslümanları İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan biyolojik soykırımdan, savaş sonrasında ise manevi soykırımdan kurtarmak amacını güden teşkilatın kurucusu oldu.

İlk kez 1946 yılında tutuklanan ve 1949 yılına dek hapiste kalan İzzetbegoviç, daha sonra 1970'li yıllarda kaleme aldığı ''İslam Manifestosu'' nedeniyle, ''Avrupa'nın ortasında radikal İslami bir cumhuriyet kurmak için çalıştığı'' iddiasıyla 12 Bosnalı aydınla birlikte 1983 yılında yargılandı ve 14 yıl hapis cezası aldı.

Zor koşullarda hapis hayatını sürdüren Aliya İzzetbegoviç, 1988 yılının sonunda Yugoslavya hükümetinin ''sözlü muhalefet sebebiyle cezalandırılana tanınan aftan'' yararlanarak serbest kaldı.
Ancak Aliya İzzetbegoviç, hapisten çıkarken ''ateşten gömleği'' giyme hazırlığı başlattı. Bosnalı Müslümanların, silahsız bir şekilde savaşla yüzleştikleri İkinci Dünya Savaşı'nda tecrübe edilen durumun tekrarını önlemek için Aliya İzzetbegoviç, 27 Mart 1990 tarihinde Demokratik Eylem Partisi'ni (SDA) kurdu.

Yugoslavya'yı oluşturan 6 Cumhuriyetten biri olan Bosna-Hersek'te 18 Kasım 1990 tarihinde yapılan ilk çok partili seçimlerde Aliya İzzetbegoviç'in genel başkanlığını yaptığı SDA, parlamentodaki toplam 240 milletvekilliğinden 86'sını ve Bosna-Hersek Cumhuriyeti'nin başkanlığını kazanmıştı.

Aliya İzzetbegoviç, önce Slovenya'nın, ardından Hırvatistan'ın Yugoslavya'dan bağımsızlığını ilan etmesinin ardından, ''ya bağımsızlığı tercih edip bir bedel ödeyecek'' ya da o zamanki Yugoslavya'nın devlet başkanı olan Slobodan Miloşeviç'in ''ırkçı'' yönetimi altında, ülkesinin topraklarının parçalanmasına razı kalacaktı.

Aliya İzzetbegoviç, bu zor durumu her zaman büyük saygı duyduğu halkının tercihine bıraktı ve 29 Şubat ile 1 Mart 1992 tarihlerinde ülkede referandum yapıldı. Halkın yüzde 63'ü referanduma katıldı ve Bosna-Hersek'in özerkliği ve bağımsızlığı lehine oy kullanıldı. Referandumu baz alan AB, 6 Nisan'da, ABD ise 7 Nisan 1992'de Bosna-Hersek'in bağımsızlığını tanıdı. Aynı gün, Bosnalı Sırpların siyasi lideri ve halen Lahey'deki uluslararası savaş suçları mahkemesinde yargılanan Radovan Karaciç ile Lahey'de yargılanırken 2006 yılında ölen Slobodan Miloşeviç, uluslararası arenada tanınan Bosna-Hersek'e karşı savaş başlattı.

-''Zambaklar ülkesi'' cehenneme çevrildi-

Hızla gelişen savaş sürecinde, Bosna-Hersek Başkanlığı, Bosna-Hersek Cumhuriyeti ordusunu ve savaş hükümetini kurma kararı aldı. Aliya İzzetbegoviç, 2 Mayıs 1992 günü, Başbakan Yardımcısı Zlatko Lagumciya ve kendisinin resmi tercümanı olan kızı Sabina ile Lizbon'da yapılan barış görüşmelerinden dönerken Saraybosna Havaalanı'nda Yugoslav ordusu (JNA) askerlerince esir alındı. Ancak Bosna ordusunun başarılı operasyonları sonucu esir alınan çok sayıda Yugoslav askerine karşılık İzzetbegoviç ve beraberindekiler serbest bırakıldı.

Dünyanın gözleri önünde, ekmek sırasında, su sırasında, pazarda bulunan insanlar kitlesel şekilde katlediliyordu. Evler, camiler, tarihi eserler yıkılıyor, dünya güçleri bu olanları ancak izliyordu. En korkunç savaş günlerinde ülkesi her gün çocuklarını kaybederken, ülkesi kanlar içindeyken İzzetbegoviç, başkalarının ibadet yerlerine, sivillere, kadınlara asla dokunulmaması yönünde birliklerine emir veriyordu.

-''Allah'a ant olsun ki; köle olmayacağız''-

Birleşmiş Milletler'in koruması altındaki Srebrenitsa'da 8 bin insan Temmuz 1995'te katledilirken Aliya İzzetbegoviç, ''dünyanın sağır ve dilsiz'' haline isyan ediyor ve şu cümleleri kullanıyordu:
"Her şeye kadir olan Allah'a ant olsun ki; köle olmayacağız. Ben Avrupa'ya giderken kafam önümde eğik gitmiyorum. Çünkü çocuk, kadın ve ihtiyar öldürmedik. Çünkü hiçbir kutsal yere saldırmadık. Oysa, onlar bunların tamamını yaptı hem de Batı'nın gözü önünde;
Batı medeniyeti adına. Nefrete nefretle cevap vermeyin. Bosna için nefret çıkmaz sokaktır. Nefret sadece bizim ruhlarımızı zedelemiyor, Bosna'nın özünü de zedeliyor...''

Avrupa'nın en büyük 4'üncü silahlı gücüne sahip Yugoslav ordusuna karşı 3 yıl boyunca el yapımı silahlarla direnen Bosnalıların arasında Sırplar, Hırvatlar da bulunuyordu. Bosna-Hersek halkı, Aliya İzzetbegoviç önderliğinde 21 Kasım 1995 tarihinde imzalanan Dayton Antlaşması ile devletlerini devam ettirmeyi başardı.

Halkına uluslararası arenada tanınan bir devlet ve bayrak bırakan Aliya İzzetbegoviç, dünya güçleri tarafından imzalanan bu anlaşma ile bir kez daha, Bosna-Hersek'in siyasi sınırlarını korumayı başardı.

Ömrünün sonuna kadar, ülkesini, ülkesinin kurumlarını kuvvetlendirmek, mültecilerin dönüşünü sağlamak, işlenen savaş suçlarının mahkemeye taşınmasını sağlamak, daha iyi uluslararası ilişkiler kurmak ve insan haklarının yayılması için mücadele eden Aliya İzzetbegoviç, sağlık durumu kötü olmasına rağmen, savaştan sonraki dört yıl boyunca da ülkenin kalkınmasına önemli katkılarda bulundu.

Sağlık durumundan dolayı, Ekim 2000'de, Bosna-Hersek Devlet Başkanlığı görevinden çekilen Aliya İzzetbegoviç, 10 Eylül 2003 tarihinde 78 yaşındayken evinde düşerek iç kanaması geçirdi ve 4 kaburgası kırıldı. Bunun üzerine oğlu Bakir İzzetbegoviç tarafından Koşevo Hastanesi'ne kaldırıldı.

Hastanede yapılan müdahalelere rağmen ''Bilge Kral'' Aliya İzzetbegoviç, 19 Ekim 2003 tarihinde Pazar günü saat 15.00 sularında hayata gözlerini yumdu.

-''Bilge Kral''dan özlü sözler-

-''Saldırganlık ve onun sonuçları, cömert sadakalarla ortadan kaldırılamaz''

-''Bize yapılan soykırımı unutursak bunu bir daha yaşamaya mecburuz, size asla intikam peşinden koşun demiyorum, ama yapılanları da asla unutmayın''

-''Bizler insan olmaya ve insan kalmaya çalıştık ve başarılı olduk. Ancak bunu onlardan (Sırplardan) dolayı yapmadığımızın altını çizmeliyim. Kendimizden dolayı insan kalmaya çalıştık, onlardan dolayı değil. Onlara hiçbir şey borçlu değiliz. İnsan olmak ve insan kalmak, Allah'a ve kendimize karşı sorumluluğumuzdur. Onlara karşı değil."

-''Hiç kimse intikam peşinde koşmamalı, sadece adaleti aramalıdır. Çünkü intikam sonu olmayan kötülüklerin de kapısını açar. Geçmişi unutmayın, ama onunla da yaşamayın.''

-''İlerlemiş yaşıma rağmen, ümit ediyorum ki, halkımın özgürlüğe ve kurtuluşa ulaştığını görecek kadar yaşayacağım. 70 yaşındayım ve önümüzde daha uzunca bir yol var. Kişiler ölür, halklar yaşar. Mücadelemiz bana bağlı değildir. Önemli olan da bu, sancağı binlerce insan taşıyor...''

-''Artık bitmesi gerektiği için biten yüzyılın adı şiddet yüzyılıdır. Önümüzde yepyeni bir yüzyıl, yeni bir bin yıl ve tabii ki yeni imkanlar ve riskler vardır''

-''Bu günleri gösteren yüce Allah'a hamd ediyorum. Tarihimizi kanımızla yazdık. Evlerimiz yakılıp yıkıldı. Düşmanlarımız mert değildi, alçakça katliamlar yaptılar. Yapılan katliamları dünya, şimdilerde ortaya çıkartılan toplu mezarlardan anlamaktadır. Bu gerçekleri haykırmıştık, duyan olmamıştı. Tüm acılara rağmen çok şükür ayaktayız. Yıkılan ev ve camilerimizi yeniden inşa ettik. Şehitlerimizi rahmetle anıyoruz. Onlarla inşallah cennette buluşacağız, onları Allah'ın ve meleklerinin huzurunda şanlı direnişlerinden dolayı kutlayacağız. Gelinen noktada her şey bitmiş değil, yeni başlıyoruz. Başlattığımız mücadelede eksiklikler olmasına rağmen bir yerlere geldik. Bundan sonra görev sizlerindir. İlerleyen yaşım ve sıhhatim nedeniyle aktif siyaseti bırakıyor, bir nefer olarak ömrümü halkıma hizmet etmek isteyen siyasilere destekle yaşayacağım. Allah'a hamd ediyorum ki bugün elimdeki dalgalanan bayrağı teslim edeceğim inanmış yüz binler var. Artık Bosna-Hersek hür ve bayrağımız kendi topraklarımızda dalgalanıyor. Selam sana ey halkım. İmanınıza, bayrağınıza ve devletinize sımsıkı sarılın."